Bu bir şeye benzetemedğin şey nedir ?
Gözünün önünden öylece akıp giden
Sonlu zamanda yaşanıp ardında kalan
Bir damla bir damla daha…Daha!
Çok abartmıyor musun? Artık bir dursan!
Yaşlanan anı olur mu? An değil midir özünde yaşanan:
Bildiğin en küçük zamanda asıl varolan
Hayat değil miydi hayali gerçeğe takas yapan
Ta Ademle Havva’dan başlayan; Sen!
Hep geçmişe doğru yol aldığından
Geleceği anamıyorsun her ne yaparsan!
Mesela en mutlu anını düşün.
Çok küçüktün küçücüktün
Ceviz kabuğundan çıkan yavru kurt!
İzci sözü vermiştin güya yalandan
Düşmüştün canını yakan bir daldan
Aklımda kalan; Kalkmıştın da altından;
Kocaman, her şeyin; zor sayılan,
Gel yürüyelim mi bir kaç adım boyu?
Bir iki adamla bir de sen; bazısı insan!
Oturalım sonra bir ateşin başına:
Yanmadan, kimseyi yakmadan
Kurmuş olmak için hayal kurmadan
Saati önce bire kurup sonra saymadan
Birbirimizi; bir birimizi, bir diğerimizi
Derin uykulara daldırıp kaybolmadan
Kursağımızda kalmadan hevesimizi mi alalım?
Bak güneş yanığı bu alnımdaki izi kalan
Korkma orada her şeyin izi kalmıyor;
Gözlerdeki damlalar da ateş ve dumanın isinden
Kara olmayıp kara gibi karaya çalan
Ne varsa hep boş olan her kimse; onun işi…
Karmaşaysa asıl bir arada yaşanan
Asla kargaşa olmamalı yaşanamayan…
Aynaya bakmayalı ne çok zaman olmuş
Gerçek bir ayna değil bahsettiğim
Her kim bakıyorsa; bu boş artık görse ya
Her neyse göremediği; o aklından geçene yazık
Dün de geçti artık, nedir hep yarından akılda kalan
Sahi görecek miyiz yıldızları bir daha
Cenneti, dün görmüştün ya suda; ah bir anlasan
Meleklerle şeytanın bir arada yıkandığı an;
Yaşanan hayattı. Ne rüyaydı ne de karabasan!
Boşluk o kadar büyümüştü her şeyi kaplayan
İşte o ruhsuzluktu gerçeğinden sahteyi doğuran …
Geçmiş geçmiştir herkes bunu bilir, çocuk da
Asıl gelecektir akılda kalıp kalbe yansıyan
Yeter ki bir umudun olsun da ya sonra!
Başka bir şey var diyeceğim;
Bugün mutlu bir insan gördüm; inanan,
Yağmurdan mutlu olmuştu gerçekti; inan,
Yeşildi, maviydi, gerçeklerden bir bahardı
Çiçekti sarıydı, kırmızıydı mor kırda açan
Çok çok eski zamanlardan kalan
Bir çift gözdü gören ne de tatlı bir dildi
Öyle boş anlatan; farkına da varmadan
Gerçeğin bin türlüsüne inanamadığından;
Gerçekte ortadan kaybolmamış gibi davranan
Canı sıkılan insanları da gömdüm ;
Alnımın ortasından ılık rüzgarını hissettiğim insanları…
Boş işlerin arkasından koşarken başa sarmadan
Ben en son soracağımI yine en son sorayım
Bir gün gerçekten anlamayı mı istersin
Yoksa en büyük korkun mu yeniden
Çekip gitmek mi arkandan bakılmadan;
Anlaşılamadan; yüzünden geriye sen kalmadan!
Yılmaz BEKTAŞ
Kpt Yılmaz Bektaş
Kayıt Tarihi : 14.5.2023 16:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!