(Erkeklerin egemen olduğu er/ke(k) çi toplumda, çabuk ağlayıp gözyaşı döken, birçok şeyden etkilenen, bastırılmışlığın yarattığı eziklikle,,yaşamın her alanında insan yerine konulmayan, kendini insan gibi yaşayamayan Emineler.)
Parçalanmış balkan göçmeni bir ailedendi, çocukluğu birçok yoksul aile gibi yoksunluklarla ve nice hengâmelerden geçmişti… Babası ismini annesinin ismi olan Emine ismini kendisine vermişti. Onun için sığınacak bir liman, en saf en doğru olan, İslamiyet diniydi. Ki, çocukluğunda belli bir etkisi olduğu o yönde bilgilerle donatıldığından kolayca adapte olmuştu. Bu durumda çevresinin- içinde bulunduğu insan ilişkilerinin de baskın oluşu onu içine kapatmış dini görevlerini yerine getiren beş vakit namazında niyazında biri haline gelmesini sağlamıştı. Oysa içinde ne fırtınalar kopmuştu, isyan dağları hep bir patlamaya hazır volkandı, haksızlığı vahşeti görmüş onay vermemişti. Panter gibiydi, gel gör ki şimdi yaşının ilerlemiş halinde sakin bir liman sessiz bir denizdi sanki. Sevgi dağları biriktirip büyütmüştü benliğinde, Maddi-manevi hep yapıcı hep verici olmuştu. Bir yanıyla kadir kıymet bilinsinler deydi. Bilmeseler de o Allah için yapıyor imanını temiz tutmaya çalışıyordu düşünce ve duygu dünyasında. Varsa geçmişteki günahlarından da arınmak, cehennem azabından uzak durmak, kimseye kötülük yapmamak üzere saf, rahmani bir Müslüman’dı. Günahtan uzak durup arınmayı seçmişti yaşamında.
Kan davası nedeniyle acılar coğrafyası yerinden -yurdundan Lice’den göçmüş, Zaza kökenli Kürt bir ailedendi. Onun da babası dinin etkisi ve annesinin ismi olan Emine ismini ona vermişti. Çocukluğu nice gelgitlerde yoksunluk içinde geçmiş, doğumundaki dünyaya gelişinde, beyninde sinirsel bir hastalıkla yaşama doğmuştu. Orta yaşına gelene kadar epilepsi rahatsızlığı yaşamının ayrılmazı ve ömrü boyunca sürecek olan bu illet durum onu ürkek- edilgen olmasına, alabildiğine agresif, beynini yormayan, kestirmeci bir anlayışa yol açmış, aile ilişkileri sürekli bir gerilimde, anında dışa vurumcu saflığıyla kendini ortaya koyan oto kontrolü zayıf biri haline dönüşmüş olmasına karşın aslında insani art niyetsiz içi dışı bir olduğu mertliğinin yanında ürkekliğini aşarak girişimci oluşunu da getirmiş sürekli gelgitlerin değişen yaşam karşısında kendini yalnız hissettiğinden içinde bulunduğu ortamın onu sarmaması yabancılaşmasını getirmişti. Bu durumun ortaya çıkması elbette bir şehirden başka bir şehre zorunlu yoksunluk gereği göç etmiş olmalarının büyük etkisi olduğu açıktır. Benliğinde kopan fırtınaların, bütün çelişkilerinin kaynağını bir bilen şüphesiz vardır, o bazı şeylere kendini kilitlediğinden diyalog yerine monologu geçirdiğinden bunları aşma yönünde de olamamaktadır.
Ülkesinin sorunlarına edilgen görünürken, şüphesiz birçok şeyin farkındaydı.
Zira toplumsal gelişmedeki muhalif gücün yetersizliği, onun acze düşmesini, çözüm olamayacaklarını getiriyordu. Çünkü onun düşünce ve gözleminde devlet büyük bir güç ve zor aygıtıydı. Ondandır ki sevdiklerinin öne atılmasını, muhalif düşünceler taşımasını istemiyordu. Biliyordu insanların başlarına ne çoraplar örüldüğünü, biliyordu işkencede ölümlerden ölüm beğendirildiğini, c/ezaevlerinin çekilmezliğini.
Bir yandan bu gelgit düşüncelerdeyken belli bir”taraflı -tarafsızlığını “ve haksızlığa karşı oluşunu da içinde taşıyordu.
Sınıfsal bilinç yoksunluğu safının belirsizliği, milyonlarca işçi emekçinin düşünce duygularında nasıl onları yaşadıkları sistem karşısında atıl kılıyor, egemen işleyişin boyunduruğunda savrulmalarını getiriyorsa, onlarda da benzer olgular vardı.
Zaman, koşullar, algılamalar ve kabul edişlerin değişiminde, insan –topluluklarının psikolojilerinde, etkilenim sonucu ortaya çıkan değerler bütününde, farklı yer ve zamanda Emineler. Nasılda düşünce duyguların birbirleriyle örtüşenlerinde birbirlerinden habersizce akacakları denizi bilmeden buluşuyorlardı.Kuşaklar boyu onlarca, yüzlerce, hatta binlerceydiler, ne çok ortaklıklar ne çok benzerlikler birikmişti, farkında olunmazlığın farkında olunması gerekenlerde.
Hz. Muhammed’in annesinin isminden yola çıkıldığı, bir sevgi sıcaklığı, üretken dişiden kaynaklandığı,”Allahın sevgili kulunun ve elçisinin doğurganı”olan Amine (bir anlamıyla Allah kabul etsinle) Arapçadan Türkçe dönüşümle Emine.
İsimlerinin tarihi birlikteliğinin kökeninde şüphesiz dinin etkisi olduğu açıktır.
Geleneği, eskiyi yaşatmanın, doğu toplumlarına özgü olduğu kesinkes olarak söylenemez.
Bu gelişmiş batı toplumlarında da değişik olay ve olgularda da yaşatıldığı bilinen bir gerçektir. Eskinin yerine konacak daha doğru daha yer ve zamanda ki yeni olmayınca veya o yeniyi bilinçlere benimsetmedikçe ve çelişki yasası o denli keskinleşmeyip yeni oluşum ve olguları ortaya çıkarmadıkça, eski zamana ait olan gelenek ve görenekler varlığını uzun bir süre sürdürmeye devam edecektir. Bunda egemen işleyişin payandalığının etkisi olduğunu da görmek gerekir.
Çağının gerisinde, ta köleci sisteme özgü anlayışların –değer yargılarının, gelenek ve göreneklerinin günümüzde de sürdürülmesi büyük bir çelişki olmaya devam edecektir.
Modern çağ diye toplumlara yutturulan, uzlaşmaz çelişkileriyle bu sömürücü kapitalist-emperyalist vahşet ve vampir çağının her türlü riyakârlığı, doğayı tahrip ve yok ediciliğinin yanında, insan duyumlarını adeta robotlaştıran egemen işleyişi, insan zekâsını-ruhunu kirletip içini boşaltan ve teslim alarak boyun eğdiriciliği karşısında, yeni insan ve “altın çağa “yürüyüşünü de ortaya çıkarmıştır.
İşte sorun burada, o altın çağa yeni insan olarak yürüyecek Eminelerin; sosyal, siyasal, psikolojik vb gelişiminin ortaya çıkarılıp beyinlerinde devrimini gerçekleştirecek olay ve olguların açığa çıkarılarak, o yürüyüşe katılmalarını sağlamaktır. Sınıf bilinciyle ve yaşamıyla buluşacak olanlar, doğru bir öncülükle kendi saflarının belirginleşmesine, bilinçlerinin açılmasına, sistemin her türden zehrine karşı, düşüncelerinde iradi güce ulaşacaklardır.
Onlar; yaşadıkları toplumların gözyaşlarında vicdanları, sessiz çığlıklarıydılar iç geçiren derin
Denizlerin öfke biriktiren dağ rüzgârlarıydılar ve bir gün mutlaka omuzdaş-yürekdaş ve düşündaş erkeklerle özgür eşit olacaklardır.
Sevgisizliğin karşısına sevgiyi
Tahammülsüzlüğün karşısına sabrı
Boyun eğmenin karşısına direnmeyi
Bencilliğin karşısına paylaşmayı
Acılar karşısında inadına gülmeyi
Yüzyılların birikiminde
İnsana-insanlığa dairde
Ve güneşe yürümeyi
Bu günden yarınları örmeyi
Biriktirip koydu…
Bitmedi..Sevgiler
Vedat KoparanKayıt Tarihi : 6.11.2012 14:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!