Asya bunu bize yapmak istemezdim,
ama artık sessizce ölmekten yoruldum.
Asya buna mecburum, bana inanmalısın,
yalnızlığa takıldı ayaklarım yere düşmekten yoruldum.
Hiç acı bir tebessüm kondu mu dudaklarına Asya!
Benim kondu,
Hele o gözlerin; bıçaktan daha keskin,
güneşten daha sıcak o gözlerin,
değince yüreğime taş olup çatlar mıyım
su olup çağlar mıyım
bilemedim..
Keşfedilmemiş bir orman gibi,
Ekin sarısı saçların
Güneş sıcaklığı tenin
Tabiat zenginliği bağrın
Hangi cümlenin elinden tutsam, tarifi yoktu güzelliğinin.
Hangi yıldızı adınla çağırsam, sönük kalıyordu.
Tek vücütta saklıyordun bir evren zenginliğini.
Tutamıyorum içimdeki hüznümü.
Martılar bile gülmüyor artık, iyice sesizleşti buralar.
Soluyor gökyüzünün renkleri, büyük bir telaşa kapılıyorum.
Yağmur bile şenlendirmiyor beni, yoruldukça yoruluyorum.
Ne bayramlar güzel, ne de yağmurdan sonra toprak kokusu; mevsimlerden sonbahar,
yüreğim yaprak gibi dökülüyor.
Nasılsın diye sorma.
Deniz gibiyim,
Uçsuz bucaksız topraklara sahilim varmış gibi.
Nasılsın diye sorma, sorma işte.
Masmavi yüzüm, derinlere daldıkça kararacakmış gibi.
Nasılsın diye sorma, sorma işte
Güzeliğini saatlerce anlatabilirim,
ama sesini anlatmaya takat getiremem,
sesin derim sadece...
ve gözlerimi kapatır bir ömür susarım.
Şiirler yazdım sana,
kelimeleri kirpiklerinden,
kafiyeleri gözlerinden.
Dizeleri saçların gibi dağınıktı,
her noktasında durdum seni sevdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!