Gecenin en karanlık saatlerinde, yalnızlığın en keskin yerinde, sessizliğin en gürültülü anlarında buldum kendimi. Dışarıda fırtınalar koparken, içimde depremler oluyordu. Kalbimle aklım arasında, hayallerimle gerçeklerim arasında bir savaş veriyordum. Her sabah uyanırken yüzüme taktığım gülümsemenin ardında, gece boyu süren bir mücadelenin izleri saklıydı.
En çok kendimle savaşmışım meğer. En büyük düşmanım, en büyük dostum olan kendimle... Zaman zaman pes etmek üzereyken, içimdeki küçük bir umut ışığına tutunmuşum. Her seferinde bir adım daha atmak, bir nefes daha almak için direnmişim. Kendi sesimi kısmış, başkalarının yankısında kaybolmuşum.
Aynada gördüğüm yansımamla, içimde hissettiğim ben arasında köprüler kurmaya çalıştım. Bazen yıkılan köprülerin enkazında kaldım, bazen de yeniden inşa ettim. Hayatın acımasızlığına rağmen, ayakta kalmak için mücadele ettim. Her yara, her acı beni biraz daha güçlü kıldı. Kendi karanlığımda kaybolmak yerine, ışığımı bulmak için savaştım.
Gözyaşlarımla suladığım umutlarım, kırık hayallerimin arasında filizlendi. Her düştüğümde, yeniden ayağa kalkmayı öğrendim. En çok kendimle savaşmışım, çünkü en çok kendimi yenmem gerekmiş. Kendi içimdeki labirentte kaybolmuşken, yolumu bulmak için savaştım. Her çıkmaz sokakta, yeni bir çıkış yolu aradım.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta