Elimi Yüzüme Atsam Avuçlarımdan Zülal Sı ...

İrfan Kaya
104

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Elimi Yüzüme Atsam Avuçlarımdan Zülal Sızıyor

İstanbul bir akşama hazırlanıyordu
İstanbul bir bahara daha
Yürüyordum
Dalgınlığıma bıçak gibi saplanıyordu sokak lambaları
Fatih’in arka sokaklarında bir yer
Günün son turuncuları çınar yapraklarını elleriyle indiriyordu kaldırıma
Uzaklarda bir yerlerde bozuk gramofon sesi
Melodiyi çıkaramıyordum
Gölgem oradan oraya zıplıyordu
Sinsi yalnızlığı peşime takmış kendimi arıyordum
Semada, keskin, kararlı şimşekler bulutları parçalıyordu
Parke taşlara değen damlalar dereler doğuruyordu
Yağmur kokusu
Çökük omuzlarıma konan göğün suyu sırtımın kamburunu belirginleştiriyordu
Yorgundum.

Bir Zülal’dir tutturmuşsun diyordum kendime
Ceketime kokusu bulaşmıştı
Elimi yüzüme atsam avuçlarımdan Zülal sızıyordu
Sigaramdan nefes çeksem Zülal genzimi yakıyor
Bütün kapıları çalıp Zülal size uğradı mı diye soracağım geliyordu
Sanıyordum ki tüm Istanbul onu tanıyor
Zaman, ne ucuz, ne kolay harcanıyordu yokluğunla

Ah Zülal! Diyordum yalnızlığıma
Bilsen ne çok aradım göz değmemiş bir orkideyi
Göz değmemiş ne bulsam koynumda saklar eteğine bırakırdım
Son gidişinde hınzır bir eylül sabahıydı
Şimdi eylül halime ağlıyor
Saatler geçmiş, ben deli gibi seni özlüyorum.

Ne yaparsın
Nerede sızıp kalırsın
Sarhoş sokaklar bıçak gibi girer koynuna
Gözlerini kör eder köprü altı çocuklarının nefesleri
Kurtlar sofrasında, bu dünyanın dişinin kovuğuna bile sığmazsın
Fakir ama ellerimiz temiz yaşamalıydık
Korkarım kara kışın insafsız rüzgârı saçlarını dağıtacak
Ah! Güze uzanan, yağmur yemiş saçların
Yok yok başka türlü olmayacak
Hangi sisli indeysen çıkarmalıyım
Ya da
… … …
Senaryo tesadüfü gibi çıkıversen karşıma
Hanımeli, filbahri kokularıyla baygın nisan akşamlarına dönse zaman
Zehirli yılan gibi ciğerime yuvalanmış
Nefesimi kesen iç sıkıntısını Haliç’e atıp boğabilsem.

Akşamları, dalgalarla dövülen şehrin kadını
Bir telefon telininin ucunda bulmuştum seni
Saçlarının kıvrımlarına kıvılcım gibi düşmeli parmaklarım
Ah Zülal! Yanık et kokuları yayılıyor yıldırım yemiş vücudumdan
Ceketimden gömleğime, gömleğimden omuzlarıma
yağmur, tenimi kazıya kazıya dizlerimin bağını koparıp ayağıma ulaşıyor
Tenimin kokusu karışıyor bulutlara
Gözünü sevdiğim rüzgâr al kokumu Narçiçeğime götür
Hani duyarda beni bulur belki.

Yutkunamıyorum
Ayrılık kaplan dişi gibi boğazımda
Yağmurun telaşı bitmiş
Karanlığın içinde gölgeler uçuşuyor
Kim ne yakıyorsa genzimi yakıyor
Ayrılık yüreğimi dağlamakta
Ağzımda geviş getirilmiş izmarit tadı
Yalnızlık bir adım gerimde takip ediyor
Dönsem yüreğimi kesecek, kan kaybedeceğim

İşte özgürsün der gibi gitmişti uzaklarıma
Özgür ve yalnız
Parçalanan vazoyu yapıştırmak kolay sanmıştım
Rüzgâr işini bilir
Olmuyormuş bir arada; Özgürlük ve sevda
Ağır tecrübe
Yorgunum, sırılsıklamım, kan sızıyorum.

Hangi meçhulde çiçek açıyorsun Zülal
Sen bu diyarda acemisin
Kötü dalgalar saçlarını koparacak diye ödüm kopuyor
Gecenin ağlayan ıssızlığına tutunarak bekleyemezsin sabahı
Kullanılmamış şafak bulma ihtimali var mı ki
Oysa benim ellerim tütün kokuyor,
yüreğim deniz tuzu
Günlerdir yalnızlığıma benzin dökülmüş
Dokunsalar havaya uçacağım.

Yorgunum, ıslağım, ölür müyüm?
Zülal dedikçe yüreğim bir arabaya çarpıyor
Zülal dedikçe kaza oluyorum caddelere.

İrfan Kaya
Kayıt Tarihi : 19.6.2010 22:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İrfan Kaya