EN BÜYÜK HAYAL
1.BÖLÜM:
Canan o gün koltuğa oturmuş bekliyordu. Belli ki canı sıkılıyordu. Hiç arkadaşı yoktu. Buraya yeni taşındıkları için sıkı fıkı olmamışlardı. O çareyi kitap okumak ile geçiriyordu. Canan tek çocuk idi. Belki bir kardeşi olsaydı onla vaktini geçirebilir oyunlar oynayabilirdi. Canan gil hali vakti yerinde bir aileydiler. Canan’ın her dediği yapılıyordu. Ama canan asla böbürlenmez ve bu halinden dolayı kimseyi küçük görmezdi. Canan kitap okumayı çok severdi. O yüzden hep bilgisi olurdu. Babası ona işten gelirken çeşit çeşit kitap alırdı. Canan kendini kitaba vermişti. Annesinin sesini bile duymuyordu.
Annesi:
- Canan hadi yemek hazır.
Canan zor duymuştu:
-Tamam anneciğim geliyorum.
Canan hem de temiz bir kız idi. Yemekten önce ve sonra her zaman ellerini ve dişlerini güzel bir şekilde temizlerdi.
Canan yemek seçmez. İdi. Her ne yemek olursa onu yer sonra şükrederdi.
İşte böyle bir kızdı canan. Dersleri de iyiydi. Yemek yerken kurallara uyardı. Yemeğini yedi. Sonra ellerini yıkadı, dişini fırçaladı. Yatağına yattı. Her akşam annesi ona güzel hikayeler okurdu. Canan bu hikayeleri okuduktan sonra uyurdu.
O gün annesi yine canan’a bir masal okumuştu. Canan sonuna kadar dinlerdi annesini.
Diğer çocuklar ise dinlerken şuracıkta uyurlardı. Sabahın ilk ışıkları pencereye vuruyordu. Canan uyanmıştı. O erkenden kalkmayı çok seviyordu. Kuşu gevezeye yem veriyordu. Annesi kahvaltının hazır olduğunu söyledi. Canan kahvaltıya oturdu. Babası bugün mutsuz görünüyordu. Canan bugün arkadaşı Melis ile buluşacaktı. Canan babasına:
- Babacığım bugün Melis ile buluşacağım. Birlikte dondurma yiyeceğiz.
Canan’ın babası:
- Hayır canan. O fakir kız ile buluşmana izin veremem. hem ben bir iş adamıyım. Hem ne derler. O kız bitli sen temiz bir kızsın. Onla oynarsan bit sana da bulaşır.
Ben babama inanmıyordum. Nasıl böyle düşünebilir di ki? O benim en iyi arkadaşımdı.
Ağlayarak adama gittim. Babamı kınıyorum. O böyle yapmazdı.o çok iyi bir babaydı. Ama şimdi çok kötü.melis gili aramalıydım. Numarayı çevirdim.telefona kalın sesli bir adam çıktı. Adam:
- Alooo…
- Alo ben Melis ile görüşecektim.
- Kız Melis senle görüşecekmiş. Bak kız şu telefona sonra telefonu Melis aldı eline sesi ağlamaklı geliyordu.
- Efendim canan.
- Melis neden sesin ağlamaklı geliyor?
- Boşver. Ben sana sonra anlatırım. Eeee … buluşmaya gelecekmisin?
-Şeyyy… Melis. Babam hastalandı ben de onu bırakıp gelemem
Yarın buluşsak?
- Tamam canan. Babam beni çağırıyor. Hadi güle güle.
- Güle, güle.
Neden ağlıyordu acaba Melis?
Belki kötü bir olay olmuş olabilir. Mutlaka Melis ile buluşmalı ve ağlamasının sebebini sormalıydım. Bu arada annem bana sesleniyordu.
- Canan hadi kahvaltıya gel. Bak babanda çağırıyor.
Anneme seslendim:
- Hayır anne ben yemiyeceğim.
Bu arada benim odama doğru gelen bir ayak sesi duydum. Kapım açılınca babam olduğunu anladım. Kızmıştı bana ben ise hala anlayamamıştım. Beni kolumdan tuttu. Bir tane de tokat indirdi. Sonra da:
- Sen iyice şımarmaya başladın. Para seni şımarttı.
Sonra beni kahvaltı masasına oturtturdu.Annem babama kızdı. Ben ise ağlıyordum. Babam gerçekten çok değişmişti. Babam yeniden bana kızmasın diye kahvaltı masasına oturdum ve yemek yedim. Aynaya baktığımda gözümün önü morarmıştı. Babamın eli ne kadarda ağırmış. Ne biçim baba bu?
Akşam olmuştu. Yarın okul var. Çantamı hazırladım ve yatağıma yattım. Bu arada babam odama girdi. Ben ise arkamı döndüm. Bir not bırakıp geri gitti. Babam gidince bu notu açıp okumaya başladım. Şöyle yazıyordu.
Sevgili Kızım
Bugün sana çok büyük bir haksızlık yaptım. Ama beni affeder misin? Bilemem iş sitresinden sana böyle davrandım. Özür dilerim. Seni çok seven baban.
2. Bölüm
Babam mektubu çok güzel yazmıştı. O benim babam ne olursa olsun onun kanındanım, canındanım. Onu affettim. Ama bir daha yaparsa onu affetmem.
Sabah olduğunda hemen kalkıp üstümü giyindim. Saçlarımı her zaman ki gibi iki yana örgü yaptım. Kahvaltı yaptıktan sonra babam beni okula götüreceğini söyledi. Benim gözümün önü mor gibiydi.Babam bunun için çok özür diledi. Okula geldiğimde Neşe beni bekliyordu. Onun da dikkatini çekmişti sordu.:
- Canan ne oldu gözüne?
- Önemli bir şey değil. Gece su içerken gözümü dolaba çarptım.
-Hiç de ona benzemiyordu ama neyse.
- İnan bana neşe.
Sonra sınıfımıza girdik öğretmenimize” günaydın “ dedik.
Ama gözümün morluğu belli oluyordu. Öğretmenimiz sordu:
-Canan gözüne ne oldu?
Canan lafı ağzında geveledi.
-Şeyy öğretmenim parkta oyun oynarken düştüm ve gözüm morardı. Bu arada paydos zili çaldı. Ben tam sınıftan çıkarken neşe beni kolumdan yakaladı:
- Canan neden bana ve öğretmene yalan söyledin?
-Neşe ben yalan söylemedim.
- Bana başka bir yalan öğretmene başka bir yalan söyledin.
Canan:
- Tamam. Doğruyu söylüyorum. Bunu babam yaptı. Ama babamı affettim.
Bu göz morluğu konusu kapanmıştı. Yarın tatil idi. Acaba babam bizi bir yere götürebilecek miydi?
Okuldan çıktık. Bugün Melis ile buluşacaktık. Babam okulun kapısının önünde araba ile beni bekliyordu.
- Canan hadi gel.
Ben arabaya bindim ama acaba Melis gelecek miydi? Babam arabayı çalıştırdı. Evimize doğru yol aldık. Eve gelmiştik. Ben hemen üstümü değiştirip elimi yıkadım. Babam yemek masasına oturmuştu.
Yemek yedik. Babam kendi çalışma odasına gitti. Ben ise hep kitap okumaktan sıkılmıştım. Bu sefer farklı bir şey yapıp televizyonu açtım. En sevdiğim çizgi film vardı. Bu arada melis’in bizi aramasını bekliyordum. Bu telefon geldi. Arayan kesin Melis idi. Telefona Melis diye ben baktım ama arayan amcamdı.
- Merhaba amca
- Merhaba Canan
Annen ve baban evde mi?
- Evde, evde. Ben babamı çağırayım
Babam çalışma odasından çıktı. Telefonu elimden aldı. Konuşmaya başladılar. Offf… bende Melis aradı sanmıştım. Babam konuştuktan sonra telefonu kapattı.
3. Bölüm
Amcam bizi pikniğe çağırıyormuş. Buna çok sevinmiştim. Zaten babam kabul etmiş. Bugün gidecekmişiz. Ben hemen odama gittim. Pikniğin yanında park ve deniz de varmış. Ne güzel eğlenirdik ama. Ahh…. Bir de Melis de gelse.
Mayomu ve simitimi koydum. Annemde piknik için meyve suyu,sandiviç,peynir,zeytin,sosis gibi malzemeleri piknik sepetine koyuyordu. Her şey çok güzel olacaktı. Amcam bizi gelip alacaktı.
İşte o an geldi. Amcam arabasının kornasını öttürüyordu. Annem aşağı inerek piknik sepetini bagaja yerleştirdiler. Bende kendi eşyalarımı koydum. Babamda arabanın tekerlerini kontrol etti. Arabaya bindik. Araba takur tukur hareket ediyordu. Ama yine de gidiyorduk ya ben ona şükrediyorum. Araba ile giderken annem, babam ve amcam kendi aralarında konuşuyorlardı. Ben ise dışarıyı seyretmekte buluyordum zevki. Sonunda gelmiştik amcama sordum ama daha yolumuz varmış. Neler yapmazdım ki.salıncakta sallanırdım. Denizde yüzerdim. Piknik yapardık. Ne güzel olurdu ki belki o yeni bir arkadaş bulurdum. Tabi ki neşe ve Melis ‘i unutmayalım.
Onlar benim en iyi arkadaşım. Onları asla unutmam. Her zaman denizi çok severim. Gelir gelmez hemen mayomu giyip simitimi de aldım. Denize girdim. Tatil gibisi yok.insanı ferahlatan tüm dertlerini unutturan, tatil gibisi yok.annem bana sesleniyordu:
- Canan kızım çok derinlere dalma olur mu kınalı kuzum.
- Tamam anne
Zaten istesem de gidemem ki korkarım o kadar boyumu aşan yerden. Çocuklar denizde sefa sürüyorlardı. Ben de artık denizden çıktım. Üstümü değiştirip, yemek yedim. Sonra parka gittim. Park bir arkadaş bulma yeri. Orda bir kız vardı. Bende onunla oynamaya başladım. Kumdan kaleler yapıp oyunlar oynadık. Çok güzel bir vakit geçiriyorduk. Yeni arkadaşımın adı damla.
Çok iyi bir kız. Ben damla’yı çok sevdim. Bu arada arkadan bir simit satan bir kız geliyordu. Aaaa…. Bu Melis idi. Ne işi vardı burda. Hem de simit satıyordu.
Hemen Melis ’in yanına koştum. O da beni görmüştü. Birbirimize sarıldık. Eline iki simit aldı. Bir köşeye çekildik. Simitleri hem yiyor, hem de konuşuyorduk. Hemen bu simit satmasının nedenini sordum:
- Melis senin burda ne işin var?
Hem sen simit satıyorsun?
Melis kızgın bir ses ile:
-Ne oldu canan beğenemedin mi?
- Hayır ben onu söylemek istemedim. Baban mı söyledi satmenı?
- Evet
- Seni bir kez aradığımda sesin ağlamaklı geliyordu.
- Evet babam dövmüştü. Ben zaten alıştım.
- Şeyy Canan. Yanlış anlama ama benim gitmem gerekiyor. Çünkü babam bu simitlerin hepsini bitmiş olarak görmek istiyor.
Melis arabasını alıp ileriye sürmeye başladı. Durmadan da elini sallayıp arkasını dönüyordu. Biliyordu ki beni bırakmak istemiyordu. Bu arada ben damlayı unutmuştum.
Eyvah… piknik alanına yeniden dönmem lazım. Annem ve babam beni çok merak ederler. Hemen gittim. Annem gil toparlanmışlardı. Arabanın bagajına eşyaları yerleştiriyorlardı.
Bende arabaya bindim. Keşke burda otursaydık ne güzel olurdu. Damla ile arkadaşlığımız devam ederdi.
Eve geldiğimizde babam gidip bir bardak su içti. Sonra duş almaya girdi. Bende yatağıma oturdum ve güzel vakitleri yeniden kafamda canlandırdım. Aradan birkaç gün geçti. Babam bizi tatile götüreceğini söyledi. Ama bu tatil bildiğimiz tatillerden değil. Yani denize felan gitmiyoruz. Babam bizi bir köye götürecekmiş. Ama bizim köyde hiç tanıdığımız yok ki. Babam köyde beni doğutturan ebem olduğunu söyledi. Ama ben
35
Hastanede doğmadı mı? Ben bu işten bir şey anlamadım. Aman neyse …. Sonuçta doğmuşum ya.
Bugün o köye gidiyoruz. Babam oranın bir cennet olduğunu söylüyor.
Her şey hazırdı. Arabaya bindik. Tabiî ki ben emniyet kemerini taktım. Yollar çok güzeldi. Dağlar, taşlar her şey harika idi. Ama önümüze aniden çıkan tır her şeyi mahvetti. Annem camdan dışarı fırladı. Emniyet kemerini takmamıştı. Babam ise hafif yaralıydı. Benim sadece kolum kanıyordu. Babam ambulans çağırdı. Ne acı haber ki annem hayatını kaybetmişti. Babama küçük bir pansuman yaptılar. Canımdan çok sevdim annemi ama kader. Keşke onun yerine ben ölseydim. Veya birlikte ölseydik. Babam perişan bir şekilde ağlıyordu. Şimdi biz ne yapacaktık.
Keşke bende ölseydim. Beni al anne yanına. Çok özlüyordum. Hastaneye gittik. Kolum kırılmıştı. Onu alçı yaptırdık. Eve vardığımızda bomboştu. Çığlık atmak istiyordum. Babam beni bir taksi ile köye gönderdi. Ardından kendi geldi. Ben ebemin yanında kalacakmışım. Fatma teyze çok iyi bir insandı. Bana yemekler hazırlıyor. Çok iyiydi. Hacer Fatma teyzenin kızı idi. Yanakları pespembe idi. Saçları sarı iki örgülüydü. Ben hacer’i çok sevdim. Onu ilk günden kardeşim gibi gördüm. Bu arada Fatma teyze yanıma geldi.
- Güzel kızım başka bir arzun var mıdır?
- Yok teyze başka bir arzum yok. Fatma teyze içini çekerek:
- Canan kızım. Ne talihsiz kızsın sen. Baban da ölmüş.
Daha doğrusu baban intihar etmiş. Aslında bunu sana söylemek istemezdim. Ama kendimi tutamadım. Sana çok acıyorum. Talihsiz bahtsız bir kızmışsın. Artık seni bir yere göndermem. Burda kalırsın hem hacer de seni çok sevmişti. O senin artık kardeşin olur.
Ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Aslında Fatma teyze ve tatlı kızı hacer’e alışmıştım. Ama babamın ölmesine çok üzülmüştüm.
Fatma teyzeye:
-Peki Fatma teyze zaten başka bir seçeneğimde yok Fatma teyzenin kocası zeki beyde çok nur yüzlü, abdestli, namazlı bir beydi. Beni çok sevmişti. Birlikte yemek yerdik. Zeki amcayı dinlerdik. Dini hikayeler bittikten sonra. Hacer babasının kucağına otururdu.
Ben ise mahsunlaşıyor ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Zeki amca öyle iyi kalpli bir insan ki:
-Canan gel bakalım sende şu dizime otur. Bu ailede eğleniyordum. Çok mutluydum. Beni hiç babam gıdıklamazdı. Masallar anlatmazdı. Sadece masal kitabı alırdı. Ama ben ağızdan dinlemeyi daha çok secerdim.
Bu mutluluk uzun sürmedi. Fatma teyze bir hastalığa tutulmuştu. Zeki amca kasabadan bir doktor çağırdı. Doktorda Fatma teyzenin hastalığına bir çare bulamadı.
Zeki amca sedirde oturuyor. Hacer ile ben oyun oynuyorduk. hacer:
- Canan ben bir anneme bakayım. Bu arada hacer’in çığlıkları duyuluyordu. Fatma teyze ölmüştü. Hacer bağırıyor çağırıyordu. Fatma teyzenin öldüğüne inanamıyordum.
Birkaç gün içinde toprağa verdik. Hacer ağlıyor, sızlanıyordu. Ben de biliyordum annesizliğin üzüntüsünü. Benim babam da ölmüştü. Bu duyguları küçük yaşta tattım. Fatma teyze ölmeden önce zeki amcaya şunu söylemiş:
-Zeki beni bilirsin. Ben yufka yürekliyim.gözüm arkada kalmasın. Canan sana emanet. O kız öksüz ona iyi bak.
Fatma teyze ölüm döşeğinde olsa bile beni düşünmüştü. Hacer ile biz oyun oynuyorduk.telefon çaldı. Telefona ben baktım.
-Aloo
-Aloo
Kız cimcime hacer ver bakalım babanı. Ben amcan.
Ben şaşırdım.
-Şeyy benim adım canan zeki amcayı veriyorum.
Zeki amca telefonu aldı.
-Ne haber Muhsin?
- Ne yapayım işte ağabey bakale sana bir şey soracağım?
-Eeee…. Sor.
-O telefona çıkan kız kimdi?
Hacer değildi.canan benim ismim dedi.
-Haaa…. O mu yengen doğurtmuş canan ‘ı zavallı kızcağızın anası babası öldü. Yetim kaldı. Bizde ona bakıyoruz.
-Aman ağabey elin çocuğundan sanane. Ben size başsağlığına geliyorum. Hadi güle güle.
- Hadi sağlıcakla kal.
Telefonu kapattı zeki amca. Ben duymuştum konuştuklarını. Annemi ve babamı çok özlüyorum. Onlar benim her şeyimdi. Bu talihsizlikler hep benim başıma geliyordu.
Akşam olduğunda zeki amca ile kardeşi Muhsin bey tavla oynadılar. Muhsin bey tavla kralı imiş. Hep abisi zeki amca Muhsin beye yenilirmiş.
Bunu bize zeki amca anlatmıştı. Saat bayağı bir geç olmuştu. Baykuşlar ötüyordu. Hacer çoktan uyumuştu. Zavallı kız küçük yaşta annesizlik duygusunu da tatmıştı.
Ben susadığımı fark ettim. Dilim damağım kurumuştu. Adeta mutfağa gidip bir bardak su içecektim. Gittim. Bu arada zeki amca ve Muhsin bey bir şey konuşuyorlardı. İstemeden bu konuşmaya kulak misafiri oldum. Muhsin bey söze başladı.
-Ağabey. Yengem öldü. Eeee…
Bu eve bir kadın yakışır.
-Dur bakalım Muhsin yengen öleli kaç gün oldu.
Bu arada Muhsin bey beni gördü.koşarak yanıma geldi.bir tane tokat indirdi.
-Demek bizi dinliyordun ha lafçı kız.
Ben ağlamaya başlamıştım.zeki amca geldi. Beni kucakladı.
-Ağlama canan. Hadi bakalım yatağına.
Ben yatağıma doğru ilerledim. Zeki amca kardeşi Muhsin beye:
- Ne yaptığını sanıyorsun sen Muhsin. O kız öksüz, yetim ona tokat atmak ile çok büyük günah işledin.
-Aman ağabey. Sen ne diyorsun. Bir piç için beni azarlıyorsun.
Diye sesler geliyordu.kimse beni istemiyordu.
Sabah hacer esneyerek uyandı.ben hacer’den önce uyanmış yatağımı topluyordum. Zeki amca kapıyı çalarak yanımıza geldi.
-Çocuklar size bir süprizim var.
Dedi ve bizim elimizden tutarak oturma odasına getirdi. Oturma odasında bir kadın vardı.
Kucağında azgın suratlı bir kız vardı. Zeki amca söze başladı:
-Bakın çocuklar. Her evin bir erkeği vardır. Ama bir kadında gerek. İşte yeni anneniz asiye hanım. Yeni kardeşiniz zeliha.
Bu kadın ve çocuğu hiç gözüm tutmamıştı. Ama inşallah Allah bizim yüzümüze bakarda mutlu bir aile oluruz.
Zeki amca asiye hanıma odaları gösteriyordu. Zeliha bizim odaya girdi. Sonra şöyle konuştu:
-Sizleri hiç sevmedim midem bulandırıyorsunuz.
Küçük bir çocuk nasıl böyle konuşur. Midesi bulanıyormuş. Zeki amca bücür zeliha ’yı sevmeye çalıştı ama adamın elini cimcikledi. Asiye hanım gittikçe sevimsiz bir kadına benzedi. Bizi dövüyordu. O gün Hacer ile ben saklambaç oynuyorduk. zeliha geldi. Hacer Zeliha’ya:
-İstersen sen de bizimle oynaya bilirsin?
Zeliha:
-Hayır ben saklambaçı sevmem midem bulanır.
Sonra odadan çıkıp gitti. Biraz sonra asiye hanım ile zeliha odaya girdiler. Zeliha ağlıyordu.
-Anne beni dışlıyorlar. Beni bu saklambaç oyununda oynatmıyorlar.
Asiye hanım bizi azarladı. Hayatta zeliha kadar kötü bir kız görmemiştim.
Hacer:
-Ama Asiye anne. Biz zeliha’ya gel oyna dedik ama oynamadı.
Asiye cadoloz kadın hacer’e bir tane tokat attı. Bir de şunları söyledi.
-Bana anne diyor. Sümüklü ben senin nerden anan oluyorum. Bir de gözümün içine
Baka baka yalan söylüyor. Bir daha bu çocuğu yanınıza yaklaştırmayacağım. Ahlakı bozuluyor.
Zeki amca geldi bu arada. Kavga etti asiye hanım ile. Asiye hanım evi terk etti. Benim ise aklıma bir fikir geldi. Bu yaşadıklarımı bir kitap haline getirdim. Aradan 10 yıl geçti.21 yaşındayım. Kitabımın imza günü idi. Herkese imzalar dağıtıyordum. Bu arada yaşlı bir adam bana:
-Kızım canan ben senin babanım ölmedim. Canım kızım. Yanımda duran iki tane kızım babamın kucağına attı. Babam bana “eben seni zorla aldı.”dedi. her şeyi anlattı.babamı yıllar sonra öz babamı bulmuştum. Çok mutluyum. Bizle birlikte oturacak.kızlarım dedelerini çok sevdi. Şimdi ise mutluluğumuzun kitabını yazıyorum. En büyük hayal gerçek oldu.
SON
ADANA-EYLÜL-2006
Burcu UçakKayıt Tarihi : 13.10.2006 15:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Canan yemek seçmez. İdi. Her ne yemek olursa onu yer sonra şükrederdi.

GÜNEYİN KIZI
TÜM YORUMLAR (3)