ELVEDA
İşte yine gidiyorum
Bu gidişim aynı değil diğerleriyle,
Doğduğum günkü gibi gidiyorum
Sadece geride bırakacaklarımın olduğu bir elveda
Sevdalıyken bu kadar yaşama ve daha doymamışken
Daha yaşayamamışken nice şeyi, geri dönüşsüz gidiyorum.
Zor zamanlar demeyeceğim benim yaşamım için
Çünkü ateşsiz, çulsuz ve damsız epey zamanları oldu hayatın
Açlığın kara çavdar zamanları oldu
Ve sevginin yerinde yeller estiği de
Bunu ve nicelerini bilip şimdi için en zor demeyeceğim
Ama insanlığın en yetim zamanlarında soludum yaşam denileni
İnsanlık bahçesinde sırtını dayayabileceğin tek bir ağaç kalmamacasına
çöle döndüğü zamanlarda yaşamak bana denk geldi
Haksızlık etmeden diğer bütün zorluklara,
Ve hiçbirine benzemeyen bu zamanın zorluğunu da inkâr etmeden gidiyorum.
Bizim gidişlerimizin hiçbirinin ardından son yazmadı
Benimkinin ardından da son yazmayacak
Gidişimin bağrında bir ilkin yeşereceğini bilerek,
Daha güçlü bir yüreğe bırakarak gümbürdemeleri gidiyorum
O yüzden hani derler ya
Gözlerim açık bir şekilde değil,
Her zamankinden daha ışıl ışıl gidiyorum.
Eğer ki birkaç yarenin gözyaşları ciğerlerinden bir parçayla akacaksa,
Ve böyle sulanacaksa üzerimdeki toprak,
Adım verilecekse bir iki bebeye,
Yaşarken gözlerinin içine içine baktıklarım, sonra da görebileceklerse gözlerimin içini,
Taşıyacaklarsa gözbebeklerinin içinde bakışlarımı
Ve o tebessüm ilk günkü güzelliğinde ve anlamında olacaksa kâfi.
Sesimde açtıysa eğer birkaç gonca gül
Sevindirebildiysem bir anlığına canımla eş olanları
Kerbela’dakilerin çağlayanında yunduğum gibi, içildiyse benden bir iki yudum
Yaşadıklarımın en güzellerindense eğer şu an
Neyleyim ben daha başka zamanları
Yarınlara bugünden elveda
Meraksız ama hafif sitemli.
Ardımdan nutuklar atılmasın
İçi kavrulmayanların omuzları da eksik olsun tabutumdan
Şatafatlı kalabalıklar, tumturaklı sözler, süslü mezar taşı da istemem
Bir benim gibi olanları, bir de benden olanları isterim
Gidişimle beraber bir parçalarını da benimle beraber gönderecekleri isterim.
Derviş misali yaşanmışlıklarımın içinde
Ne çok yer var ayak izlerimin olduğu
Hala kararsızım et ve kemiklerimin nerde konaklayacaklarından
Doğduğum yerlerin çorak toprakları desem, Toros’lar gücenir
Kilis’de bir nar ağacının altı desem, Karadeniz köpürür
Haymana Ovası’nda bir buğday tarlası desem, Niobe’nin gözyaşları sel olur
Selimiye’nin bahçesi desem, Harmandalı susar
O yüzden beni Ağrı’nın doruklarında yakın
Yakın ve Süphan’dan taraf esen rüzgâra bırakın küllerimi
O rüzgâr savurur nasılsa beni, canım topraklarımın dört bir yanına
Tek bir karışının bile mahrum kalmayacağı şekilde.
Kuş gibiyim, kanatsız uçuyorum
Bu kadar hafif, bu kadar özgür
Bu güne kadarki mutluluklarımın doruğundayım şu son demimde
Bir değil, bin kez gelsem
Yine aynısını isterim
Acılarımı isterim, kahkahalarımı
Çarıksız bir kız çocuğunun çıplak, çamurlu baldırlarına ağlamak isterim hüngür hüngür
Geçirildiğim işkence tezgâhlarını, yoksulluğumu isterim
Ağustos sıcağında giydiğim yırtık boğazlı kazağımı
Ne bir eksik ne bir fazla
Hepsini isterim yaşanmışlıklarımın.
Bir de yaşanamayanlar var tabi
Bazen ben hak etmediğim için
Bazen de en çok hak eden olduğum halde, çok görülüp verilmeyenlerimi isterim
İliklerime kadar ıslanırcasına yürümek isterim bir yağmurda
Bir yanımı yarım bırakanı isterim
Benim için ölenler gibi ölmek isterim.
Her ölüm erkendir derler ya
Yok böyle bir şey gözümün nurları
Aslında ölüm o kadar ustaki şu zaman konusunda
Takmayın kafanıza bu meseleyi
Şu son anımda, sıradaki ilk yolcu iken,
Ve bunu ben söylüyorsam size
Öncekiler gibi inanın bana
Kulak verin son kez sesime
Hiçbir ölüm zamansız değildir
Hiçbir ölüm boşuna değildir
Velhasıl-i kelam
Gözyaşlarınız ölmemden dolayı değil
İçinizde açılan, benim kapladığım o yerin
acıttığı yüreklerinizin sızısından aksın
Aşkın bir hali dışında yaşadım her türlüsünü
Gidemesem de öteki coğrafyaların birçoğuna
Sığdı şu küçük kafesime o diyarların ve üzerindekilerin hepsi
Hepsi için güldüm, hepsi için ağladım
Kendim için yapmadıklarımı, yapamadıklarımı da size bırakarak elveda.
Koca evrendeki hiçliğimi bilerek,
Bazılarınızın evrenlerindeki her şeyliğimi bilerek gidiyorum
Belki azıcık daha zaman olsaydı
İzin verseydi canım hayat
Biraz daha gülecek, dinleyecek, patlayacaktım
Biraz daha ağlayacak, bakacak sizlere ve dalıp gidecektim sonsuza
Belki birkaç tanenizle daha kesişecekti yolum
Ama olsun…
Sevginin can suyuna bir damla da olsa taşıdığımı bilmek
Yaşama hak ettiği değeri verdiğimi bilmek
En mühimi de canlar
Adam gibi sevdiğimi bilerek elveda.
Dedim ya son yoktur kitabımızda
Aslında ben yine buralarda, yanı başınızda olacağım
Öteki tarafa gerekenlerimi verip yine olacağım aranızda
Göğe baktığınızda bir kümülüs bulutu
Rüzgâra kulak verdiğinizde birlikte söylediğimiz türküler olarak geleceğim
Bir çocuğun gözlerindeki mavi olarak geleceğim
Gece gündüz, vakitli vakitsiz
Çalacağım yine gönül kapılarınızı.
İlk kez bu kadar severek elveda
Sevgim kutsallığının doruğunda elveda
Hasret ilk kez bu kadar güzel elveda
Gözlerim en çok şimdi ışıldayarak elveda
Sesim bu ayrılık ezgisini ilk kez bu kadar ustaca okuyarak elveda
Cigaram ilk nefeski tadında elveda
Sıcaklığım silinmez bir kilim motifi yüreklerinizde elveda.
Ve sen hayat!
Bana verdiklerin ve aldıkların için
Geriye bıraktığım tek borcumla
Sana olan gönül borcumla ayrılıyorum senden de
Sana emanet ediyorum gerideki herkesi ve her şeyi
Emeğimi, gözümün nurunu
Sevmeye değer olan her şeyi emanet ediyorum sana
Seni sevdiğim gibi
Beni sevdiğin gibi
Onları da sevmeni istiyorum
Bana göründüğün gibi
Bana öğrettiğin gibi
Onların da üzerine titremeni istiyorum
Gerideki en büyük ve en güvenilirim olarak
Senin de alnından öperek,
Gocunmadan, incinmeden
Ve aşk tadında bir huzurla sana da elveda
Yılmaz Bozan
19-06-2010 Sinop
Yılmaz BozanKayıt Tarihi : 27.10.2010 19:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!