SAHNE 1: GÜNDÜZ VAKTİ – DIŞ MEKÂN – EMLAKÇI OFİSİNİN ÖNÜ
Anjelik arabasını park eder. Yeni kiraladığı Emlakçı ofisini anahtarıyla açıp içeriden bir plastik kabı eline alarak içine kedi maması doldurur. Çeşmeden de bir kaba su doldurup dışarı çıkar, kapı önündeki kedilere seslenir:
ANJELİK
Emlakçı ofisindeki döner sandalyesini oturup tv. De haberleri izlemeye başlar. Bu sırada cep telefonu çalar:
Anjelik telefonu kapatır ve bir elini havaya sallar. Kendi kendine söylenir:
SAHNE 2: DIŞ MEKÂN – GÜNDÜZ VAKTİ – BOŞ BİR DÜKKÂN
AHMET – BOŞ DÜKKAN SAHİBİ
Almanya’dan kiracısıyla görüşmek için emlakçılık bürosuna gelen Ahmet Emlak
ofisinin boş olduğunu görür. Kapının üstündeki Kiralık yazısı ve telefon numarasın görür. Dükkan sahibini arar:
ANJELİK: “Gelin bakalım benim güzellerim…”
TELEFONDAKİ SES: “Anjelik Hanım, günlerdir arıyorum telefonuma cevap vermiyorsunuz. Sayenizde satın aldığım, evime bulduğunuz kiracım son iki aydır kirasını ödemiyor, bilginiz olsun. Bu ay da kiramı ödemezse, onu çıkaracağım…”
ANJELİK: “Elimde kapı gibi kontratımız var sayın efendim. Bu ay de ödemezse kapı dışarı ederiz. Siz hiç merak etmeyin, gider kendisiyle bizzaten görüşürüm…”
ANJELİK: “Aman boş ver… Satılan mal geri alınmaz. Nasıl olsa kendisi Almanya’da…”
AHMET: “Eskiden burada bir emlakçılık bürosu vardı. Acaba nereye taşındı?”
DÜKKÂN SAHİBİ: “Son bir yıldır dükkân kirasını ödemedi. Bir gece ansızın boşaltıp gitti. Dükkân da başkasının üzerine kiralanmıştı. Atı alan Üsküdar’ı geçti senin anlayacağın…”
SAHNE 3: GÜNDÜZ VAKTİ – DIŞ MEKÂN – TİCARİ TAKSİ – BİR APARTMAN
ADAM - AHMET
Ahmet ticari taksi durdurur, bindiği gibi emlakçıya emanet edip kiraladığı eve doğru yola çıkar. Eve varınca kapının ziline basar. İçeriden çıkan adam sorar:
Adam şaşkın bakışlarla Ahmet’i süzer:
Adam içeri girer, çekmeceden çıkarıp getirdiği evinin tapusunu Ahmet’e gösterir:
Ahmet çantasından çıkardığı tapuyu Adamın eline uzatır:
Adam eline aldığı tapuyu iyice inceler ve kahkaha atarak söylenir:
Ahmet sinirli bir şekilde Anjelik’i arar fakat ulaşamaz. Anjelik hattı çoktan iptal ettirmiştir.
ADAM: “Buyurun kardeşim kimi aramıştınız?”
AHMET: “Ben oturduğunuz evin ev sahibiyim. Yaklaşık üç aydır kiramı ödemediniz. Sizden derhal evimden çıkmanızı istiyorum…”
ADAM: “Ne evi, ne ev sahibi? Kardeşim bu ev benim evim. Beş ay evvel satın aldım. Tapusu da var. Sanırım bir yanlışınız olmalı… Dur içeriden evimin tapusunu da getirip göstereyim…”
ADAM: “Bak bu da evimin kapı gibi tapusu. Sanırım biri sizi işletmiş olacak…”
AHMET: “Olur mu öyle şey? Emlakçı Anjelik beni bu eve getirdi, içeriyi gezdik ve yedi ay evvel satın aldım. Benim elimde de tapu var…”
AHMET: “Al, bak… Ben de de evin tapusu mevcut…”
ADAM: “Senin evin tapusu bu apartmanın giriş katı bir artı bir. Benim evin tapusu ise üç artı bir… Emlakçı olacak kişi seni iyi işletmiş. Mahkemeye versen de bir şey elde edemezsin. Aşağı kattaki kiracınla konuş kiranı ödesin…”
SAHNE 4: İÇ MEKAN – GECE VAKTİ – ANJELİK’İN OTURDUĞU EV
ANJELİK – TEKERLEKLİK SANDALYEDE OTURAN KARDEŞİ MAHMUT
Anjelik elinde alışveriş paketleri ile evin kapısından içeri girip kardeşi Mahmut’un gözlerinin içine bakar:
Elinde tuttuğu CD’yi gösterir:
Mahut ellerini şaklatır:
Geçirdikleri trafik kazasında anne babasını kaybeden, ayaklarından on iki yaşındayken sakat kalan kazada Anjelik on sekiz yaşındayken sağ kurtulmuştur:
Anjelik aynanın karşısına geçmiş, peruğunu ve lenslerini çıkarır. Yüzüne yaptığı makyajı siler. Bilgisayarının başına geçer ve kiracılarının yatırdığı hesapları inceler:
ANJELİK: “Nasılsın Mahmut, bugün neler yaptın?”
MAHMUT: “Bilgisayar başında oyalandım. Ara da bir televizyonda yeni filmleri izledim…”
ANJELİK: “Bak sana ne aldım. İstediğin filmi satın aldım…”
MAHMUT: “Yaşasın, benim melek kalpli biricik ablacığım… Sen olmasan bu hayatta ben ne yapardım?”
ANJELİK: “Anne babamızı kazada kaybedeli altı yıl oldu. Günlerce iş aradım bulamadım. En son yanında çalıştığım emlakçı elimizde ne var ne yok aldı. Şimdi sıra bende…”
MAHMUT: “Sen yine de garibanlara dokunma be abla… Zenginleri yolmaya devam et…”
ANJELİK: “Aman sakın kiraladığımız dairelerin paralarını zamanında yatırmayı ihmal etme kardeşim…”
MAHMUT: “Akşama kadar işim ne? İnternet üzerinden ev kiralıyorum, kiraladığımız evleri emlak büron sayesinde üzerine kar katarak başkalarına kiralıyorsun… Oturduğumuz evi satın aldık. Yaz tatillerinde en lüks otellerde tatil yapıyoruz…”
Anjelik oturduğu yerden kalkarak kardeşinin yanına gelir, yanağına bir öpücük kondurur:
Mahmut internetten deniz kenarındaki eski bir yalıyı gösterir.
ahmut oturduğu sandalyede kahkaha atmaya başlar:
ANJELİK: “Benim aslan yürekli canım kardeşim. Mucidim. Senin dahi fikirlerin olmasaydı bu işlere kalkışamazdım. Sayende emlak zengini olacağız… Sırada ne var?”
MAHMUT: “Bu evin sahibi oldukça zengin bir yaşlı kadın. Evine bakıcı aranıyor. Oraya bakıcı olarak girip, Ayvalık’ta bulunan altı dönümlü yazlık arsanın tapusunu ve kadının kimliğini ele geçireceksin. Sonra biraz rütuşla kadının yerine geçip arsayı noterden kendine satacaksın… Alır almaz başkasına satacağız… İş bu kadar basit.”
ANJELİK: “Kadının çoluk çocuğu yok mu, başımıza bir iş gelmesin?
MAHMUT: “İnternette araştırdım. Bir oğlu var Amerika’da yaşıyor… Noterde çalışan yüzde yirmi Aziz ağabeyle de konuştuk. Arayanı soranı yok gibi görünüyor. Hemen işe başlasan iyi olur…”
ANJELİK: “Satıştaki paydan Aziz’e yine yüzde yirmi vereceğiz?”
ANJELİK: “Boşuna mı yüzde yirmi Aziz diyoruz…”
SAHNE 5: GÜNDÜZ VAKTİ – İÇ MEKÂN – DAYALI DÖŞELİ BİR DAİRENİN İÇİ
ANJELİK – RAFET BEY
Rafet Bey emlak bürosundan içeri hışımla girer. Öfkeli bakışlarını Anjelik’in üstüne doğrultur:
Adam şaşkınlığını gizleyemez. Artık yapacak bir şey olmadığını düşünür:
Der ve çeker gider.
SAHNE 6: İÇ MEKÂN – BOĞAZDA BİR YALI – GÜNDÜZ VAKTİ
ANJELİK – MEHPARE HANIM - CİDEGÜL
Anjelik boğazdaki yalıya gelir zile basar. Kapıyı bir Kırgizistanlı kadın açar:
RAFET BEY: Beni kandırdınız. Bana gösterdiğiniz daire, satın aldığım dairenin üç kat altındaymış. Deniz manzaralı dediniz, deniz de görünmüyor. Oysa en üst daireden deniz manzarası harika görünüyordu…”
ANJELİK: “Aman efendim, nasıl olur? Size sattığım daire apartmanın en güzel dairesi… Tuvaletinizin penceresinden hiç etrafınıza baktınız mı?”
RAFET BEY: “Hayır, bakmadım…”
ANJELİK: “Gidip tuvaletin penceresinden bakın, deniz manzarası ve Adalar çok güzel görünüyor…”
RAFET BEY: “Lanet olsun, sizlerle uğraşılmaz…”
CİDEGÜL: “Hoş gelmişsen. Ben de seni beklirem. Anam hastadır o yüzden işi bırakırem. Mehpare Hanım size emanettir bundan böyle. Ona iyi bakasınız…”
Anjelik kadının gözlerinin içine bakar, zoraki bir gülümseme yapar
Anjelik salona girdiğinde, beyaz saçlarını topuz yapmış, zayıf, orta boylu yaşlı kadınla göz göze gelir. Yanına yaklaşarak kendisine uzanan eli öper, alnına götürür:
Yaşlı kadın da hep bir kızı olsun istiyordu. Bu söz çok hoşuna gider:
ANJELİK: “Ona çok iyi bakacağıma emin olabilirsiniz. Gözleriniz arkada kalmasın.”
CİDEGÜL: “Allah razı olsun, yıllardır ona bakarım çok alıştım. Fakat gitmem gerekir. Anamı son kez dünya gözüyle görmek istirem. Kendisi eski öğretmenlerden… Kocası çok zenginmiş öğretmenlik pek yapmamış, sana eski anılarını anlatır, canın hiç sıkılmaz…”
ANJELİK: “Kendisini görebilir miyim?”
CİDEGÜL: “Ayakta kaldın, geç içeri. Salonda seni beklir…”
ANJELİK: “Ben Anjelik. Dün telefonda size yardıma geleceğimi söylemiştim.”
MEHPARE HANIM: “Hoş geldin kızım. Pek de gençmişsin. Bana kimsen olmadığını, yetimhanede büyüdüğünü telefonda anlatmıştın. Cidegül’ün bugün gitmesi gerekiyor. İşte halimi görüyorsun, yaşlılık…”
ANJELİK: “Benim hiç annem olmadı, size anne diyebilir miyim?”
MEHPARE HANIM: “Tabi ki evladım… Çok sevinirim. Yetime bakmak sevaptır.”
CİDEGÜL: “Gel sana mutfağı gezdireyim. Hanımımın yemeklerden neler sevdiğini, neler sevmediğini liste olarak buraya astım. Kahveyi sade içer. Çamaşırlarını haftada bir yıkarsın. Pek bir eziyeti yoktur.”
Cidegül elindeki bavulla yalıyı terk edip gidince Anjelik elleriyle hazırladığı kahveyi Mehpare Hanım’a sunar:
Mehpare Hanım kahveden bir yudum alır, gözlerinin içi gülümser:
Cidegül gidince, Anjelik yalıya iyice adapte olmuştur. Arada bir evin ihtiyaçlarını almak için alışverişe çıkıyorum diyerek bir kenara bıraktığı arabasına atlayıp kardeşinin de ihtiyaçlarını karşılar:
SAHNE 7: İÇ MEKÂN – OTURDUKLARI EVİN SALONU
ANJELİK - MAHMUT
Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açan Anjelik elinde poşetlerle evin salonuna geçer. Ablasının geldiğini gören Mahmut sevnir:
Bilgisayarın başında oyun oynayan kardeşine sarılır Anjelik:
ANJELİK: “Buyurun annecim kahveniz… Bakalım beğenecek misiniz?”
MEHPARE HANIM: “Maşallah evladım, pek güzel olmuş, eline sağlık…”
MAHMUT: “Hoş geldin ablacım. Nasıl gidiyor?”
ANJELİK: “bir süre idare et, biliyorsun orada yatılı kalmak zorundayım. Aklımda hep sen varsın. Kadın da o kadar iyi bir insan ki ne yapacağım bilemiyorum…”
MAHMUT: “Acıma, acınacak duruma düşeriz sonra. Beni merak etme, bu tekerlekli kumandalı sandalye sayesinde her ihtiyacımı karşılayabiliyorum. Arsayı üzerimize alalım yine kadınla görüşmeye devam edersin ablacım…”
ANJELİK: “Kadına yetiştirme yurdunda büyüdüğümü, hayatta kimsemin olmadığını söyledim. Herhangi bir aksilik olursa telefonla ara, unutma…”
MAHMUT: “Olur ablacım… Kendine dikkat et.”
SAHNE 8: DIŞ MEKÂN – YALININ GİRİŞ KAPI TARAFI BAHÇESİ – GÜNDÜZ VAKTİ
ANJELİK - TAYFUN
Anjelik yalının yan tarafına arabasını arka arka park etmeye çalışırken, kaza ile son model bir arabaya çarpar. Arabadan hiddetle inen genç Anjelik’in arabasının camına vurur:
Anjelik camı indirir. Kızın güzelliği karşısında bülenir Tayfun:
Eliyle yalıyı işaret eder:
Tayfun eliyle yan komşu gösterişli yalıyı gösterir:
TAYFUN: “Ehliyetini bakkal dükkânından mı aldım kardeşim. Aç şu camı çık dışarı…”
ANJELİK: “Şey… Özür dilerim, bir kazaydı. İstemeyerek oldu. Arabanız da çok fiyakalı, ben şidi bunu nasıl öderim bilemiyorum?”
TAYFUN: “Evet kazaydı, önemi yok ben hallederim. Sizi ilk kez görüyorum, nerede oturuyorsunuz?”
ANJELİK: “Bu yalının sahibi Mehpare Hanım’ın yeni bakıcısıyım…”
TAYFUN: “Ha öyle mi? Cidegül Hanım’a ne oldu?”
ANJELİK: “O bayan Kırgızistan’a gitmek zorunda kalmış. Annesi hastaymış da…”
TAYFUN: “Ben de komşu yalının sahibinin oğluyum. Sizinle tanıştığımıza çok memnun oldum. Mehpare teyzeye çok selam söyleyin…”
SAHNE 9: İÇ MEKÂN – MEHPARE HANIM’IN OTURDUĞU YALI – GECE VAKTİ
Anjelik çamaşırları yıkar, ütüler ve bir çay demleyerek Mehpare Hanım’ın yanına gider:
Der ve geçmiş günlerden bahsetmeye başlar:
Bu sırada kapının zili çalar. Anjelik kapıya doğru gider. Kapıyı açınca karşısında Tayfun’u görür:
Salonda oturan Mehpare Hanım yüksek sesle Sseslenir:
Tayfun hızlı adımlarla salondan içeri girer. Mehpare Hanım’ın yanına yaklaşır:
Anjelik utangaç bir tavırla naz eder:
ANJELİK: “Anneciğim size tavşankanı çay demledim.”
MEHPARE HANIM: “Çok yoruldun kızım. Geç şöyle karşıma otur da iki lafın belini kıralım…”
MEHPARE HANIM: “Rahmetli eşimle aynı Lisede okuduk. O zamanlardan beni gözüne kestirmiş anlayacağın. Lüle lüle saçlarım vardı. Bana nameler gönderirdi. Liseden sonra o iktisadi Ticari ilimler Akademisini, ben öğretmen okulunu bitirdim. Ailemden istedi ve evlendik…”
TAYFUN: “Kusura bakmayın rahatsız ediyorum. Mehpare Teyzeyi görmeye geldim…”
MEHPARE HANIM: “Gelen kim kızım?”
TAYFUN: “Ben geldim… Çoktandır görüşemiyoruz Mehpare Teyze’cim. Sağlığınız, sıhhatiniz nasıl? İyi misiniz diye merak ettim…”
MEHPARE HANIM: “Tayfun… Hoş geldin oğlum. Hangi rüzgâr attı seni buraya? Yoksa bu güzel kızı görünce mi geldin? Seni hınzır çapkın seni…”
ANJELİK: “Aman anne… Öyle deme. Bak çocuk seni merak edip ziyarete gelmiş işte…”
Mehpare Hanım kafasını iki yana sallayıp hınzırca Tayfun’u süzdü:
Anjelik kahkaha atar, bakışlarını Tayfun’un üstüne diker:
Ertesi gün akşam saatlerinde Anjelik aynanın karşısında süslenir püslenir. Yanına yaklaşan Mehpare Hanım, kızın saçını okşar:
Anjelik’in istediği fırsat kendiliğinden oluşmuştur. Ellerini boynuna götürür:
Mehpare Hanım gülümser:
MEHPARE HANIM: “Ben onun küçüklüğünü bilirim. Aman kızım yine de dikkatli ol sen…”
ANJELİK: “Korkmanıza gerek yok. Bana hiçbir şey olmazzz…”
TAYFUN: “Bak sen… Kendine sonsuz güveniyorsun. Bir akşam birlikte yemek yemeye var mısın?”
ANJELİK: “Düşünmem lazım. Mahpere anne izin verirler mi acaba?”
MEHPARE HANIM: “Yaşın genç, git kızım git… Ama sakın gönlünü kaptırma!..”
ANJELİK: “Tamam o zaman yarın akşam yemekler senden…”
TAYFUN: “Bak bu habere çok sevindim. Yarın akşam saat sekizde alırım seni…”
MEHPARE HANIM: “Hep bir kızım olsun isterdim. Sana bakınca gençlik yıllarımı hatırladım…”
ANJELİK: “Keşke bu kıyafetime uygun boynuma güzel bir aksesuarım olsaydı…”
MEHPARE HANIM: “Biraz bekle, ben hemen geliyorum…”
Mehpare Hanım elindeki bastonla yürüyerek merdivenlerden üst kata çıkar. Peşinden de mücevherlerin, tapuların saklandığı yeri öğrenmek isteyen Anjelik gizlice onu takip eder. Kadın Kitaplıktan Tolstoy’un “Anna Kararina” kitabını seçer. Yaşlı kadın Kitabın içine yerleştirdiği anahtarı eline alır. Kitaplıktaki bir düğmeye basar. Dolap yan döner. Bir kasa görünür. Kasayı elindeki anahtarla açar. İçinden bir kolye seçer… Elindeki altın kolye ile Aşağı iner:
Anjelik istediği başarıya kavuşmanın heyecanı içerisindedir. Naz yapar:
Kadın kaşlarını çatar, ısrarla kolyeyi boynuna takmasını söyler:
Mehpare Hanım kolyeyi Anjelik’in boynuna takar…
SAHNE 11: GECE VAKTİ – BOĞAZDA BİR RESTORAND – İÇ MEKÂN
Tayfun evin zilini çalar. Anjelik kapıyı açar. Tayfun’un lüks arabasına binip Boğazda
bir restorandan içeri girerler:
MEHPARE HANIM: “Uzat bakalım boynunu. Bu kolye benim nişanlılık zamanında taktığım bir kolye. Eşimin bana aldığı ilk hediye. Bu gece Sana çok yakışacak…”
ANJELİK: “Ama bu çok değerli bir kolye. Alamam, kabul edemem…”
MEHPARE HANIM: “Bu yaştan sonra ne yapacağım kolyeyi kızım. Bu benden sana ufak bir armağan… Lütfen kabul et…”
ANJELİK: “Peki…”
ANJELİK: “Mekân güzelmiş. Manzara da süper. Kim bilir daha evvel kaç kızı buraya yemeğe getirdin? Fakat her kuşun eti yenmez bunu iyi bilesin…”
TAYFUN: “Sende farklı bir tılsım var. Tanıdığım diğer kızlara hiç benzemiyorsun… Seni çok beğeniyorum…”
ANJELİK: “Hop dedik! Ağır ol da molla desinler. Ben senin bildiğin kızlara benzemem…”
Mehpare Hanım elindeki bastonla yürüyerek merdivenlerden üst kata çıkar. Peşinden de mücevherlerin, tapuların saklandığı yeri öğrenmek isteyen Anjelik gizlice onu takip eder. Kadın Kitaplıktan Tolstoy’un “Anna Kararina” kitabını seçer. Yaşlı kadın Kitabın içine yerleştirdiği anahtarı eline alır. Kitaplıktaki bir düğmeye basar. Dolap yan döner. Bir kasa görünür. Kasayı elindeki anahtarla açar. İçinden bir kolye seçer… Elindeki altın kolye ile Aşağı iner:
Anjelik istediği başarıya kavuşmanın heyecanı içerisindedir. Naz yapar:
Kadın kaşlarını çatar, ısrarla kolyeyi boynuna takmasını söyler:
Mehpare Hanım kolyeyi Anjelik’in boynuna takar…
SAHNE 11: GECE VAKTİ – BOĞAZDA BİR RESTORAND – İÇ MEKÂN
TAYFUN – ANJELİK - GARSON
Tayfun evin zilini çalar. Anjelik kapıyı açar. Tayfun’un lüks arabasına binip Boğazda
bir restorandan içeri girerler:
MEHPARE HANIM: “Uzat bakalım boynunu. Bu kolye benim nişanlılık zamanında taktığım bir kolye. Eşimin bana aldığı ilk hediye. Bu gece Sana çok yakışacak…”
ANJELİK: “Ama bu çok değerli bir kolye. Alamam, kabul edemem…”
MEHPARE HANIM: “Bu yaştan sonra ne yapacağım kolyeyi kızım. Bu benden sana ufak bir armağan… Lütfen kabul et…”
ANJELİK: “Peki…”
ANJELİK: “Mekân güzelmiş. Manzara da süper. Kim bilir daha evvel kaç kızı buraya yemeğe getirdin? Fakat her kuşun eti yenmez bunu iyi bilesin…”
TAYFUN: “Sende farklı bir tılsım var. Tanıdığım diğer kızlara hiç benzemiyorsun… Seni çok beğeniyorum…”
ANJELİK: “Hop dedik! Ağır ol da molla desinler. Ben senin bildiğin kızlara benzemem…”
Bu sırada yanlarına garson gelir. Belli ki daha önceden Tayfun’u tanıyordur. Menüyü uzatır:
Garson Anjelik’in gözünün içine bakar:
Başbaşa yenilen güzel bir akşam yemeğinin ardından Tayfun kızı kaldığı yalıya bırakır:
SAHNE 12: İÇ MEKÂN – AKŞAM VAKTİ - YALI
MEHPARE HANIM - ANJELİK
Yalıdan içeri girdiğinde Mehpare Hanım’ın daha uyumadığını salonda tv. İzlediğini görür:
Anjelik kadının güvenini kazanmak için boynundaki altın kolyeyi çıkarıp kadının eline uzatır:
Anjelik içinden “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez…” der ve kabul etmez:
GARSON: Hoş geldiniz Tayfun Bey. Ne alırdınız?
TAYFUN: Ben bir çipura alayım… İçecek olarak da 20’lik rakı…
GARSON: “Siz ne alırdınız hanfendi?”
ANJELİK: “Ben de çipura alayım, yanında da limonlu soda, mideye iyi gelir…”
TAYFUN: “İyi geceler… Görüşmek üzere…”
ANJELİK: “İyi geceler…”
ANJELİK: “Anneciğim daha uyumamışsınız?”
MEHPARE HANIM: “Vallahi meraktan çatlayacaktım, yemek nasıl geçti?”
ANJELİK: “Oldukça güzeldi. Size emanetinizi teslim edeyim. Gerçekten nadide bir parça…”
MEHPARE HANIM: “Ben onu sana emanet olarak vermedim ki, hediye olarak kabul et. Sana da çok yakıştı…”
ANJELİK: “Yo… yo alamam bunu. Çok değerli sizin için.”
SAHNE 13: İÇ MEKÂN – BOĞAZDA YALI – GECE VAKTİ
Mehpare Hanım uyumak için yatak odasına çekildiğinde Anjelik ağır adımlarla gizli kasanın bulunduğu odaya girer. Kitaplıktan aldığı “ANNA KARARİNA” isimli romanın içine bakar. Anahtar yerindedir. Anahtarı alıp kitaplıktaki düğmeye dokunur. Kitaplık yana kayar. Kasa karşısındadır. Elindeki anahtarla kasayı açıp içene bakar. İçinde değerli takılar ve tapular vardır. Birçok tapu içinde Ayvalık’ta bulunan altı dönümlük arsanın tapusunu eline alır. Kendi yattığı odaya gider, derin bir uykuya dalar. Sabah telefonun ziliyle uyanır. Arayan kardeşidir:
Yastığın altını kaldırır, Tapuya göz gezdirir:
MAHMUT: “Abla nasılsın? Kusura bakma beni erkenden aramak zorunda kaldım…”
ANJELİK: “İyiyim ablacım. Ne var ne oldu?”
MAHMUT: “Dün beni Yüzde yirmi Aziz aradı. Daha evvel satış yaptığımız evin parasıyla ilgili sende yüzde yirmi alacağı varmış…”
ANJELİK: “Hangi evmiş bu?”
MAHMUT: “Hani şu evin satışı yapıldıktan sonra tam son dakikada Aziz devreye girip “noter kapandı, geri kalan işlemler yarın yapılacak…” diye parayı alıp, satışı yapamadığınız evle ilgili…”
ANJELİK: “Ha… O ev mi? Tamam onun ibanına birazdan yollayacağımı söylersin.”
MAHMUT: “İbanıma yollamasın elden versin diyor…”
ANJELİK: “Olur, bugün elden veririm… Sen nasılsın iyi misin?”
MAHMUT: “İyiyim ablacım. Üç aydır kadının yanındasın, daha tapuyu ele geçiremedin mi?”
ANJELİK: “Ele geçirdim, şu an yastığımın altında derin uykusunda…”
SAHNE 14: DIŞ MEKÂN – GÜNDÜZ VAKTİ – KENAR MAHALLEDE BİR EV
İHTİYAR KADIN – ANJELİK
Anjelik gecekonduda oturan, Mehpare Hanım’a benzeyen yaşlı bir kadını gözüne kestirir:
Para lafını duyan kadın sevinir:
Anjelik kadına söz verdiği parayı teslim eder. Sonra cebinden çıkardığı kimliği kadının eline uzatır:
Kadını arabasına bindirip noterin yolunu tutarlar.
SAHNE 14: İÇ MEKÂN – GÜNDÜZ VAKTİ – NOTER
İHTİYAR KADIN – ANJELİK – YÜZDE YİRMİ AZİZ – NOTER ÇALIŞANLARI
Anjelik ve Yaşlı kadın noterden içeri girerler. Anjelik Aziz’e bakıp göz kırpar. Elindeki arsa tapusunu ve kimliği satış için uzatır. Aziz fısıldar:
Aziz noter evraklarını hazırlar, yaşlı kadına seslenir:
ANJELİK: “Annem tıpkı size benziyordu, rahmetli oldu. Noterde bir işim var, bana yardımcı olursanız size çok para veririm…”
YAŞLI KADIN: “Evimin suyu, elektriği kesildi. Ne kada vercen?”
ANJELİK: “Sana helalinden 200 bin lira…”
YAŞLI KADIN: “Peki ben notere varıp netcen?”
ANJELİK: “Al bu kimliği, noterde hiç ağzını açma. Ben sana yardımcı olurum…”
AZİZ: “Mahmut sana söylemedi mi, benim
üzde yirmi ne oldu?”
ANJELİK: “Para çantamda hazır seni bekliyor. Şu satışı bir an evvel benim üzerime gerçekleştirelim…”
AZİZ: “Sayın Mehpare Beşkardeş, kimliğiniz lütfen…”
Kadın elindeki kimliği noter çalışanına uzatır:
Evrakları gösterir, parmağı ile işaret eder:
Anjelik gösterilen yerlere kadının imza atması için yardım eder. Alıcı olarak da kendi asıl adı olan Ahsen Elvan olarak imzasını atar, böylece Satış gerçekleşir. Aziz’den Mehpare Hanım’ın kimliğini alır, cebine kor. Aziz Bey’in kulağına fısıldar:
Dışarı çıkınca kadını arabasına oturtur. Kendisi kuytu bir köşede daha önceki borcunu Aziz’e öder.
Anjelik arabaya bindirdiği kadını tekrar kenar mahalledeki evine bırakır.
YAŞLI KADIN: “Buyur evladım…”
AZİZ: “Ayvalık’ta bulunan altı dönümlük arsanızın satışını huzurunuzda gerçekleştiriyorum. Satın alan Ahsen Elvan’dan Paranızı aldınız mı?
YAŞLI KADIN: “Aldım evladım…”
AZİZ: “Öyleyse şuralara bir imza atın…”
ANJELİK: Bahçede bekliyorum, gel önceki yüzdeni al…”
AZİZ: “Bu arsa iyi para eder. Satınca yüzde yirmimi ödersin…”
Sedat Erdoğdu
Kayıt Tarihi : 3.12.2024 16:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!