En acı şey ayrılıktır
En acı şey ayrılıktır, derdin seninle aynı,
Bir gün aynı yastığa baş koyan iki yabancı;
Gözler suskun, eller soğuk, saatler yorgun
Kalpte bir yangın, dilde bir susma, gecede yalnızlık.
Ölmektir bazen; değil mi, bir parça ölür insan
Sevdiğinin adını ağızda bir gölge gibi taşırken.
Ruhun kıyısında bir gemi batmış,
Deniz sakin ama içimde fırtına, hiçbir rüzgâr hissetmiyor.
Güven mi? Kırılgan bir fincan gibi,
Yıllarca doldurursun, bir anlık titremede kırılır,
O fincanın şarap tadı bir tuzlu acıya dönüşür,
Ve bırakıp giden eller sana bir türlü geri gelmez.
Hatırlar mısın, aynı sokak lambasının altında
Gülen yüzler, susan yıldızlar, yarım kalmış şarkılar?
Hepsi birer fotoğraf gibi sararıp soluyor,
Zamanın cebinde unuttuğumuz mektuplar gibi.
Gün gelir, derdin haklı, arkandan bıçak saplar;
Sorduğun soruların cevabı bir yankıdır boşlukta.
İçindeki inanç, bir camdır kırıldığı yerde;
Parçalar parlaktır ama hiçbir parça ışığı doğru yansıtmaz.
Sevgi bir dilenme değil, bir vaattir bazen,
Vaatlerse rüzgârla taşınan yazgılar gibi uçup gider.
Sen bıraktığın yerde kalırken, o başka yollar seçer,
Ve senin adın onun dilinde sıradan bir kelime olur.
Yine de öğleden sonra gibi gelir acı;
Anlatamazsın kimseye, çünkü kelimeler donuk.
Anılar kimi zaman bir hıçkırık, kimi zaman bir gülüş;
Ama en çok da sessizliğin içinde ağırlaşır.
Karanlıkta bir el ararsın, boşluğa dokunursun,
Soğuktur; hatıralar ısınmaz, sadece iz bırakır.
İzler dolu bir şehir gibidir; her sokağında acı saklı,
Adımı duyan rüzgâr bile yabancılaşır birden.
Ve bilirsin: suçlu sensin belki de, ya da o, ya da kader;
Ama suç kimde olursa olsun, yalnızlık hep sana miras kalır.
Sevgiye aç bir kapıydı her sabah, şimdi kilitli bir gölge,
Anahtarının nerede olduğunu sormazsın artık insana.
Gözyaşı bir ritüel oldu; saymakla bitmez,
Her damla bir veda, her veda bir mezar taşı.
Ama mezarlar bile unutulur zamanla, toprak hafifler,
İnsan kalbinde kalan yaralar sabaha kadar konuşur.
Ne varsa yıkılmışsa içimde, yeniden koyarım belki;
Fakat yeniden inşa etmek, bir enkazda tek başına çalışmak gibi.
Bir tuğla koyarsın; başka bir tuğla eksik kalır,
O eksik, her duvarda gölge bırakır, ışığı engeller.
Güvenme demişsin haklısın ama yine de
Kalp, gökten düşen bir kuş gibi geri çarpar sevince.
İnsan bazen kendini kandırır, umut etmek ister,
Kandırılmanın acısı, umut etmenin bedelidir belki de.
Şimdi susuyorum; çünkü kelimeler eskisi gibi güçlü değil,
Sözlerim birer çakıl taşı, denizde kaybolan.
Ama bil ki, her yıkılışın içinde bir öğretmen var,
Her kırık, bir rehber olur yarınlara, sessizce.
Ve eğer bir gün yolun düşerse kendi gölgenle konuşmaya,
Hatırla: en acı ayrılıktır ve ölmektir bazen, ama yaşamak da zorunlu.
Küçük bir tohum gibi umut, karanlıkta bekler sabırla,
Çıkacak belki bir filiz; belki başka bir baharda başka bir güneşte.
Son sözüm keskin değil, yumuşak bir vedadır:
Ağır olsalar da bu yara ve bu ayrılık, seni tanımlar;
Sevmenin neresi yanlışsa, orası ders olur insana,
Ve sen, bir daha seçeceksin daha temkinli, daha bilge.
En acı şey ayrılıktır, evet; ölmektir bazen.
Ama bil ki, her gece bitince sabah gelir: soluk, yeni, zor.
Gün doğar; sen uyanırsın; kalbin tekrar atar ince bir umutla.
Söz :Mucize
Mucize ŞiirlerKayıt Tarihi : 28.9.2025 11:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!