En Çok Sevdikleri Üzdü Onu

Barış Sevinç
18

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

En Çok Sevdikleri Üzdü Onu

Kabul etti her şeyi, sustu.
affetti herkesi
ve gitti..

Bir şeyler olduğunu anlamıştım. Ağabey hemen eve dön dediğinde. Nereden bilebilirdim ki babamın Ankara’ya gitmem için gönderdiği parayla verdiğim sözü yerine getirebilmek için Bafra’ya döneceğimi. Belki diyordum hani yırtmıştır yine içine bir turlu sığamadığı kefeni. Evet zafer senin cesaret edemediğini daha doğrusu dilinin dönmediği, dudaklarını açıp ta kavuşturamadığın, telaffuzu zor o iki sesli cümle. Bir uğursuzun elleriyle tuşlanmıştı. BASIMIZ SAGOLSUN. Mesajı bir defa okudum. Ve binlerce kez küfrettim herkese, her şeye.. Merak etmesin kimse, herkes payına düseni aldı, biz bile..
2001i 2002'ye bağlayan 31 aralık gecesi saat daha 12’yi vurmadan küçük karanlık odasında uyumaya zorlanmıştı sürgün edildiği evladının evinde.. İstanbul’da.. Oysa alışkındı kesik kesik uyuklamalarla oturduğu koltuk üstünde yeni yılı beklemeye. Oğlu ise yan odadaki anasından uzakta -en azından ruhen- yudumlarken viskisini götür diyordu yeğenine bu karıyı bu evden. Fransa’da geçirdiği kacak yıllarında kendisine dualar edildiğini bilmeden. Düşün bir kere en çok sevdikleri üzmedi mi onu. Oğulları, kızları ve diğerleri. Kendisini görmek için dört kat merdiven çıkmak zorunda kalan Parkinson hastası yaslı kadının o soluk soluğa hali onu üzmez miydi? Ya o çiçeklere ne demeli. Annem atmasın diye odasına doldurduğu onlarca saksı birer gaz bombasına dönüşmüş ve gece boyu durmadan çalışmışlardı. Sabah baktığımızda kütük gibi olmuştu babaannem. ''Karbondioksit zehirlenmesi'' dedi eve gelen doktor. Ama iyileşecekti, iyileşti de….
Manuş diye bir kadın gelirdi köyden. Uzun boylu, zayıf, sinsi bir şeydi. Tarla parasını verir, eskilerden konuşur ve giderdi. Beş parasız oğulları beş katlı apartman dikince tarlayı sürerken gömü bulunduğu söylendi. boş ver demişti babaannem yiyecek ömrümü kaldı.
Sende çok iyi bilirdin parayla işi olmadığını. Ara sıra gevşeyen donları için lastik aldırır, gerisini de parlak kırmızı çıtçıtlı cüzdanında saklardı.Yani sakladığını zannederdi. Üç aylığını alınca bize harçlık vermek isterdi ve ilk önce şu kaç lira bu kaç lira diye sorar, biz de 10 liraya 5 lira der fazla para kopartırdık. Kefen parasını çaldığımızın farkında olmadan. Daha sonra parasının bittiğini fark edince kendisini sahipsiz hisseder üzülürdü.
Yol boyunca bunları düşündüm ve kendimi o kadar suçlu hissettim ki ağlayamadım.
Otobüs Emirgan fırınının önünde durmuştu, her zaman seni okula götürmek için durduğu yerde. İndiğimde asık suratlı, gerçekten üzgün sıcacık yürekleriyle sıkı dostlar vardı. Bir de sen. Sadece sana sarıldım, ağlamadık. Liderlik vasfın ön plana çıkmış emreder gibi bavulları işaret etmiştin çocuklara. Yürürken hiç kimse konuşmadı, konuşamadı. Apartman önüne vardığımızda ağabey demiştin küpeni çıkart. Kopartır gibi çıkarttım küpemi ve koşar adım çıktık merdivenleri.
Kapı açıktı hemen girdim içeriye. Beklenen son kişi gelmişti ve kapı o gece bir daha açılmamak üzere bir devrin bittiğini gösterircesine kapandı. İçerideki kalabalık sinirli bir kral görmüş gibi yol veriyor, duvara yaslanıyor ve bana dokunmaya çekiniyorlardı. Çocukluğumuzda top oynadığımız, aşağıdan basıldığını anladığımız zile kimin dokunduğuna bakmak için koşuşturduğumuz, odalara ve mutfağa uzanan o dar koridor zaman tüneline dönüşmüş ve seksen senelik ömrünün son yirmi yılına tanıklık ettiğimiz babaannemi sona taşımıştı.
Odanın kapısında duraksadım. Gözlerime inanamıyordum. Onlarca farklı yüz, şişko ve yaşlı beden dirisine sahip çıkamadıkları insanın ölüsünü sahiplenmiş, odayı tıka basa doldurmuşlardı. Sevincimi paylaşmadığım bu insanlarla acımı, öfkemi ve adını koyamadığım içimde kıpırdanan, zaptetmeye zorlandığım tüm duygularımı da paylaşamazdım.
Banyoya sığınmıştım o yabancı bakışlardan. Sen geldin sonra babam, sarılıp birbirimize erkek erkeğe ağlamıştık. Sanki babaannemle ilgili ortak anılarımda kalan pişmanlıklar, duyarsızlıklar ve iç çekişler gözlerimizde yoğunlaşmış, iri damlalar halinde yanaklarımızdan süzülerek banyonun soğuk zeminiyle buluşmuştu.
Merkezinde babaannemin yattığı oda içten bir merhaba ve sonsuza dek sürecek bir elveda için arındırıldıktan sonra en nihayetinde o son buluşma anı gelmişti.
Olduğundan daha uzun görünüyordu sırt üstü uzanmış yatarken. Yüzündeki ifade ise hiç olmadığı kadar canlı ve bir o kadar da huzurlu gösteriyordu kendisini. Ölümün bir insana böylesine yakışabileceğini tahmin bile edemezdim. Babaannemin naftalinle bastırılmaya çalışılmış kendisine has kokusunu ciğerlerime doldurduğumda anladım ki, o koca tarih hafif çekik renkli gözlerini, sarı saçlarını ve yüreğindeki derin sevdayı bana emanet edip usulca yol almıştı zamanın ötesine.
Çok iyi biliyordum ki kardeşim, ertesi gün cuma namazından sonra defnettiğimizde babaannemi elbiseleri fakirlere dağıtılacak, üzerinde yattığı çekyat başka bir odaya taşınacak, kendi elleriyle yaptığı tespihler mahalle camisine verilmek suretiyle yeryüzündeki yaşamsal bütünlüğü dağıtılacak ve bilmediğimiz anlamıyla ölüm o zaman gerçekleşecekti.
Yanıldığımı çalışmalarımı tamamlamak için bir dağ köyüne gittiğimde anladım. Daha önce hiç görmediğim, tanımadığım o yaşlı kadın öyle içten öyle özlem dolu ve öyle beklenmedik bir zamanda andı ki babaannemi dudaklarından dökülen her kelime ince bir sızıyla işleniyordu yüreğime bir daha sökülmemek üzere.
Zafer, babaannemizin sandığımızdan çok daha fazla sevildiğini, saygı duyulduğunu ve farklı bedenlerde dillendirilmiş olduğunu sonradan fark ediyordum.
Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, babaannemizi herhangi bir sebeple tanımış, zamanın herhangi bir diliminde onunla ortak bir mekanı paylaşmış her kadın, erkek ve çocuk ondan bir parça taşıyor yüreğinde. Bu yüreklerin birleştiği omuz omuza halaylarda, çığlık çığlığa eylemlerde ya da neşeli çocuk oyunlarında yeniden vücut buluyor o bilge kadın henüz daha ölmedim dercesine….

Barış Sevinç
Kayıt Tarihi : 21.10.2005 16:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Barış Sevinç