kurak ve bitap, avucunda bir kağıt
aynalar kadar umursamaz, yakılan ağıt
senin içinde ölüler var, elinde yok kanıt
annesinin elleri, saçlarında bir anıt
yüreğinde çöl var, kum taneleri ürkmüş
sevgi görmeyen bir kalp buldum kapımın önünde
tuttum ellerimle, yakın hissettim kendime
oturduk karşılıklı, demli bir çay içtik
ikimiz bir araya gelsek, onun kalbinde bir hiçtik
güneşin içindeyim, her kulaç sana
ulaşmaz dileklerim, ellerini aç bana
hasretin derin bir kesik, karışır kana
kokun tanıdık burnuma, can katar cana
dokun ve söyle bana, sesin karışsın kulağıma
ben bir yıldız yakaladım
dudağının kenarından bir öpüş araladım
sana siper oldum, kalbimi yaraladım
çölüne düştüm, bir bardak su aramadım
çöl yıldızı derler buna, çobanı benim
her inziva günü, depresyon tabutunda birkaç gün
yalnızlığın yakıcı ezgisinde, yüzüme vurulan darbeler
ölmeye yatan insanı, yalnızlık kaldırırmış meğer
kaybedecek tek şeyi, depresyon tabutunda birkaç gün
yorgun gözlere yaşlar yakışır,
tüten dumanın ardında, ellerini ararken
göz yaşlarınla yıka bedenimi, kalbimi sararken
çek perdelerini, kapat pencereni, üşütme soğuk varken
kendinden biraz ikram et, dışarıda seni özlerken
kapalı kapılar ardında, yükselen ezgiler
sesinin tınısını hatırlatır bir anda, geçen gemiler
ben sana değil, gözlerine hakimim uzun süredir
ağzından çıkan bir söz duysam, deler geçer bu yüreği
deri ve kemikler var yerde, kan bulanmış
kimin cesedi bu, evde sadece ben varken
halat sallanıyor tavanda, hissizliğim duvarlarla boyanmış
her gece oturup cesedimi izliyorum, sen uzaktayken
çok yalnızım leyla,
kendi bedenimi ortadan ikiye bölüp
o parçayı da başkasına kaptıracak kadar
sırtımda sevdiğim kadının mezar taşı
kendisi hayatta, mezardaki bana hiç olmayan o sevgisi
kâh uçulur, sevgi içilir, ben sürgün
bir sevda için dağdan geçilir, bitmez elem
hüsran suyuyla yıkanılır, yel küskün
güz düşünce yanağa, verilir selam
teller dolanır, bağ bahçelerinde kış
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!