E L V E D A D O S T U M
Hani dostluğumuz bir bardak cay tadında derdik ya dostum. Çayı, demli şekersiz ve acı içelim.bir daha dönmemek üzere bu dünyadan gidiyorum. Bilirsin hep sözümde dururum, sözümde dostluğum kadar kutsaldır. Gidiyorum bir daha başını belaya sokmayacağım. Artık benim yüzümden dayakta yemeyeceksin. Yaşam bana ağır geliyor kaldıramıyorum. Hayatımız bir tiyatro değil miydi zaten? Bizde oyuncularıydık! Her yaşadığımız anı, bir perdelik oyundu. Kimi zaman yuhalandık, kimi zaman ayakta alkışlandık. Hani sana anlatamadığım bir yürek sıkıntım vardı ya. Yüreğime yenik düştün. Hani sana hep bahsettiğim bir yağmur vardı. Yağmasını beklediğim sağanak bir yağmur! İşte o yağmur yağdı, yağdı, sel oldu ben boğuldum. uzun bir hasretten sonraydı
İki buçuk üç aydır görmemiştim. Özlemiştim, gözümde tütüyordu. Kendi kendime hayal kuruyordum. Bir gün gelecek otogara. karşılamaya gideceğim, kocaman bir demet çiçek götüreceğim. Kimi kırmızı gül olsun sevdiğini anlatır; kimi anlamını bilmede sarı olsun derdi. Bense karışık renklerde kocaman bir demet yapmayı düşlerdim. daha romantik olmazmıydı hem. Hayal, hayal, hep hayal ederdim.
İki buçuk üç aydır görmemiştim. Özlemiştim; sarılışını, gülüşünü seviyorum diyişini. Hani bir şarkı vardır ya “ Hasret kaldım “ sanki benim için yazılmıştı. Cuma günü aradı Cumartesi yola çıkacaktı Pazar günü burada olacaktı. Sabah uyandım, çiçekçiye gittim; sadece kırmızı karanfil kalmıştı. Kocaman bir demet yaptırdım, otogara koştum. Bugün bana, yola çıkan bir otobüs dolusu mutluluk gelecekti.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.