Bir kalem isli kağıt işte bütün sermayem
Yokluğun pazarında azığım narin elem
Yükümü sırtlamışım kamburum dağı aşmış
Tebessüm hissesinden bana yokluğun kalmış
Geceler bir mezarlık, ürpertisiyle çöker üstüme
Sabahın ilk ışıklarıdır bana haber veren
Çekeceğim ızdırapların gecelere havale edildiğini
O tatlı ilkbahar esintileri
Çocukların birkaç saat daha fazlalaşmış oyun mesaileri
Şen şakrak edilen merdiven altı sohbetler
Gökler bir avuç oldu koca yerse bir dirhem
Kalmadı rahatlıkla basacağım bir toprak
Ne yanıma döndümse karşıma çıktı elem
Parçalandı gök kubbe sarardı bütün yaprak
Astı yüzünü bana kurudu lalezarlar
İdamına ağır ağır yürüyen bir mahkumun
Dudağında tedirgin ettiği bir duayım
Geceyi var gücüyle aydınlatan bir mumun
Nöbetini devralıp için için yanayım
Başım bin türlü fikrin sancısıyla sızlıyor
Yıldızların semada raks ettiği her gece
Boynuma bir çift el usul usul dolanır
Beynimin kavisinde dolaşır bir bilmece
Ruhum ne diyarlara koşar adım yol alır
Kâhinler kapısında serkeş uzanıyorum
Duyulmaz oldu artık kuş cıvıltısı,
Bahçemi talan eden bu hazan da ne?
Gözlerimden öpen gün parıltısı,
Simsiyah bulutların geçti yerine.
Yırtıp da kaçabilsem bu ince zardan,
Güneşli havalardan intikam alır gibi
Bulutların semayı işgal ettiği bir gün
Meskenimiz kâh oldu solmuş bir ağaç dibi
Kâh yürüdük sokakta olmuşuz gibi sürgün
Ne kadar yokuş varsa ne kadar çıkmaz sokak
Parça parça bulutlar setrediyor merihi
Görür gibi uzaktan hazinli bir talihi
Saklıyorken cebinde telaşlı bir tembihi
Gece çöktü bu şehre çocuklar girdi eve
Gam vagonları bir bir zamklanıyor trene
Ürkek adımlarıyla ve titrek dudaklarıyla
Şırıl şırıl nazlanan ve uzayan bir nehrin
Kıyısında bir çiçek içersinde taşıyla
Olmak vardı diyerek düşe daldıysan derin
Ormanında bir ceylan uykularda demektir
Hangi köşe başından eğip başımı baksam,
Gülümseyen ölüler yürüyor baştan başa.
Üzerimden toprağı silkeleyip de atsam,
Sessizliğin içinde koparsam bir kargaşa.
Çakılsa geçen zaman bir anlık duruverse,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!