(Yusuf Balta Anısına..)
Ah! Ne süslü kılıftır böyle
Verilen öğütleri çukur dibinde
Ve o meydan baharları kat kat ;
Şakımazdı toprak, Hiç kalır mı sebât!
Batırır da iğnesini yüreğime
Gözleri nemli bir anne
Belki kurtarır yeniden
Çekip alır kaybettiklerimi elimden
Uyanırsam masum sabaha
Yakınır durursun günün birinde;
Portakal ağaçlarının tam da mevsiminde
Bürümüş geceleri kızıl toprak
Ve üzerimde bir hilal
Lastik ayakkabın kanatırken;
Ayağını değil yüreğini
Gönlünü bir sevda bürümüş çocuk
Yoksa gurbete bu hisli hisli bakış neden
Morlara da bürünmüş benim güzelim;
Hava bu kadar güzelken!
Ya da acılar nasıl silinsin yürekten
Ne kağıt kalır elde
Odama,camlarıma yansıyan
Ve bir türkü kulaklarımda
Taşıdığı odunlarıdır yanan yüreğinin ;
Kim bilir dermanı kalmamıştır bileklerinin
Bir genç! Sokağımda
Odunlara fısıldayan
Peki ya niçin bazılarımız kaleleri olsun ister
Ya da güneşe uzanmak derdine düşer
Tılsımlarıdır her bir gecenin
Kımız içtiğimiz o vakitlerin
(Ümeyir’e)
Hani yamalı kaftanlar sökülür yerinden ;
Sancağa taşımalıdır ki yüreğini duyulsun en derinden..
Tozları uçuşmakta er meydanlarının
Yutkunmakta yürekleri benim aslanlarımın
Uyanılmaz leylak bahçelerinde bahara
Gecelerindir seni hazırlayan sabaha
Yine esir alan değil midir gecelerin
Sabahları kuşatan bir kahpedir seslerin
Fakir malikanen ısıtmaz olur içinde
Kömürlüğe kapatmış kendini çocukcağızım
Niye istersin karanlıklar sarsın seni
O tiyatro salonu yâr olmamış mıydı sana
Yine o gün çıkmamış mıydın şahikaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!