Açılır kara kaplı kitap, günahlar sorulur
Durulur içteki nefret, Karadeniz durulur
Bilenir eldeki baltalar, darağaçları kurulur
Gün gelir vurulur Anka kuşları…
Dostlar gider ötelere, toprakla dost olur
Kimsesiz zamanların yalnızlığından, aydınlık diyarların masalsı görüntülerinden, küçük bir çocuk yüreğinin tebessümüyle merhaba dostlar. Şimdiki yazım sahte dostluklara, yani dost gözüken dostsuzlara olsun.
Geçte olsa anladım ama “Dost vurulunca değil de unutulunca ölürmüş” meğer. Ama ben dostlarımı kır çiçekleri gibi avucumda değil, kurşun yarası gibi yüreğimde sakladım bunca yıl. Nice kavgalarda onlarında yanında oldum ve nice sorgularda onları ele vermedim hiç.
Dostluk deniz kenarındaki taşlara benziyormuş. Önce tek tek toplayıp sonra birer birer atmakmış denize. Ancak bazıları vardır ki kıyılmaz atmalara. İşte benim dost bildiklerim o kıyamadıklarımdı. Bilirim ben gülerken herkes eşlik eder, başarılarıma ortak olur. Ama ağlarken kimseyi bulamadım yanında, hele yenilgilerimde hep bir başıma kaldım. Bende diyorum ki şimdi öyle bir dost edinmeli ki insanoğlu; Kötü gün her kapıyı çaldığında kapıya beraber bakalım. Öyle bir dost edinelim ki, her daim yanımızda olsun.
Sen şimdi nerdesin ben nerde
Sevgiler yarım kaldı takılı telde
Yarınsız geceler arkadaş bende
Özledim anam özledim seni…
Kor alevler içinde yanarım
Güzelsin kır çiçekleri kadar narin
Umudu oldun esmeyen yellerin
Bir şeyler saklı kapalı ellerin
Sahi seni sevdiğimi söylemiş miydim…
Nasıl bekliyorsa doğmayı bir cenin
Gün gelip gideceğim buralardan.
Sol yanını boş bırakacağım,
Seni bensiz bırakacağım.
Belki bensizliğe yanacaksın.
Ama çok sürmeyecek biliyorum.
Zaman geçtikçe unutacaksın,
Yaşam bir saklambaçtı hani
Hani aşkımız bir kör ebe
Bak yanındayım artık
Hadisene beni ebele...
En çok beşe kadar say
Sevdan göçmenlerin kanatlarında sürgün
Ben senin sevdana sürgün tükeniyor ömür
Ne günüm belli ne de gecem aydınlık sensiz
Nasıl yaşarsın bilmem yabanlarda bensiz…
Sensiz akşamlarda, zifirlere seni yazacağım
Puslu bir gecedeyim. Karşımdaki denizi görmek imkansız. Martılar bile ortak oluyor mezelerimize. Onlar da göremiyor bizi. Bütün yarım sevdalılar toplandık bu gece. Kadehlerimizi vefasız sevgililer için kaldırıyoruz. Ulan diyorum ne çok şerefe kadeh kaldıracağımız acılar çekmişiz be. İkinci büyük şişenin bile dibi göründü. Ayrılıklara rağmen, sensizliğe rağmen yaşamışız. Ömrümüz hep kaçışlarla dolu. Her kaçısın sonunda tekrar kaçmaya hazırlanmışız meğer. Ama ömrümüzü hep bir eksikli yaşamışız. Bir yanını tamamlasak, mutlaka başka bir yerden açık veriyormuşuz. Tamamlamaya uğraştıkça sevdanın gizlerinde kaybolup gidiyormuşuz.
Oysa ne çok sevmiştik ulan biz. Bedenlere değil, ruhlara taliptik oysa. Belki de sırf bu yüzden zorlanıyorduk sevda adına bir adım atmakta. Cehennem ateşi gibi, sevdanın kor alevlerinde yanacağımızı bilemedik. Bilememişiz… Bizler, yani bir gecelik akşamcılar adanın değil, bir kıtanın kaşifi olmak için cebelleştik hayat denen kıçı kırık meretle.
Sevmiştik hepimizde. Umarsız sevmiştik, yalansız sevmiştik. Sevda denen yola çıkmıştık bir kere dönüşümüz yoktu. Ama yıllarca öyle çok ara duraklarda beklemiştik ki, kaçan otobüslere mendil sallamayı bile çoğu kez unutmuştuk…
Bir sabah ilan edildi köydeki camiden
Yıllar sonra vekil gelecekmiş köyüme
Bayraklarla süslendi en güzel ipekten
Mikrofonlar konuldu kahvehanenin önüne…
Tarlalardaki köylülere haber saldılar
Sustu inlemeler, ahlar vahlar sustu
Gündüzler gecelere küstü
Yürek, kapandan kurtulan kuştu
Bir gece vakti sessiz, babam öldü…
Uzaktan el etsen gıdıklanırdı babam
Emre mail adresimi biliyorsun haber bekliyorum bye