Nûr, çehrede midir yoksa gören gözde mi ey zevkiselim?
Yüzbinlerce yıllık bir soru sordum.
Bir kanaate mi vardı aklıselim?
Göz gözü görmez iken örümcek ağlarından
Sahte ne varsa kaldırıp gözün görmediği yere
Bir Ney sesine kulak versek ya!
"Hû" deyince yürekten şahlanan damar
Doludizgin çarpar da kanar
Kanar da kusamaz dahi şerbet-i kızılcık
İsim alır kabarcık, yanar da tütmez damar
Döndürmez dili ve kelamı eder tarumar
Sükûta şahit göz iken o da olur ahüzar
Ey Aksâ..
"Tabutumun üzerinde zar atıyorlar" der gibisin
Sen söylersen gayrısı yalandır
Fakat bil ki bir rüyam var, anlatacağım sana
Şimdi sen ne kadar gerçek isen ben o kadar acı
Sen ne kadar ağlar isen ben o kadar gözyaşı
Kesildiyse çocuk sesleri
Ağlamalı büyümüş olanlar
Ağlamalı günlerce, binlerce gün
Bazısı kederinden çocuklaşır belki..
Kesildiyse çocuk sesleri
Dünya bırakmalı başa dönmeyi
Geldim, sözlerin tutup getirdiği yerden
Doğrulup, çaputların bağlandığı ağaç diplerinden
Karıncaların inşa ettiği dağ eteklerinden
Topladığım hislerin çiçeklerini sunmak üzere
Bir tebessüm ile
İri gözbebeklerden düşen kitabelerin
Seçici bir hafızanın kaybında
Geçici olana dair ne varsa..
Yok edilmeye hazır biriken
Avuçlarda ufalanmış fikirler
Ve zamanın dansıyla uçuşan sözler..
Seçici bir mutluluğun hüsranında
Söz düşüyor kalemin diline
Doğruluyor yerinden, düştükçe
Ve yükseliyor derinden, deştikçe
Söz, uçarcasına yazılıyor vaktinde.
Şimdi vakittir, kalem sözle küheylan!
Âhirin evvelinde
Vecibeler değilse yolu uzatan
Nedir, bu üç günden fazlası?
Nedendir, bunca zaman, mekan ve ben?
Ey Rabb.. Terbiye eden..
Vecibeler aşmazsa zaman, mekan ve ben'i
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!