ELLERE GÖNÜL VERME
GÖZLERİM ÜSTÜNDE ANKARA
Nasıl yazgı nasıl kader
Bendin yıkan sele döndük
Gelen budar giden budar
Hazan vurmuş güle döndük
*
Küstü Hoca’nın gülüşü
Mevlana’nın gel deyişi
Şeyh Bedreddin’in ölüşü
Ot bitmeyen çöle döndük
*
Çiçeklerken yüreğimi
Sevdanın yedi rengi
Kinden kandan
Kanayan yürekten
Katledilen kentlerden
Çalınan emekten
Faili meçhul cinayetlerden
Karanlıklardan beslenip
İçimize sağılan
Param parça kırılıp dağılan
Geceye ve gündüze
Sâri gibi yayılan
Adı konulmamış korkulara
Yüreğe yuva kurmuş korkuluklara
Teslim olmuş sokaklar
*
Dört yanımızı kuşatmış yasaklar
Ve her yasak
Bir zalimin günahını
Mazlumun bir ahını saklar
*
Sırtımızda taşıdık
Deve hörgücünce
Habis bir ur gibi
Bin ton acıyı ömrümüzce
*
Saray avazıyla havlayarak
Karanlıkta sırtlan dişi gibi
Gülümserken ihanet
Güle diken olmuş
Pusu atar aşkın
Sevdanın
Ve barışın yollarına
Kin ve gıybet
*
Gözaltında ana kucağı
Baba ocağı
Ayıp görülür yasaklanır
Bir öpücüğün sıcağı
*
Yarıda kalmış
Kitaplar satılır sahaflarda
Kimi yanık
Belli ki yangınlardan kurtulmuş kimi
Solmuş sararmış
Kıran artığı belli ki
*
Yarısı yırtık
Müebbede mahkûm kitaplardan
Her sayfasında kan
Zalimin mührünü
Mazlumun gözyaşını taşıyan
Saçma sapan tutanaklardan öğrendik
Faili meçhul cinayetlerin katilini
İşkencenin ve zulmün zehrini
*
Oysa
İstemedik
Kan değsin ellerine sevdanın
İster miydik
Göğsünde yanardönerken
Yedi rengiyle evrenin
Kırılsın kanadı güvercinin
*
İster miydik
Dağlara düşsün sevdamız
Karabulutlar çöksün üstüne
Bahara durmuş
Güneşe uyanırken dünyamız
*
İster miydik
Adımız eşkıyaya
Adımız asiye
Adımız sakıncalıya çıksın
*
İster miydik
Sevdamız yüreğimizden alınsın
Düşlerimiz elimizden
Yavrumuz yuvamızdan çalınsın
*
İster miydik
Hasada durmuşken tarlamız
Yansın da harmanımız
Eli koynunda kalınsın
*
İster miydik
Sevda türküleri yerine
Adımıza ağıtlar
Yâdımıza yakımlar yakılsın
İster miydik
Kanayan yüreğimizden
Parmak izimiz alınsın
*
Söyle bacım
Anam babam söyle
Buz gibi namluyu kucağında
Yavuklu yerine
Hangi yiğit yeğler
Söyle hele söyle
Bu ne iştir böyle
*
Bir tetiğe dokunur el
Bir tetik serpimi
Bir göz kırpımıdır gayrı ömür dediğin
Ve bir Ahhh!
Bir nefes susar
Bulanır gök mavisi gözleri
Takılı kalır bakışı
Donar gökte kuşlar bulutlar
Kalır öylecene suda balıklar
Donar nehrin akışı
Kanar gülüşü dudaklarından
Yanaklarından çiğdemler öper
Bir kuş dolanır semah semah
İsyan eder de genç ölümlere
Yaşanmamış sevdalara
Bir çığlık olur umutlar
Eyvah
Eyvah düşer göklere
Sevdalın yerine
Buz gibi taşları bağrına sar
Tut tutabilirsen göz yaşlarını
Otları yolar seyriyen elleri
bir yiğit kan kusar
Çiğnenen çiçekleri
Gözyaşıyla sular bulutlar
*
Söyle
Anam bacım söyle
Güller neden ağlar
Karanfiller neden kanar
O yiğidin yârini kim eğler
Söyle hele söyle
Sevmeye yaratılmışken
Yürek neden yanar
Bu ne yazgıdır böyle
*
Nakışlamak varken
Sevdanın yedi rengiyle
Gözyaşı ıslatsın istemedik
Güllere dönüşmüş yüzüyle güzel
Işığa düşmüş gözüyle aydın
Kundaktaki bebeği
*
Gülüşü güle
Bakışı ateşe
Gönlü güneşe benzerken
Ülkemin oğulları kızları
Biz mi besledik büyüttük
Pençesi kanlı köpeği
Biz mi çürüttük kozasında kelebeği
Biz mi koyduk kucağına
Çiğdem gibi bakarken
Bakışı boncuk mavisi bebeği
*
Dedik ki
Sevgililer ayrılmasın
bir bademin içi
Hani yere düşen salkım taneleri gibi
*
Avcılar vurmasın yuvada kekliği
Ana vurulup da yazıda
Yetim kalmasın yavru yuvada
Kalmasın sevdaları
Siyah beyaz resimlerde
Kazılmış ağaç gövdelerinde
Çürümesin çiçekler dallarında
Bahara karışsın
Fidanların gençlik gülüşleri
Yar göğsünde bir dizi inci gibi
Açılsın dişleri
*
Dedik ki
Takılmasın umutları
Zümrüdü Anka’nın kanadına
Soğumasın öpücükler
Yârin yanağında
Hep sıcak kalsın
*
Kapanmasın kapılar
Köprüler yıkılmasın yüreklerde
Hep açılı bir kucak kalsın
*
Dedik ki
Can vermesin canlar darağacında
Gülücükleri solmasın dudağında
*
Yani sevgilim yani
Bir asi der ki:
Şeytandan gayrı
Tüm yaratılmışların
Secde ettiği insan
Utanmasın
Ar etmesin fukaralıktan
Düşman karşısında
*
Ülkem ki
Üşüse sonbahar
Sevinse bahar olur gözünde
Yeter ki bir tohum düşsün bağrına
Sevda semah durur gökyüzünde
Kızları
Salım salım salınan çınar
Oğulları bir deli rüzgâr olur
*
Bir adım at yeter ki
De ki bir ‘Merhaba! ’
Gözlerine sevdan düşer nehar olur
Her biri can verir yoluna
Kara sevdaya tutulur
Ya yarin
Ya da yarenin olur
*
Çaresizliğin
Naçarlığın
Yüreklerine lök gibi çöktüğü
Zulmün
Fukaralığın
Güz yaprakları gibi döktüğü
Oğulları ve kızlarıyla
Neden ve niçin kahrolur
*
Söyle anam babam söyle
Neden sevdamız
Saçlarda kar olur
Bu nasıl olur
Böyle yazgı
Böyle de kader mi olur..
*
Onlar ki
Duruşuyla destan yazar
Gözleri ak deniz mavisi
Gülüşleri Isparta’da gül bahçesi.
Saçları Çukurovada
Başağa durmuş buğday tarlası.
Savrulur rüzgâr olur
*
Sevdası,
düşmüş de dağlara
firari kalır yarınlara
Adları yadigâr olur
Bir güzel ülke koymuşken
Hayallerinin orta yerine
Zehirli oklar saplanır hayllerinin can evine
Gülüşleri bergüzar olur
*
Onlar ki
Dolaşık yolların uslusu
Sevdanın namuslusu
Onlar ki mazlumun,
Ezilmişin, sevdası
Yarım kalmış sevdaların
Çığlığı, sesiydiler
*
Onlar ki
Aç kalmışların nefsi
Esaretin kırılan kafesi
Düşenlerin son nefesiydiler
*
Onlar
Barışın
Kardeşliğin
Yarının
Yaşanılası düşüydüler
Onlar ki
Dünyanın gidişi
Baharın gelişi
Umudun gülüşüydüler
*
Yani bir tanem
Onlar kavuşum
Onlar devinim
Onlar eytişim
Onlar değişim
Onlar dağlarda
Devrimin ateşiydiler
*
Her biri İsa
Her biri
Bir Musa kadar usta
Yarınlar güzel olsun diye
Sevdalar özgür olsun diye
Her biri bir havari olup
Işık taşıyıp karanlıklara
Yıldızladılar geceyi
*
Kurşun gelip onu buldu
Can havliyle otlar yoldu
Anasının bir tek oğlu
Elleri koynunda kaldı
Dala baykuş konmuş şimdi
Umutlarım sönmüş şimdi
Işıl ışıldı gözleri
Bakışları donmuş şimdi
Ana kalkmaya erinir
Bu ne iş diye yerinir
Dağda taşta duvarlarda
Gözüne oğlu görünür
Dağlar dağlara dayanır
Gün doğar herkes uyanır
Bana derler sabret bacım
Buna yürek mi dayanır
*
Peki
Kırıp da kanadını
Kim attı kapımıza bu ölü serçeyi
Kim büktü boynunu
Kim soldurdu yüreklerde biten menekşeyi
Kim kararttı yüzümüzde
Papatya gibi açan neşeyi
Hangi kahpe geçirdi
Bileklerimize bu kelepçeyi
*
Oysa
Kesildikçe fışkıran köklerimizle
Kırıldıkça çoğalan üretkenliğimizle
Ay doğmuş gibi gülüşlerimizle
Ne kadar da sevdalıyız hayata
*
Şeytanın aklına gelmezken
Ayetlerle çerçeveleyip
Yalan ve ihanet tohumlarını
Satır aralarına serptiler
Okulda mabette ve sokakta
Bir ders gibi okutuldu
Yalan gıybet
Yediveren gül değil
Yetmiş veren kindir tohumlanan
Burç verir nefret
*
Oysa
Dört güvercin yuvalanmıştı
Dört gözüne kalbimizin
Sevişirdik odamıza giren ışıkla
*
Diyorlar ki eğil
Hani eğilmek de adamlık değil
Yerlerde sürünür insanı kamil
Dinden
İmandan çıkmamak elde değil
*
Alkışlayıp soysuzluğu
Mayınlandı yollarımız
Sağ göz düşman edildi sol göze
Onun için böyle şaşı ve
Hasım bakar gözlerimiz
*
Fesat fidanına
Can suyu oldu akan kanımız
Siğil gibi
Ur gibi uç verdi sevgisizlik
Onun için kalemimiz kan damlar
Kin eker dillerimiz
*
Hoyratlığın önünde
Diz çöktürüldü
Ar namus
Ve sevgimiz
Utancından yere girer
Töremiz terbiyemiz
Tarihimiz
Ve milletimiz
*
Pazara çıkarılıp
Haraç mezat satıldı
Harami ellere düştü sevgi ve aşk
İpinden kemendinden kurtulup
Özgürlüğünü ilan etti
Soygunun sömürünün arsızları
Gecenin hırsızları
Adı konulmamış korkulara teslim yüreğimiz
Onun için böyle düşmandır
Onun için böyle huysuzdur ellerimiz
Kurumuş pınar gibi
Dost sesine hasretken
Neden ürperir yüreğimiz
Diyorlar ki eğil
Bu nasıl yazgı
Bunası kader
Dinden
İmandan çıkmamak elde değil
Zalime
Zulüme
Ölümüne direnmektir adamlık
Eğilmek değil
Ama tad hayatını kaçsa da
Gülleri solsa da sevdanın
Yalanlar çerçevelense de
Kutsal sözler içinde
Bir şiir asılı kalmış gibi
Gökkuşağının orta yerinde
Bir umut uç verir
Bir tohum çimlenir
Toprağın can evinde
Açacak elbet
Açacak günün birinde
Taa Orta Asyalardayken biz
Adını güzelliğini duymuşuz
Vurulmuşuz gönül koymuşuz
Iraklardan gelip
Adına Anadolu demişiz
Yapışıp emmişiz memesinden kana kana
*
Düşün ki
Bu topraklarda sevmiş
Mevlana Hacı Bektaşi Veli
Ferhat ile Şirin Şeyh Bedrettin
Bu toprağın sevdasına yanıp
Hapislerinde yatmış Nazım
Şu yaylagüzellerine sevdalanıp
Türkü yakıp söylemiş Karacaoğlan
Bu topraklarda gülmüş Hoca Nasreddin
Bu toprağın oğlu Sinoplu Diyojen
Bu toprağın kızı Nene Hatun
Troya’lı Helen
Zalimin zulmüne bu topraklarda kafa tutmuş
postasını koymuş
Dadaloğlu Pir Sultan
*
Bire on dememiş düşman
Sevdasıyla mührünü vurmuş
Alparslan
Mührünü vurmuş
Çıngı saçan atlarının nalıyla
Fatih, Yavuz, Kanuni bir nice sultan
Ve Anadolu demişiz adına
Ve o, anaların oğlu kaç tane Kemal
Maraşlı Sütçü İmam
Ve Karayılan
*
Hanıyla hamamıyla
Göğe uzanan minareleriyle
Mührünü vurmuş Koca Sinan
*
Yerden göğe
Gönülden gönüle
köprüler kurmuş
Bir nice aşık
Bir nice ozan
Masalı ve ninnisiyle
Eğin Türküsü
Ney üfleyen nefesiyle
Halay dönen
Horon tepen
Dadaşı efesiyle
Mührünü vurmuş
Bir nice dünya güzeli
Bir nice yiğit insan
Daha dün
Dumanı üstünde henüz
Kuvvayi Milliye Çanakkale Sakarya
Cumhuriyeti biz kurduk;
siz geliştirin, dönüştürün demişti ya
Devrimleriyle şaha kaldırmış
Başöğretmen
Gazi Mustafa Kemal Başkomutan
*
Ve uyup devrimlerin sesine
Deniz
İbo Mahir Çayan
Sırt sırta verip bir meşenin gövdesine
Bir türkü tutturmuşlar
Özgürlük üstüne
Eşitlik kardeşlik üstüne:
Ne yoksulluğundan utan
Ne düştüğüne yan
Özgürlüğün yakın
Dayan yoldaş dayan!
Gılgamesten, Troyaya, Çanakkaleye
Bu topraklarda yazılmış bir nice destan
Her karış toprağında
Şehittir
Zahittir
İttir
ihanetttir kucak kucağa yatan
İsimsiz nice kahraman
*
Oğlum kızım eşim dostum yoldaşım
Bir tanem güzel kardeşim
Sevdalara kapama yüreğini
Öldürme içindeki keşişi
Tüm acılara inat
Yitirme yaşamından gülüşü
Yollara
Dağlara düşür yüreğindeki dervişi
Usul usul anlat
İnsan olmanın emek
İnsan olmanın nefsini erteleyebilmek
İnsan olmanın dünü bugünü yarını
Gideni geleni gelmekte olanı
Görmek olduğunu
*
Usul usul anlat
İnsan olmanın vermek
İnsanın olmanın alıç gibi dökülmek
İnsan olmanın
Hesapsız kitapsız sevmek olduğunu
*
Satılmışım
Sırtlanların önüne atılmışım
Utanırım ar ederim fukaralığıma
Vurgun yemişim öz dölümden
Yüreğimde koskoca bir yara
*
Bakma öyle sessiz
Bakma öyle susta kaldığıma
Bakma öyle ele elemete karşı
Kan kusup kızılcık şerbeti dediğime
*
Bakma öyle kuytularda
Bakma öyle geceleri
Bakma öyle gizli gizli ağladığıma
Yüreğimde bir kara sevda
Yüreğim yanan bir çıra
*
Susta değil pustayım
Kara karanlıkta
Kara sacın üzerinde
Kara karıncayı görüren ben
Söz geçiremem
Cehalete
Kör yalana
*
İmrenirim ellere
Su geçmez boğazımdan
Tuz basma yüreğime
Yüreğim paramparça
Yüreğim kapkara
*
Ellere gönül verme
Gözlerim üstünde Ankara
Emeği çar çur etmişiz
Yoksulluğu yar etmişiz
El âlemden ar etmişiz
Evimizde ele döndük
Kayıt Tarihi : 26.8.2008 07:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dostum keşke ülkem adam gibi adamlarla yönetilseydi dde elin önünde diz çöküp dilenmesydik, vaşintonu kabe bellemesydik, parababalarının osuruğuna salavat getirmeseydik, cehaletimizle yoksulluğumuzla, bir çocuğumu işe koyarım düşüncesiyle namussuzlara' vatan sizle gurur.. duyuyor' yalakalığını yapmak zorunda kalmasaydık, keşke yolsuzlukta yoksullukta dünyada ilk üçün içinde olmasaydık da bu şiir de yazılmasaydı.. yani namusuzluğun, ihanetin, yalakalığın politikası alkışlanmasaydı ve namussuzluğun yoksulluğun en güzel şiirleri benim ülkemde yazılmasaydı.. Nazımlar, Mahsuniler aç kalaydı.... KEŞKE
10 PUANLA KALEMİNİZİ KUTLUYORUM.
GAZİANTEPTEN SELAM SANA
AHMET AYAZ
TÜM YORUMLAR (37)