23. 23. 2010 Nazlıcansız yıllara ithaf
Bu şehir en çok damlalarını sevdi. Bu şehir en çok böyle ıslandı.
Bu şehir en çok beni anladı, dinledi, uğruma yakınlığını süpürge etti saçların yerine.
-Şimdi bu şehirde kim ağlasa sen ağlıyor gibi içime içleniyor.
-Seni görmeyeli çok olmuş, turnalar uyanmış, Kıtmir bağrımdaki mağarada seni beklemekten vazgeçmiş.
Kıtmir:
-Şair, yar gideli gözlerin küçüldü, yüreğim büyüdü. Uyudun üç nesil, uyandın bin nesil onu sayıkladın.
-Küçüldü gözlerin ondan başka kimseyi görmedi sözlerin. Ağlamayan adamın damlalarını tanıdım. Isırdım, acılarını anlayamayan her güzele. Havladım bağrın gidene yanarken. Gecemi gündüz yaptım, sen için için havladım ki yar duymasın ağladığını.
-Yar görmesin yüzüne akan damlaları. Beyazlaşmış saçlarını, sakallarını görmesin diye kapattım onun seni görmeyen gözlerini.
-Leyla, geldi sen gidene uyurken uyandır şairi dedi.
Neden dedim Leyla: Bir şiirinden alıntı okuyup gitti.
“ağlamak ile ağlamak arasında ağladım ben
üstelik erkek, üstelik şair
oysa erkekler ağlamaz
oysa şairler şiirde ağlarken
ama ben sensiz ağladım
ağladım be kadın! ”
-Dokunsa seni ağlatacak gözleri vardı. Şairi uyandır, çok Leyla’lar ağlatmasını bıraksın.
*Sana baktı, birkaç dizeni okudu sustu:
anlamsız yazıldığım kaderin sayfasından çıkamadım
zamansız yaşadığım zaaflar seyrinde bıkamadım
peşinatı ödünmüş acıların biter sandım
kendime oynadım kumarın kum ve m’arıyla
bir bir kaybettim kum ve ardan
gözlerime doldu bakışın
özlerime sızdı yakışın
çözümlerime yazıldı tutuluşun
ölümlerime dirildi sevilişin
gidemedim sende be kadın!
Gidemedim!
Sus Kıtmir sus, anımsatma tüm istasyonlarında bıraktığım mahzun deşifreleri. Beni deşifre etme güzeller kasrında. Ben beli bir yaralıyım.
Sen gideli şehrin saati,akrep olmuş zamansızlığımdan, sensizliğimden, ısırıyor.
-Yelkovanlar yellerini estiriyor aşka heba ettiğim saçlarımda. Şehir içimdeki dehlizin karantinasında karalarını ısmarlıyor.
-Beni selam söylüyor bahtsızlara. Benden selam söyle yarini göremeyenlere.
-Ben kavuşamayan son füzyon. Atomlarım büyüyor Nagazaki’ne.
Ve aşk içi parçalanmış bütün yürekler adına bana yakınlaşıyor.
Sen gelme be kadın!
Sen dönme be kadın!
Lal kalmış özlemlerin alisiyim. Garipçe bir hal taşıyorum geleceğin eleğine.
*Başka gül için, başkasına gül olmak için ben’den kopuyor tutku.
Sorumlusu değilim. Yari görmeyeli çok zaman olmuş, yarin zamanı olmuş mu acep beni görmeye.
Araya parçalar koyup dinler mi eksikliği gider mi? Neden bütün şarkılar acı, ayrılık üstüne?
-Cevap verir misin gözyaşlarınla.
-Yap-boz ya da gelgitlerime dokunur mu diyemediklerin.İçinde saklı kalanların var.
-Gelip turnalar eşliğinde diyemediklerini söyler misin gül cemalim.
Sızı birleşimlerimizden aşka denizler artıyor. Büyük okyanus olma akıntısındayız.
Bir damlanın ömrü kurutan yerindeyim.Islattığın vicdanıma konar geçer sevdalar gelse de merak etme, serden, yardan geçemez bu aşk ermişi.
-Asıl resim sensin. Tuvalime başka dudak uçlarına değmez kalem olmaz. Sürmelerini tanıdım, beni sürmelerini bilirim.
-Aza kanaat eden hülyaların razısıyım. Riyalarıma alacak riyal yok. Tutkumun bedeli, ruhumun ederi yok bilesin.
-Haddinden haddene gelmiş ve orada kalmış aşk gravürcüsüyüm.
-İçimde ritüel senler var. Şekilden şekle büyük sevda güzellerini oynuyorsun.
-Leyla, Şirin, Aslı, Arzu, Juliet olup taratıyorsun sonsuzluğu kırışık saçlarım ve karanlık suçlarım arasında.
-Yürek rençperliği yaptırıp hasılat rekorları kıran vuslata hazırlanıyorsun belli.
-Hırçın dalganın içinde damlalarında tutuyorsun sana olan tutuluşumu.
-Uyurgezer atlasında binlerce renk varken, ben kahve rengi gözlerinde kalmışım. Bütün renkli hayatları, morlarını, turuncularını, pembelerini de feda etmişken özlediğim gözlerin.
- Şimdi sen nerdesin hangi elmanın yarısını kesmek için yar olma telaşındasın. Hangi renksiz dünyanın gözüne huzursuz bakışlar ekliyorsun.
-Ya da benim gibi kalakalış canhıraşında hışımları mı ayıklıyorsun.
*Ya da bağrındaki acılarının ceninleri büyümüş hüzünkar mevsimlerin sayıklamasında mısın?
-Yoksa can kırıklarının üstünde metafizik dans eden bana eşlik etmek için tinsel danslar mı öğreniyorsun.
-Ne gerek var sevgilim, kollarım açık kalmış zaten Gelip sarılsan, başını koysan omzuma yeter be kadın!
-Haydi sevgi ölçeğini koy mizana. Kimin darası fazla, kimin harı, yarası ağır.
Senin y’ellerin, küllerin, s’ellerin, kalların var sevgilim. Benim can kırıklarını besleyen kırk ayaklarım, kasırgalara kardeş olan zaaflarım, ıcılığı belirsiz kılan egolarım vardı.
-Beni anla, beni dinle turnalar beni sana uyandırırken.
Şimdi şiirim sana ağlar:
şimdi aysız, Ay ve şemsiz hecelerin dibindeyim
harf eziyorum yüreğin mors alfebesinde
tutunurum yazılmamış dönüşlerin kitabesinde
kırılır dizeler, ağlaşır imgeler
hükümsüz kalır bağrımdan t’aşanlar
sensiz kalır ç’ağrından yaşananlar
kefensiz kalır kabrinden aşka kalanlar
yazısız kalır, yazgından aşka yazılanlar
bensiz kalır, aşktan aşka koşanlar
bensiz kalır aşk
sensiz kalır ben
Kayıt Tarihi : 20.1.2012 19:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!