Biliyordum bir gün,mutlaka ama mutlaka olacaktı. Yoksa insan hiç yaşamadığı, hiç bir anısının olmadığı, kaldırımlarına kusmadığı, caddelerinde iki volta atmadığı, öyle arada bir içinden gelip geçtiği bir şehri böyle sevebilir mi? Yani sırf Orhan Veli’ yi seviyorum diye. Rakıyı ve İspanyol meyhanesini Timur Selçuk’ un. -ki kararmış tahta masadır orda sevdiğim meyhanenin ismi değil-
İşte öyle sevdim uzaktan uzağa İstanbul’u. Uzaktan uzağa gezindim akşamları Çamlıca sırtlarında.
O farkında değildi..
Sense İstanbul’un sarı saçlı haliydin,mavi gözlü hali, kadın haliydin. En deli dolu, en cıvıl cıvıl... Keşke derdin- İstanbul’da olsaydın- ki düşünüyorum da şimdi, yeter miydi acaba Sarayburnu’nda ay ışığında sarılmalar, sevişmeler sonsuza kadar? Yoksa kanserli bir hastanın son anlarında verilip ömrünü sadece bir an uzatan bir ilaç etkisi mi yaratırdı aynı mekanda olmamız? İnan hiç bilmiyorum.
Sarı saçlı haliydin İstanbulun, mavi gözlü hali.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman