Şiir severlerin hoşgörüsüne sığınarak bugün kendimi düzyazı ile ifade etmek istiyorum. Canım yanmış, kalbim kırık ve gerçekten çok üzgünüm. 'Düş Dünyası'ndaki bulutlardan yeryüzüne inme vaktidir bugün....
Türkiye'me bakıyorum bir tepeden. Ve gördüğüm manzara beni sadece mutsuz kılıyor. Bir yerde hata yapmak doğal ve insancadır aslında. Ancak hatalar üstüste gelirse, 'neler oluyor? ' diye de sorarlar adama. Popülasyonun %75'inin beklentiler içinde hayata sarılmış; 30 yaş sınırı altındaki gençlerden oluştuğu bir ülkede neden sürekli hayal kırıklığı ve umutsuzluk veriliyor bu insanlara?
Sağlık ve eğitim hizmetlerinde nitelik ve niceliksel açıdan sınıfta kaldığımız apaçık gözleniyor. AB'ye uyum yasaları çerçevesinde, hukuk sisteminde zaten doğru dürüst oturmamış olan taşları tümden yerinden oynatmışız. Ekonomik çalkantı ve krizlerden; iç-dış borç sarmalından; yeterince üretememek, ürettiğini tüketememekden; dengeleri giderek daha da hızla bozan adaletsiz gelir dağılımından; hantal bürokrasi tarafından yaratılan hizmet sorunlarından; hamaset söylemleri ile ülke yönetmeyi hayal eden anlayışlardan ve sonuçta namerde muhtaç olmaktan başını alamıyor Türkiye'm....
Olumsuzluklar üstüste geliyor. Yıllardır milli davamız diyerek bağrımıza bastığımız ama yanlış politikalar sonucunda ne ona ne de kendimize pek yarar sağlayamadığımız Kıbrıs, ne yazık ki diplomatik beceriksizlikler yüzünden elimizden kayıp gidiyor. Avrupa Birliği kapıları yüzümüze kapanıyor. Dış siyaset deneyimsizlikleri sayesinde Kuzey Irak'da edinilmiş hak ve pozisyonlarımızı yitiriyor ve hepsinden önemlisi, yepyeni bir dünya kurulurken 'masa'dan dışlanmakla kalmayıp düpedüz aşağılanıyoruz da. Bir milyar dolar için boynumuza yular takmaya çalışıyorlar artık! Öyle bir noktaya geliyoruz ki, oldukça geniş bir coğrafyada yedi düvele dağılmış ve her türlü zorluğa rağmen Türklük'le bağlantısını yüzyıllardır canlı tutma gayreti içinde olan; birkaç milyarı bulan sayılarıyla Türkçe konuşan Türk veya kendisini Türk addeden nüfusun da umutları bizimle birlikte dağılıp yok oluyor. Peki sonuç nedir? Yalnızca bedeller, bedeller ve yine bedeller....Kısaca kötü yönetiliyor, hemen her alanda verimsiz çalışıyor ve nihayetinde kocaman faturalar ödüyoruz. Oyun dışında kalıp sürekli cezalandırılmanın bedellerini ödüyoruz. O da yetmiyor, şu sıralar geçim kavgasına düşmüş olan gençlerin çocuklarına ve torunlarına geliyor sıra.
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam