Kitap okumayı severim ve tercihim araştırma veya fikir kitaplarıdır. Ancak, Hollanda’da geçen yoğun hayattan dolayı bu tür kitaplar okumaya istediğim kadar zaman ayıramıyorum. Çözüm olarak Türkiye’de (Karaman’da) geçirdiğim yaz tatilinin bir kısmını kitap okumakla değerlendiririm. Tatilin birinci veya ikinci haftası kitapçıdan araştırma veya fikir kitabı alıp okurum.
Bu yıl Karaman’da kendimi yine kitaplara kaptırmıştım. Mustafa İslamoğlu’nun yazmış olduğu bir eseri (Hayatın yeniden inşası için) okuyordum. İkindi vakti bahçede okumaktan yorulduğumdan biraz olsun dinlenmek istedim. Gözüme karşıda duran elma ağacı ilişti ve bu ağacı seyretmeye başladım. Sırf gözümü dinlendirebilmek için sanki ilk kez bir ağaç görüyormuşçasına ağacın gövdesine, dallarına, yapraklarına ve elmalarına bakıyordum. Daha sonra elmalarla dallar arasında zihnen mekik dokumaya başladım. Pırıl pırıl parlayan, türül türül kokan, tatlı ve sulu elmanın neticede incecik bir daldan çıkmış olmasından duygulandım…
Karaman’da bolca bulunan bisküvi fabrikaları aklıma geldi ve bu fabrikalarla ağacı karşılaştırmadan edemedim. En basit çeşit bisküvinin bile üretilebilmesi için devasa tesis kurulur, çok sayıda makine kullanılır, yüzlerce hatta binlerce insan (müdürüyle, teknisyenleriyle, işçileriyle, hamallarıyla…) binlerce joule enerji harcar.
Güneş enerjisi, su ve topraktaki mineraller kullanılarak yetişen elma bir yana ve kocaman bir fabrikada üretilen bisküvi öbür yana…. Aralarındaki şekil, renk, koku, tat ve benzeri farklar yan yana getirilemeyecek kadar büyük!
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta