Gün batınca hatırlanır, vicdanın sesi,
Gün doğunca kaybolur, merhamet gölgesi.
Bir cuma selamıyla, her gün örter yemini,
Ne kendini tanır O, ne de Rabbinin izini—
Ben, annemin gözyaşında sakladığı duayım,
Ben, annemin yüreğinde yanıp tutuşan o eksik yanım.
Öyle değil mi anne?
Çok sessizdin o sabah,
Bir şeyler bilmiş gibiydin,
Bir şeyler hissetmiş…
Çocukları istemedi sevgimizi.
Ben de sustum, yuttum her hevesimi.
İhanet etti sansın, istedim beni;
Amacım, benden vazgeçmesiydi.
Şimdi çocuklarının yanında,
Kül tablası doldu, içim bomboş şimdi,
Yüreğim yanıyor, sessiz bir yangın gibi.
Ne sensiz geçebildi zaman usulca,
Ne de ben varabildim kendime, o kalabalık sokaklarda.
Sensizlik uzadıkça yankılandı adın duvarlarda,
Şimdi, her nefeste biraz daha eksiliyorum.
Sana yazılmış ama okunmamış mektuplar var hâlâ çekmecemde,
Küllükte yanmış izmaritler
Her biri yarım kalmış cümlelerim var…
Karanlık sarıyor omuzlarımı dostça,
Ne söyleyecek gücüm kaldı,
Ne de inanmaya mecalim.
İçimde bin cümle var boğazıma takılan,
Ama hiçbiri çıkmıyor…
Çünkü kimse duymak istemiyor zaten.
Bir sigara daha yaktım yokluğuna,
Duman duman sen doluyor canıma.
Kendimden geçiyorum her nefeste,
Sana varmak isterken kendime gelemiyorum.
Ne uyku geliyor, ne sabah doğuyor,
Bir anne düşler, hayalleri çökerken.
Hatıralar anılar bedeninden göçerken.
Namlular susmaz, kinle öperken,
Filistin’de çocuk aç, bombalar iner,
Dünyada zalimler güçsüzleri yener.
Vicdansızlar uyur, rüyası rahat,
Kardeşi yanar, umurunda mı hayat?
Geçip giden zamanda öylece akıp gitti yıllar,
Geriye kalan işte o hatıralar.
Yoksulluğu sarıp içimizi kan ağlatanlar,
Gurbete salan o zalim yıllar.
Garibanların yolu, gurbet yolu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!