Bir tılsımlı rûya içinde Boğaz,
Dalların ucuna birikmede haz
Mehtap dökülmeden sulara pul pul
Bir baştan bir başa cânım İstanbul
Dağılmış serpilmiş yamaçlarında
Bir sırrı bölüştük dal uçlarında
Sevda yaprak yaprak avuçlarında
Gezindik bu tenha yollar boyunca
Dinledik suların billûr sesini,
Mermer heykellerin ürpermesini
Duyduk ruhumuzun enginliğinde,
Bu sedef gecenin sahibi nerde?
Böyle birdenbire başlar içimde
Bir şanlı bestenin son uğultusu;
Asırlık çeşmenin kurnasında su
Ağlar geçmiş günün mûsikisiyle;
Kalplerin içinde kalan sesiyle
Söyler bu esrarın ilk hecesini
Gecenin çözülmez bilmecesini
Çözer damla damla ve yudum yudum
Bu sesle tarihi tekrar okudum
Gördüm asırların maverasını;
Ve eski günlerin hâtırasını
Nefes nefes içim çınarlarından
Tura'larla süslü duvarlarından
Mazi nakış nakış bize gülmede;
Bir sahil feneri yanıp sönmede.
Düşmede yollara gölgelerimiz.
Bu hulya içinde erir gibiyiz.
Kayıt Tarihi : 11.5.2001 15:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
edep hepsi yerinde sayılır,Diyeceğim o ki ne varsa gene eskilerde var.
(hay allah, yine soru sordum) :)))
aha
taksim'de göbek bağım var
boğazda ekmegim
cem cem sultanım
yedikule'de boğuldum...
ebem ya da katilim oldu
karanlık
atıldım sokaklara
yaz ortası soğudum...
beşik beşik
yığıldı zaman üstüme
galata'da hazerfan oldum
üskudar'da martı
vuruldum..
anneeeeeeeeeeeeeeeeee!!!!!!!.........
kutlayarak sairi...herkese saygılarımla..
Peki…hiç düşündünüz mü…şiir yalnız kalsaydı…ve kusursuzluk kaderi olsaydı…ortaya nasıl bir resim çıkardı…veya şiir eskiden olduğu gibi..yine inanır mıydı kendisine…yoksa siz…onu ilk görüşte tanır mıydınız…adı ile seslenir miydiniz…şiir (zaten) yalnızlığın sesidir ara ara…terk edilmişliğin…ve kusurlu olmanın iç hesaplaşmasıdır…bunu o böyle bilirken neden süslenmek derdinde doğası..nedir savunması ve muhakemesi ne ile ölçülür şiirsizliğin…ne derseniz..ne isterseniz..şiir kusurlu insan iç dünyasının onarıldığı yegane şiirin tam orta noktasına isabet eden …şiirin ruh odasıdır..ve şair onu her yerde tanır..ilhamını öyle bir kuşanır ki…o vakit ölüm kol gezerse de…dokunamadan çekip gidi verir…hal böyle iken…övgü ve methiye amaçlı yazılmış şiirler…şiirin alt kimliği ile ilişkili olduğuna inanırım..ve bu sebeple bu tarzın okuyucusu çok farklıdır…ve şiir anlayışı kendilerine özgüdür..biz şirin övgüyle işi olmadığına inanırız..çünkü yeryüzündeki güzelliklerin her vakit nasıl katledildiğini seyrederken …övgüler inandırıcı olmuyor..şiirin ruhuna aykırıdır..şiir mücadeleyi sever…ve övgüyü kolay kolay kabul etmez…kalbimizde o tarzın adı şiir değildir..farklı bir uzanımdır..şiire..veya şiir olma kaygısıdır demekteyim..çünkü gözümüzde şiir doğum olayıdır..acılıdır..zordur..ve güzellik orda gizlidir..şairlik güzel olmayan ne varsa …onu fark etmektir..çirkinliğin asılsızlık olduğunu bilir ve inanırız..öyleyse deriz..güzellik şiirin zaten terk ettiği bir şehirdir..ve insanın anarşist duruşuna gerçek bir silahtır…onu kullananlar hep amatör bir elin mermilerini namluya vermektedir..hedefimiz …sonsuzluktan öte adaletin yeryüzüne yeniden inmesidir..sevgilerimle
TÜM YORUMLAR (20)