Ellerin Çocuk Şiiri - Yorumlar

Ali Şeyh Özdemir
48

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Zift karası sürmüşsün
Yüreğinin kapak uçlarına
Dünya sana karanlık,
Dünya dar! ...
Zılgıtlıyorsun yaklaşanları.
Kalp kapakçığında sorun var;

Tamamını Oku
  • Muzaffer Yıldırım
    Muzaffer Yıldırım 16.02.2011 - 21:00

    Şiiri çok beğendim,duygu ve anlam sarmalında etikiliyor okuyucuyu..
    Kutluyorum Şair sizi ve bu enfes şiiri..

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 16.02.2011 - 20:56

    çağdaşlık ve özgürlük sizlerden fazlaca derin bir konudur..dersinize çalışın tartışalım..sayın Arap ve sayın Nadir...

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 16.02.2011 - 20:35

    Siyasî taraftarlar aşırı iddialardan kaçınmalı mı?


    Bugün sizlere iki öfkeli taraftarın iddialı sözlerinden örnek sunmak istiyorum.


    Bu gibi öfkeli sözlerin tarihe geçmesi, bizlerin ibret alıp ikaz olmamız için olsa gerektir. Sözü fazla uzatmadan birlikte okuyalım taraftarların tahrikli sözlerini.

    Bilindiği üzere bir Emevi kumandanı olan Haccac-ı Zalim, 95 tarihinde kendi kurduğu Vasıt şehrinde 53 yaşında ölünce Emevi taraftarları mateme bürünmüş, Abbasi karşıtları da ölüm gününü bayram ilan etmişlerdi.

    Böylece Irak'ta birbirine kızgın iki siyasi taraf meydana gelmişti.

    İşte bu sıralarda Haccac taraftarı bir adam, çevresindeki Haccac karşıtlarının tahrik olacakları şekilde şöyle dua etti:

    - Ya Rab, büyük kumandan Haccac'ın şefaatinden beni mahrum eyleme! .

    Bunu duyan Haccac karşıtı öfkeli bir adam da tepkisini şöyle dile getirdi:

    - Eğer şefaatini dilediğin Haccac cehennemlik kâfirin teki değilse karım benden boş olsun!

    İki öfkeli taraftar. Biri, Haccac'ın şefaati istenecek derecede cennetlik biri olduğunu iddia ediyor, öteki de karısını boşayacak kesinlikte cehennemlik biri olduğunu ileri sürüyor..

    Taraftarların bu aşırı iddialarını duyan mutedil insanlar bunları ikaz ettiler.

    - Böyle iddiada bulunmayın. İkiniz de gidin büyük veli Hasan Basri Hazretleri'nden hakkında iddiada bulunduğunuz Haccac'ın durumunu sorun. Bakalım cennetlik biri mi diyecek, yoksa cehennemlik kâfirin teki olduğunu mu söyleyecek?

    Bunun üzerine iki taraftar tartışarak Hasan Basri Hazretleri'ne gider, Haccac hakkında öfke ile söyledikleri sözlerinin hükmünü sorarlar.

    Büyük veli sakince izah eder Haccac'ın durumunu:

    - Duyduğuma göre der, Haccac ölürken: ''Rabb'im, demiş, halk senin beni affetmeyeceğini zannediyor, ben ise Senin rahmetinin benim zulmümden büyük olduğunu düşünüyor, affedeceğini umuyorum. Bana halkın zannıyla değil de benim ümidimle muamele eyle! ..''

    Bu sebeple, Haccac'ın imansız gittiğini, cehennemlik kâfirin biri olduğunu iddia etmek dinen mümkün değil. Nitekim bunca zulmün, haksızlığın sahibi olan Haccac'ın şefaati istenecek derecede bir cennetlik olduğunu iddia etmek de mümkün olmayacağı gibi..

    Hasan Basri Hazretleri şu ikazı da ekler sözlerine:

    - Siz der, tarafını tuttuğunuzu cennetlik, karşıtı olduğunuzu da cehennemlik ilan etme bilgisine de hakkına da sahip değilsiniz. Allah'ın (cc) mahşerde vereceği hükmü siz dünyada vererek toplumu bölmeye sebep olacak aşırı sözlerden uzak durmanız gerekir! Benim söyleyebileceğim doğrular bundan ibarettir.

    Tarafsız bir tavırla verilen bu bilgiyi dinledikten sonra, Haccac'dan şefaat isteyecek derecede cennetlik olduğunu iddia eden taraftar ile, karısını boşayacak kesinlikte cehennemlik olduğunu iddia eden taraftar düşünmeye başlar. Taraftarlık öfkesiyle ileri sürdükleri iddialarının toplumu böldüğünü de anlayarak, 'gerçeği Allah bilir, biz taraftarlıkta aşırı gitmişiz' diyerek orada kucaklaşır, topluma da kucaklaşma örneği verirler. Hasan Basri Hazretleri de verilen bu barış örneğini takdirle karşılar.

    Aslında Haccac, halkın hakkında verdiği zalim sıfatını biliyordu. Bir defasında atına binmiş bir köyün önünden geçerken ihtiyarın birinin yol kenarında oturduğunu görünce, bakayım bu ihtiyar hakkımda nasıl düşünüyor, diyerek yaklaşıp: 'Baba der, Haccac'ı tanır mısın? ''

    İhtiyar, ''Tanımaz olur muyum evlad zalimin tekidir'' deyince atından inip kılıcını elinde sallayarak ihtiyara yaklaşır: ''Baba der şimdi beni tanıyor musun, işte ben o Haccac'ım.! ' 'İhtiyar da:

    -'Asıl sen beni tanıyor musun evlat der, ben de şu köyün delisiyim! '

    Haccac, 'Baba, tahriksiz cevap vererek kurtardın kendini.' diyerek uzaklaşır.

    Alimler, toplumda taraftarlığı tahrik edecek iddialardan uzak durmak gerektiğini tavsiye ederler böyle hassas devrelerde.



    Ahmed ŞAHİN
    Zaman
    16 Şubat 2011, Çarşamba

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 16.02.2011 - 20:33

    tartışma zeminimde hiçbir ismi referans almadan...ve arkasına sığınmadan konuşmayı yeğlerim..her şeyin sırası ile zuhur edeceğine inananlardanım...şiir ülkemde hiçbir siyasi acizliğin aklanma yeri olmayacaktır...tam tersine medeniyet gerçek kavramına ulaştığı vakit şiirlerimize ihtiycınız olacaktır...bugün dil ve tarz bunun hazırlığını yapmaktadır...şiir artık affedilmeyen kararların...iklimine mahkum edilmeyecektir..dilimizi anlamadığınız için...kısır açıklamalarınıza devam ediyorsunuz..lütfen elbette edin..ama gözlerinizi şiire bi dönün bakalım..ne göreceksiniz...

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 16.02.2011 - 20:25

    tarzım olmadığı halde ...hatırlatılması gereken pek çok şey vardır ...ister ülkemi kabul edersiniz...ister diğer medeniyetleri...
    ...bugün ülkemin başında sözde medeni cengaverler...bizlere ders verdiklerine inanıyorlar...insan hür iradesi ve aklıyla her fikrini beyan edecektir elbet...medenilik kisvesi altında...yediğiniz haltlar sabrımızı bir hayli zorlamaktadır...bunları elbette anlatmaktayız dilimiz döndüğü kadar amma velakin şiirin edep ve kabiliyeti ile...şiiri anlamadığınız bugün tescillenmiştir sayın Nadir...kendinizi kızağa çekip biraz rafine etmeye acil ihtiyacınız var...sizi kırmaktan geri durmaya çalışmaktayım...amma velakin haddiniz ve hudutlanızı tayin edip...şiire ulaşmaya çalışınız...bir kere daha sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Nadir Sayin
    Nadir Sayin 16.02.2011 - 20:23

    Naci ağabey bir yara ya daha basmış..Tam da düzenin prof´u desenize ! Beyin ancak ete çalışıyor-işliyor.. Cinsellik bir insanın, inanç bazında da, kendi nefsine hakim olmasıdır..

    Tıbbi ve bilimsel olarak kişi kendini hormonları ve toplumda ki edindiği deger yargılarıyla kontrol edebilme doğasına, niteliğine ve dizginleme kontrol etme güdüsüne/nefsine sahiptir..
    Siz bunu yapamıyorsanız baştan asağı kendini kapatmış burkalıya da tecavüz edersiniz!

    Nitekim sanki diyelim ki Libaya ´da Suudi Arapistan´da tecavüz olmuyor mu!
    Avrupa´da şimdiye kadar hiç bir vakaya şahit olmadım ki kadın tecavüz edildiği için o da suçlu görülsün..kaldı ki burda yaz sıcağında binlerce mini etkeli, kısa panyolulu bisliklerle dolaşıyor, carşıda pazarda, piknikte.. bir tecavüz olayında buralarda bunu diyen prof´u bırakın biyoloji dersi veren ilk okul öğretmeninin dahi elinden ünvanı alırlar..

    Bu tipler prof. larıyla.. da düzeni buldular..atıyor ve satıyorlarla kilolarca et..beyin yerine! Denebilir.

    Cevap Yaz
  • Nadir Sayin
    Nadir Sayin 16.02.2011 - 20:06

    Sevgili dostum Fikret.. bu konu bazında eger umut bitmişse, hayat birmiştir! Atatürk ve arkadaşları evet tavandan – zamanında olması gereken- halka ve toplumsal yaşama geçiş için devrim yapmıştır..Ama Atatürk yobazları onu fikrini tavanda bırakmış, ne mutlu Türküm demekten pek ileri gidememiştir..halka yani topluma tabana bu devrimleri içselleştirememiş ve yayamamıştır.
    Ama bu süreç devam etmektedir..Değişim deger yarğıları ve toplumlarda yüz yıları alır..Buna örnek şu anda ki Fransa halkına olan demokrasi, her zaman dediğim gibi, Fransız devrimine borçludur! Hata bundan Ingiltere de nasibini almıştır!
    Onun için Atatürk’ün tavan olan devrimi tabana yerleştirmede halk nazarında devam etmektedir ve bu süreci durdurmak olanaklı değildir..bence..umudumun bir önemli dalı da burda dır!
    Sevgilerimle…

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 16.02.2011 - 19:55

    … barakanın arkasına dayanmış… ayakları duvarın olabildiğince üzerindedir… çocuktur… okulludur… …şiir o vakitler… alt mahalleden geçen… yeni istasyonun… kanbur taşları ile güzelleşmeye çalışmaktadır… olabildiğince gömerler yer altında bir edebiyat şehrinin fay hatları belirlenirken… ön bellekte…yıkılmaktadır bir ailenin bir günlük ümitleri…neden mi…hep kısa ömürlüydüler…belki değil…beslenemezlerdi…patates…artık kırk yılda bir uğrardı…çocuklar…unsuz bedenlerine saklarlardı…veremi…babalar daha çok ölürken…anneler…tırnaklarına varana kadar morarırdı...
    …şiir hep açlıktı…
    …şiir hep kara bir lekenin… beyaz kireçli elleriydi
    …şiir dünyanın unuttuğu bir durağın… affedilmeyen… demir mahkumlarıydı…
    …öyleyse her Pazar ne kurulurdu… beyaz fileler ne kadar zamanda iki kişiyle taşınırdı… hayallerde…meyvelerin kokularını satardık…değil mi…siz bir kitapçıdan bir kilo elma kokusu alırdınız da…yeşil elmaya paranız yetmediği gibi gözünüz kesmezdi…
    aynı kafayla …aynı bedenle dönmüşken şehrinize…
    …sökülen bir arbedenin tam orta yerinde… gerçek şiirlerin ne yeşil…ne de kırmızı olduğunu anlamıştınız…
    …şiir kimlikti…
    …şiir yedi kere
    …on kere sürülmekti
    …şiir her şeyin miladı iken…terk ettiğiniz düğün sofralarıydı..
    ..siz!
    …şiir derdinde değil… kemirilişin canlı ve dipdiri beden taslağı iken…kapının önünde ki…bir küçük saksıya sığabilmiş…tiniz…
    …mahallenin kimliksiz çocukları hep peşinizdeyken…sevmiştiniz hiçbir sebep yokken…
    …umuttu şiir
    …merhamet dilenmeden… hatırlatmaktı…şiir
    …dayanılmaz hastalığınızın… ağrılarına yetmeyen kocakarı ilaçlarının ilham kaynağı idi şiir
    …bir çocuğun… harçlıksız bayramıydı şiir…
    …dönmeden karnınızdan yarılmaktı şiir…
    …mahallenin âşık kalabilmiş delisinin… gözlerinin dibine kadar… bakabilmekti şiir
    …sevgilerinizi bırakırken…
    alınıp biriktirildiğine inanmaktı şiir… sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Fikret Şahin
    Fikret Şahin 16.02.2011 - 19:01

    Sevgili Dostum Nadir,
    Yazdıklarınızı her gün büyük bir ilgiyle okuyorum ve söylediklerinizin yüzde doksan dokuzuna üzülerek katılıyorum.
    Üzülerek diyorum çünkü bu sorunları görmek,yaşamak aklı ,sağduyusu olan hiç kimsenin istemeyeceği gerçeğidir.
    Benim için çok önemli olan bir noktanın da ;sizin bu sorunları deşmenizin ardında bir çıkar,bir şöhret peşinde olmayışınıza
    ve insanları aydınlatabilmek ve belki geleceğin kurgusunda yapıcı bir katkınızın olacağına inandığınıza samimiyetle inandığımdır.

    Yine üzülerek söyleyebilirimki,Atatürk gibi,milletine aşık,sağduylu,ilerigörüşlü,aydın bir lider her milletin başına
    konacak bir talihkuşu değildir ama gelin görünki ölümünden bir asır bile geçmeden götürüldüğümüz ve götürülmek istendiğimiz nokta neresidir..
    Bu acı gerçekleri siz veya ben ,veya bu sitedeki sağduyulu bazı arkadaşlar ne kadar vurgularsa vurgulasın fazla bir yere
    gitmeyeceği bir yana,kendini bu sitede ispatlamaya çalışan veya olmayan sorunları abartarak ortalık karıştıran provakatörler
    zavallılar olarak adlandırılmamız cabası olacaktır.

    Şiddetle inandığım bir gerçek varki o da,demokrasiyi sindiremeyecek ,hala çoğunluğu çok cahil bir toplum olduğumuzdur.
    Bütün iyi niyetine ve çabalarına rağmen Atatürk'ün tepeden aşşağıya indirdiği bir kültürü,sağduyuyu bu toplum hazmedememiştir çünkü üstüne
    elli kat çıkmaya elverişli bir tabanı yoktur bu toplumun.
    Temelleri sağlam olmayan ,gelişmemiş,cahil toplumları bugün AKP gelir oraya çeker, XYZ gelir buraya çeker ve neticede o halk yaptıkları
    seçim hatalarının kurbanı olarak 300 yıl geriye gider,10 yıl ileri gider durur.Ta ki,bütün bunlardan ders alıp kendi geleceğini akıllıca
    kuracak,yönetecek birilerini doğru dürüst seçecek ve onları denetleyecek organizyonları oluşturacak kadar gelişene kadar.

    Bütün bunları derken;oturalım,bekleyelim,hiç kimsenin birşey yapmasına gerek yok demek istemiyorum. Tam aksine ,sizin gibi kararlı insanların
    yılmadan ,doğru bildiklerini savunmasının bu evrimdeki yerinin ne kadar önemli olduğunun da farkındayım yanlız bu
    bilinçlendirme savaşının ne kadar çetin olduğunu;bu konuda ,aşırı iyimser ve hayalperest olmanızın sadece sizi yıldırcağını ve belki de üzeceğinin
    farkında olmanızı dilerim.

    Sonsuz Saygılar

    Fikret Şahin

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 16.02.2011 - 18:08

    Ah sevgili Ali hocam!
    Benim değil ama kardeşimin kulaklarını çok çektiniz.Hürmetle ellerinizden öpüyorum.Taa çocukluğumdan tanıdık bir simayı hele hele bir öğretmenimin şiirini burada görmek beni nasıl mutlu etti bilemezsiniz.En derin saygılarımı sunuyorum.Adıyamana gölbaşıya selamlar buradan.Bizim azaplı gölünde yüzmüş gibi mutlu oldum.Allah ömrünüze bereket versin.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 48 tane yorum bulunmakta