Bir ay çiçeğim vardı,
Uzun ince bir dalı,
Ve sarı, açmış yaprakları.
Bir gün geldi,
Soldu ay çiçeğim,
Toprağım ıpıslak bir çamur gibi,
Gözyaşlarımla karışmışım artık.
Hissedemiyorum kendimi eskisi gibi diri,
Zaman da ilerliyor tık tık.
Ağlamak için ne kalp, ne göz yaşı gerekirmiş,
Hepsi yalanmış aslında.
Kalpsiz insan bile ağlarmış,
Gözünden yaş akmayanda.
Üzülüyorum, özlüyorum.
Yorulmak istemiyorum artık.
Dert etmek istemiyorum hiçbir şeyi.
Gelelim artık yanına.
Hem mutluluk hem de korku veriyor bu hasret bana.
Biliyorum, var biraz siyahlık alnımda;
Artık her şey eskide,
Oldu her şey maziye.
Yapacak bir şey yok,
Kimse geri dönemez ki şu andan geriye.
Ne yapsam anlamsız... Hepsi nafile.
Ama ne yapayım?
Öyle değilmiş meğer.
Bana bakınca o ağzından çıkan sıcak sözler,
Bana değilmiş meğer.
Beni bulamayınca hep arar diye düşünürdüm,
O kendini bile bulamamış meğer.
Bana verdiği çiçekleri diri ve renkli görürdüm,
Dokunamıyorum sana,
Çok uzaktasın bana, yakınımda olsanda.
Kokunu çekemiyorum içime;
Sadece bakıyorum uzaktan gizlice.
O narin ellerin her bir düğümü diktikçe,
Bağlıyorsun sanki kalbimi, zaman geçtikçe.
Yangındı sözlerim,
Tutuşurdu bir an,
Yakardı etrafı kül ederdi.
Keşke söndürebilsem o ateşi tutuşmadan,
Birisine zarar vermeden, ağlatmadan.
Onu tanırım sanmıştım,
Yanılmışım…
Gözleri mavi bir deniz gibi sanırdım,
Bakınca derinlere daldığım, yanılmışım.
Siyahmış gözleri, adeta ıssız bir kuyu gibi,
Ne ışık ne umut kalmış gözlerinde.
Kafası karışık bir adam yolda,
Yol düz, mevsimlerden güz.
Yapraklar savruluyor etrafta,
Bu adam hem öksüz hem de yönsüz.
Yürüyor işte bu adam,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!