Elifçe (corona günlükleri 6)

Hümeyra Gün
257

ŞİİR


98

TAKİPÇİ

Elifçe (corona günlükleri 6)

Dün bir resim gördüm ...Beni çok etkiledi... Anılarım canlandı...Yaralarım yeniden kanadı. Sebepsiz yere bir kalp kırdım... Sebep vardı aslında , tabii kendimce. ...

Sonra bir dostun sayfasında Didem Madak Belgeselini izledim...

Şair ; *Sınıfta eziyet ettiğimiz yoksul çocuğunun gözlerine baktım, o kara gözlerde acıyı gördüm...
Benim için şiir yazmak, onun gözlerindeki kocaman kara acıdan, bi çeşit özür dileme biçimi oldu *diyordu...

İşte o zaman , *yazmalıyım beni ben yapan bu anımı *dedim ben de...

Çünkü Didem Madak gibi, ben de kocaman kara gözlü bir çocuğun gözleriyle karşılaşmıştım.O kara gözlerde gördüğüm acı ,ve bitimsiz sevgi benim gönül gözümü açmıştı..._________

**Gözler Kalbin Aynasıdır **

Benim çocukluğum yeni yeni yapılaşan bir mahallede geçti.Ev sayısı azdı.. Sonrasında kalabalıklaştı... Kimse kimseyi tanımaz oldu...
Mahallede beşi kız biri erkek altı çocuklu yoksul bir aile yaşardı.Anam bağ bahçeden gelenlerle onlara yardımcı olurdu. Baba bencildi... Anne ile kızlar durmadan çapaya , zeytine, pamuğa giderlerdi.
Bazen yağmurlu günlerde onlarla sokakta oynardık. Çünkü onlar yağmur yağınca evde olurlardı.Sever ve korurduk birbirimizi...

Erkek çocuk evin ikinci çocuğu idi benden epeyce büyüktü. Sınıfta kalmış mı geç mi başlamış bilmiyorum. Ben bi şekilde ona yetiştim...Hoş o da sık sık okula gitmez , hatta okuldan kaçardı... Kaçmasının sebebi de varmış onu da tesadüfen öğrendim...

Evde de babadan şiddet görürdü. Sanırım eve para getirmiyor diye.. Ya da babaya diklenir miydi bilmem...
Yine anam gider onu babanın elinden alıp bize getirirdi. Kanayan burnunu siler. Yemek yedirir, hatta ona bir yatak yapar geceleyin eve göndermezdi...

Ben üçüncü sınıfa giderken o da beşinci sınıfta filandı...Çok süslü , artist gibi havalı bir öğretmeni vardı...
Bir gün Öğretmenim sınıf defteri almam için beni müdür odasına gönderdi...

O sırada bi baktım komşumuzun oğlu önde ,arkada süslü öğretmeni itiş kakış öğretmen odasına giriyorlar . Durdum merakla seyrediyorum ne oldu diye...
Öğretmen elindeki değnekle itekliyor çocuğu.. Yüzünde de sesinde de bir tiksinme vardı...

Bir yandan da; *bakın, bakın! şu ellerin pisliğine, şu tırnakların kirine diyor...Cinnet geçirircesine bağırıyordu...

Bir yandan da ,odada bulunan her öğretmenin, önüne önüne değneğiyle yönlendiriyordu....

Zavallıcık başını utançla eğdikçe eğiyor.. . Yüzünün tek temiz yeri olan kara gözlerinde büyük bir acı ve utanç.

Daha fazla dayanamıyorum. Koşarak oradan uzaklaşıyorum.O da beni görmesin, daha da utanmasın diye...

Daha sonra da hiç bu olayı onunla konuşmadım.

Belki o, bu olayı çoktan unutup gitti. Ben hiç unutmadım. O süslü öğretmeni de hiç sevemedim.

Öğretmen olunca da o süslü öğretmeni düşünerek, çocuklarıma hep bir ana gibi yaklaştım...
Bilgiden daha önemliydi, bir çocuğun öz güveni benim için.
Çünkü dersimi almıştım küçücük bir çocukken...

O yüzden terleyen çocuklarımın sırtına ter bezi sokmaktan, saçı taranmamış kızlarımın saçını taramaktan , tırnağı uzamış çocuklarımın tırnaklarını kesmekten hiç gocunmadım...
Halen ziyaretime geldiklerinde anlatırlar da güleriz birlikte...
Tabii bu 70 yıllarda oluyor...
Şimdi çocukların saçları boyalı... Hatta küçücükler bile elleri ojeli dudakları parlatıcılı...:)

Neyse, bu kötü olay kış mevsiminde yaşanmıştı.. Çok iyi hatırlıyorum, çünkü bizim deli oğlanın, sırtında yamalı çok eski , bi o kadarda kendine büyük gelen, rengi seçilmez olmuş bir palto vardı...

Artık bahar gelmişti...Ama ben hasta olmuş , bir iki gün okula gidememiştim...
Hastalık dönüşü okula gittim. Herkes serbest kıyafetli... Arkadaşlarıma sorduğumda;
-Yakın köye pikniğe gideceğiz* dediler...
Çok üzüldüm. Hiç hazırlığım yok...

Öğretmenimin yanına koştum... Anlattım.
-Koş evine git annen bir şeyler hazırlasın. Çabuk gel *dedi.
Offf ! Ev baya da uzak...
Demiyor ki *kızım der etme, her arkadaşından birer parça , alır sana veririm. Yada hadi kantinden bir şey alayım sana.
Ah ! bi dese... Zaten ertesi gün parasını hemen getiririm...
Aksilik bu ya yanımda hiç param da yoktu...

Koşa koşa eve vardım.Kapı kilitli...
Anam babamla bahçeye gitmiş. Biz okuldayız diye.
Ağlıyorum kapının önünde...
Şimdi olsam okula geri dönmem, olur biter...
Ama, piknik var işin ucunda...

Baktım yan taraftan,
*Hişt ! ne ağlıyorsun sen diyor bir ses...
Döndüm , yine okuldan kaçmış , *bizim deli oğlan ,elinde bir çımkı, taşlara vura vura geliyor.
Durumu anlattım, güldü...

-Hadi sen bahçenizdeki kümesten yumurta getir* dedi.
O da kenardan iki üç gelincik kopardı.
Yumurtayı elimden aldı. topladığı gelincikleri ezip yumurta suyunun içine koydu...
Ben gözlerimi kocaman açmış bakıyorum. ...

Bilmiş bilmiş güldü;

_Mor bi yumurtan olacak senin...Kimsenin yumurtasına benzemeyen... Gerçekten mor bir yumurtam olmuştu...Nasıl sevindim...

Sonra çalı çırpı toplayıp *hayatlarındaki yer ocağını yaktı, kalbura bir avuç darı serpti Kavurmaya başladı. Patlarken de üstüne bir kağıt kapattı...

Ben de anahtarımızın yerini biliyordum, evden ekmeğimi getirdim...
Hepsini paketledi, ağabeyim gibi , beni okula gönderdi...Yüzünde işe yaramanın gururu...

Nasıl koşuyorum ter içinde kaldım. Bizim ev yolunun yakınında,
çoktan yola düzülmüş, köye giden arkadaşlarıma yetiştim...Yorgunluk kimin umurunda. Benim mor bi yumurtam var ...!

Demedi ki Öğretmenim,
*bu çocuk yeni hastalıktan kalktı , terlemiş mi ...

*
Halen , zaman zaman aklıma gelir de ,düşünürüm...

Güzel kalbin kimde olduğunu... En güzel yürek o süslü öğretmenin iteklediği kara gözlü oğlanda idi... Kimsenin haberi bile yoktu...

İşte o kara gözlü oğlanın gözlerinde ben ; hem kırılmışlığı, hem utancı görmüştüm...Hem de bitimsiz bir sevginin izlerini...

O günden sonra insanların hiç dış görünüşleri beni etkilemedi... Hep gözlerindeki anlamlara baktım...

Hani derler ya * Gözler kalbin aynasıdır... Yalan nedir bilmez onlar..
Evet gözler, hiç beceremezler yalan söylemeyi...

Ve ben de kolay kolay yanılmam, o gözlerde gördüklerimde...

*Gönül gözü en iyi gören gözdür, diyerek....

İşte o kara gözlü oğlanın da bi hikayesi oldu. Boynumun bir borcuydu...Ödedim...

Ne denir ; *Hikayesi olan insanlar unutulmaz*

Hümeyra Gün
Kayıt Tarihi : 2.5.2020 16:44:00
Hikayesi:


9 Nisan 2020 güncesi

Hümeyra Gün