Bak yine eylül geldi!
Üşümeye başlar şimdi gök kubbenin altı üstü.
Pembesini kaybetmiş bulutlar peçeler
Dünyanın sarışın afetini;
Güneş ellerini cebine kor, çeker gider
Yarım kalmış işlerinin başına.
Elinde bahardan kalma bir tomar umudun fermanıyla
Bir esinti gelir Azrail gibi –Rüzgâr.
Islanır toprak gökyüzünün sularıyla
Ve vakit vurdu mu mateme
Astımı tutar heybetli ağaçların.
Damarlar çekilir,
Yaprakların yüzüne bir dalgınlık gelir,
İştahlar kesilir
Ve yenik düşülür öksürüklere…
Bırakın koca koca adamları, kadınları,
Gencecik sevgilileri, kuşları, böcekleri;
Altında şen şakrak oynayan çocuklar bile
Unutur onların gölgesini…
Dünyam soyunur,
Töreye kurban gitmiş kızlar gibi
Gözlerimdeki buğulukta soyunur.
Yutkunamam heyecanımı;
Mezarım, mezar taşım olur yalnızlığım.
Gırtlağını sıkarım o an şımarık rüzgârın.
Ama nafile,
İnceden bir sala duyulur kefene bürünmeden
Dünya… Tek başına tutar yolunu hüznün
Ve ben her eylül yalnız bırakmam onu,
Ben de tutarım o yolun sonunu.
Çünkü sevdiğim gelir aklıma…
Ne de çok benziyor şu ağaçlara,
Çelimsiz yapraklara;
Ne de çok var onda şu astım,
Şu öksürük sesleri…
Haydi, toprak, üvey anam!
Aç kirli göğsünü.
Yüreğim neşter, izler bıraktım tüm ağaçlara
‘Sen ve Ben’ diye.
Bildin! Yaprakların düştüğü yerdeyim,
Haydi, kabuk bağlamadan yaram, al beni,
Daha gelmeden kefenim, sar beni…
Haydin kuşlar, sizde, kaşlarım çatılmadan el âleme
Haydin kuşlar, dalkavukluğuna gitmeden önce
Güneşin,
Bir türkü çığırın sevdamı anlatsın;
Duam olsun bu yolculukta.
Dur cemaat! Bir tekme atayım gitmeden,
Tepsiyle sunulmuş kader denen şerbetin çanağına.
Kızmayın, çünkü bu bir veda!
Elveda mevsimlerin en güzeli,
Elveda kara kuru sevda,
Elveda dünya,
Elveda ağaçlarda bıraktığım iz,
Elveda, elveda, elveda…
Kayıt Tarihi : 20.9.2009 13:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!