Ankara kalesine gömüyorum geçmişi
perdelerini kapatıyor bulutlar
bulutlar gözü ırmak zelzele yüklü kalbime
içimdeki şarkılar susuyor
serçeler gagasında yarınsızlığı getirirken
rüzgarın ejder eliyle okşanıyor saçlarım
Sevgilim...
Bu mektubu sana
Belki kaç kez yazıp yırttım
Geceleri şafakta buluştururken
Gel gitli zamanda, yarımlaştı aklım
İnsanlar bakar kördü renklere
Renkler ki aşıkların gözlerine defin
Mimar sinan yapıtları gibi mehtaplı
Mihrimah gibi asildi gizli bakışları
I /
O Rivayet Benim
Bir rivayete göre...
aşıkların gizli günahını örten gece benim
sandalcı hadi asıl küreklere
gidelim götür beni ateş deryalarına
kayıp yakamozlar toplayalım azık
hadi uzaklaşalım red çekilmiş mısralara
bir imge gibi süslenelim gün batımın da
yalnızlık besteleri yaparken martılar
istikrarlı bir şekilde
tekil öfkeler çiğniyorum
tiksinç sularda hayalini görmek istemiyorum
bilhassa
eski sevgilinin
simitin susamı gibi
Bir gecenin yorgun tekrarında
öldü, ölecek gibi sallanan
kirli bir o kadar içlenmiş aşklar
aşklar, zamana uzanmış yalnızlık
ne farkederdi söyleseydik
Gece olduğu vakit...
içimde bir yetim uyanır
kömür bakışlarını tutuştururum
sinemin can evin de
saçlarının tel tel elektiriğini okşasam
avuçlarım yanar
Sen de unutursun beni Ankara. Unutursun, kapından ilk adım attığım, o sakar günü...
Unutur insan, kendini, dünlerini, geldiği yeri, geçmişini...
Ağaç yaprağını unutur rüzgar da, yağmur bulutu, toprak cemreyi unutur, kalbine düşmeden önce, o çetin kışı, ayazı unutur...
Sen gülünce; güller başka güzel açıyor,
Başka güzel kokuyor bu memleket
Denizde bir damla varlığım,
Bir başka coşuyor içimde dalgalar..
Mutluluk, mutluluğunla,
Mutlu edebilmek evreni, aydınlık bir mavi gök...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!