Henüz Nuh tufan koparmamışken göçtün sen minaremin sotesine, bir çift at park etmemişti conk bayırına yelesini.
Seni sevdiğimden beri ne asit yağmuru ne kırmızı kar Sahra'ya.
Bilsen ki, kanım istakoz mavisi, oluk oluk doluyorum senin bastığın ve gölgeni yüz sürdüğün toprağa.
Sen gittiğinden gayrıdır siyahım göğe ve bilhassa beni içine alacak semaya, lozan savaş anlaşmasıyla üç çizgi koşuyorum gök ve hatta kuşağıyla.
Kırmızı bir kuşaktım belinde ve keşke ve lütfen çözülmeseydim o gecede.
Ben seni hep ve yek seni doğururdum sabahı Bilal de.
Tüm bunları da sen öğretirken bana annem seni doğurdu meczup hatırıma.
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta