Hayatımızın başından sonuna bizim için hayat olan varlıktır anne ve babalar...İkisine de minnet borçluyuz. Bir çocuğa sorsalar en büyük kim diye 'babam' der elbette...Bana sorsalar ben de 'en baba benim babam' derim...En baba benim babam...Neden diye sormak hakkınız elbette...isterseniz bir kaç ilginç anımla babamı anlatayım:
ilkokul birinci sınıftayım...O yıllarda televizyonda sadece trt 1 kanalı vardı ve perşembe akşamları haberlerden önce 'İnanç Dünyası' adlı bir program vardı. O programda Kur'an-ı Kerim okunur, meal açıklaması yapılır ve sonra günün önemiyle ilgili konu anlatılırdı. Yine böyle bir perşembe günü Kur'an-ı Kerim okundu meal açıklaması yapılrken Cennetten bahsediliyor...
- Baba Cennet neresi?
-Çok uzak
-Biz de gidelim mi?
-Gidemeyiz!
-Bizi de götürsene
-Biz gidemeyiz
-Zenginler mi gider?
-Paramız mı yok?
-Hayır yavrum...Oraya ölenler gider...dedi daha bir çok şey anlattı ama ben duymadım bile 'ölenler gider' sözüne odaklanmıştım...Çünkü bir hafta önce kedimizin yavrusu Omedyo ölmüştü...Onu ayakkabı kutusuna koyup bahçeye gömmüştüm...Eğer o kutuyu açarsam Omedyonun içinde olduğu cenneti görebilecektim...Ertesi gün ilk işim omedyonun mezarını açmaktı...Açtım...Bembeyaz kurtlar kaynıyordu...Iııııııı yaparak kapattım...Tiksindiğim için hasta oldum...Annem çok güzel pirinç çorbası yapmıştı ama...Çorbanın içindeki pirinçleri gördükçe aklıma Omedyonun üzerindeki binlerce kurt geliyor ve tiksiniyordum...Kimseye söyleyemedim...Zaten her şeyden midesi bulanıp kusan bir çocuk olduğum için pek üstüme düşmediler...Halen şimdi de o pirinç taneleri bana o anımı hatırlatır...
Yine ilkokuldayım..Haftasonu inekleri otlatmak için mahallemizin kenarından geçen Berdan Çayı'nın öbür tarafına gidiyorduk. Karşı tarafa Çaydan geçerek gidiliyordu. Baraj kapakları kapatıldığında çok derin olmadığ için geçebiliyorduk. Yine böyle bir gün biz ineklerimizi ve koyunumuz sürmeliyi otlatmak için karşya geçmiştik. Akşam eve döneceğimiz zaman Berdan Çayı yükselmişti bu yüzden geçmek imkansızdı. Baraj kapaklarının açılacağını belediye ilan etmiş bunu duyan babam apar topar gelmişti. Abim benden uzun olduğu için ve yüzme bildiği için geçebiliyordu fakat ben ne mümkün girsem su beni alıp götürecekti. İnekler boyunlarını havaya kaldıra kaldıra zor yürüyordu sürmeli ve ben suyun öbür tarafında ağlıyorduk. Babam:
-Korkma kızım ben seni alacağım
-................
Su babamın tam omuzlarına geliyordu. Akıntı şiddetli olduğu için yürümek çok zordu ve taşlar çok kaygandı...Babam beni omuzlarına aldı sürmeliyi de kucağına...Sürmeli suyun içinde kalıyordu. Her gün beş dakikada geçtiğimiz çayı yaklaşık bir saatte zor geçmiştik... Babam ben ve sürmeli için hayatını feda etmişti...Kahraman babam...
Her baba öyle yapardı öyle bir durumda diyebilirsiniz...İtirazım yok...Ama benim babam en baba...Düşünüyorum ve dua ediyorum...Babam hep yanımda olsun hep şefkatini yüceliğini yanımda hissedeyim...Bir canım var ama binlerce canım feda olsun...Canım babam iyi ki varsın...masal kahramanı değilsin...Efsane de değilsin...Hepsinden yücesin...Çünkü gerçeksin...Çünkü benim canım babamsın...
Kayıt Tarihi : 30.11.2007 20:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu gün pirinçle ilgili anımı arkadaşalrıma anlatmıştım onlar da hocam neden bunları paylamıyorsun antoljide dediler...Ben de neden olmasın dedim paylaştım işte...
Annelere-babalara yakıştırılacak bütün güzel ünvanlar yerini bulacaktır .
Kutluyorum sayın Münire Çetin ...
TÜM YORUMLAR (5)