Evler karşılıklı nöbet tutan kaleler gibiydi
Umutlar caddelerde savruluyordu
Askerler artık bilinmeze giden yolculardı
Ölüm bile karnelerimize eklenmişti
Düşman mermiler yağdıran hayali bir canavardı
Yıkıntılar içinde oynadıkca çeteleşen savaş çocukları olmuştuk
Gönül Saryında sürekli affeden bir kral
Kesik başları vucutlarına uyduran ehil bir terzi
Hoşsuzgörü imparatorluğuyla barışık Suç dağıtan vaftizli şovalyeler
İlk aşkım bir sokak kızı
Hilal kaşlı, biraz nazlı
Kaldırımlarda arar aşkı
Saflığıma değer bakışları
Benim sevmeyi öğrendiğim
Ezelden beri Aşk Senfonisi durmadan çalar
Dinleyicisi olmayan tek gösterimlik bir matine gibidir
Afişi sadece yüreklerde res'molur
Ama her zaman
Hakimler korosu son nakaratı söyler
Günah katilin tek şahiti olduğu bir bilmece gibi soyunur orkestra şefliğine
Yeşiller içinde gelin olur İstanbul
İnsanlığa kuma gider
Doğurur milyonlarca umut
Kız kulesi kadın kulesi olur
Aksarayda umutlar oynaşır durur
Yine de çocuklarını emzirir sokak ızgaralarına akan çiğ sütüyle
Değişik memleketlerden toplanmış yaşanmışlıklar
Acılarla yamanmış dil iğneli hayat motifli döpyes içinde
...
Telefon kulübelerinde düşüp yiten son sözlerle vızıldıyan
Sersemleşmiş bir arı
...
Yeşilin oynaştığı vadide
Binlerce sütunlu binlerce tapınak:
Tapınaklar vadisi.
Binlerce insan tapınaklara doğru.
Sarı saçlı bakire kızlar
Durdurak bilmez bu hayat
Güvercinler uçuşur Eminönü’nde hoyrat hoyrat
Sıcak bir rüzgar yalar ispanyol paçalarımı
Küçük kız çocuğu ağlar yitenlerinin ardından
Müjde kimdir bilmez sedire kurulmuş dilenci
Kimileri düşünceli belli; kimileri …
Bu dünya ve bütün öğretileri bir tarafa bırakalım.
Okuyucu, sana senin hikayeni anlatmamı ister misin?
Doğum,
evlililik
ve ölüm.
İşte senin hikayen! .
Eski bir İstanbul evinde
Maviliğin perde oyalarından taştığı
Kahve kokan eski bir pencereden baktım İstanbul’a
Hepberaber baktık sanki
Öyle ki balıklara nazarımız değdi
Çıplak omuzları parlak hatunlar geçti karşıya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!