Daha dünyayı tanımadan,
gözlerinde öğrenme merakı,
dilinde anne ninnisi,
yüzünde mahçup gülümseme.
Gelip tuttun elimi çocuk.
Ben anlattım sen dinledin.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güzel bir şiir okudum kutlarım
Çocuklar yaş harç gibidir.
Üzerilerine ne düşse onun izini taşırlar.
Çocuklara biz yanlış yön gösterirsek onlar da bize yanlış yönler gösterecektir.
Aslında olay biz de bitmektedir.
Tebrik ederim.
Şiirin iletilerini kısa vadede düşündüğünüz zaman sığlaşan bir alana kilitlenirsiniz.
Bu yöntemin vargısı hep böyle olagelmiştir.
Ama odağına'çocuğu' çeken bir yazma disiplinini okuyorsanız izleksel uğraşların bütüncül konumunu projeksiyonlamak durumundasınız.
Şair'in-kuvvetli bir olasılıkla- insana yatırım yapmaya koşullu bir meslekten oluşu kurulmaya çalışılan lirizmin yaşam parametrelerini daha içten ,daha sevecen,daha hümanist kalem kullanmalara yöneltiyor ve şiir,bütün zamanlara açılan ayrıksı bir işlevsellk üstleniyor.
Bu sayfada atan ana damar'ı bütün örgenlerimle duyumsuyorum bir okur olarak.
Çok kutluyorum Efendim.
Nicelerine.Erdemle.
Hadi de bana çocuk.
Ben yolumu kaybettim.
Elimi tutma sırası senin.
Yol neresi, yön neresi?
Göster bana çocuk.
kaybettik yolumuzu kaybettik yönümüzü .tut ellerimizi çocuk..
keşke çocuk olsaydık dediğimiz anlar....kutlarım kalem dostum..
Çok ilginç bir 'yol, iz' arayış... İşimizi birileri hep 'Yaradanın' üstüne havale ettiler ya... Sanki O imiş 'saptıran, sattıran' gibi...
Şimdi 'yol, yordam' öğrettiklerimiz bize yolu nasıl göstersin? Çekilmişiz işte o 'kumdan kalelerimize' her birimiz, şaşkınlık mı diyelim, yılgınlık mı, yetmeyen paranın ardına düşmek mi? Yoksa yılların yorgunluğuna eklenen 'kirli gündemlerle' uğraşmama, bulaşmama istenci mi?
Yanlış giden o kadar şey var ki Öğretmenim... Belki de en doğrusunu siz dillendiriyorsunuz... Hiç değilse 'en suçsuza, en masuma' umut bağlıyorsunuz...
Şiiri ve değerli şahsınızı kutluyorum Hümeyra Öğretmenim...
Çağ öyle bir çağ ki, her şey parayla ölçülür olmuş. Eh paranın baş aktör olduğu yerde de tüm değerler yok olmaya mahkum. Çocuklarımıza her zamanki gibi çok ihtiyacımız var. Bizleri onlar artık yönlendirecek. Ve ben umutluyum onlardan.
Çok düşündürücü bir şiir. Gönülden kutlar, nice şiirlerde buluşmak dileğimle...saygılarımla++
O aydınlık çocuklarımıza yarınlarda hem kendi yollarını ve hem de ülkeyi aydınlatmak için veriliyor zaten. Ve o aydınlığı tüm karartmak isteyenlere rağmen de verilmeye devam edecek.
Kaleminize, yüreğinize sağlık...
Hadi de bana çocuk.
Ben yolumu kaybettim.
Elimi tutma sırası senin.
Yol neresi, yön neresi?
Göster bana çocuk.
nefis bir şiir okudum...
El verdiklerimiz kol aldı.Yüreğimizle besleyip emek emek büyüttüğümüz fidanlarda şimdi sıra öğretilerimizi diri tutmada.Yürekten kutlarım öğretmenim.
yüreğe kaleme tebriklerimle
tam puan listemde saygı selamla
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta