Gözlerimin önünde yaş almışsın
Kırışan şakaklarını görünce anladım.
Ne çok yakmışsın sol yanımı
Hatırladığımda kalbim sıkışınca anladım.
Benden çoktaaann gitmişsin
Bakışların uzaklara daldığında anladım.
Asılsın duygularım boğazından
Kalın bir urganla.
Hırıltılarını bile duymak istemem yitirişimin.
Maziye yetişmek de dönmek de nafileyken
Etme be sevdiğim bu eziyeti bana.
Taaa ezelden ebede ne varsa al, gittt!
Ben eskiciydim tüm hayallerimde.
Ağır, soyut, kapalı ve anlaşılmaz...
Ama seni ifadelerim hep
Yeni edebiyatın sade cümleleriyle doluydu.
Bazen kendini bile kapının dışına koyup o kadar yalnız düşünüyorum ki...
Lakin,
Düşündüğümü bir türlü anlatamıyorum.
Kelimeler mi çok küçük yoksa sen mi çok büyüksün karar veremiyorum.
Çocukluğum,
Seni seyrediyorum bir tepeden.
Yıl 1995...
Yaşın sekiz henüz.
Bir dağ köyünde,
Zemherinin soğuğunda,
Yaşamak sessiz ve vasıfsız bir beşer kılığında...
Gözün görmediği, ruhun hissetmediği bir alemde,
Bir telaşla bir solukta geçip gitmek bu hayattan...
Bir ömür dediğin silik kişiliğinle.
Beklemek ümittir dersin.
Oysa sana giden yollar kapalı der şair.
Doğru der!
Der ve susar o da.
Söyleyecek bir şeyi olmadığından değil,
Bir sözcüğün telaffuzunda andım seni bugün.
Çınladıysa kulakların şayet yutkun.
Gözler durgun, sesler suskun olmuş meğer mazide.
Kalan ne varsa benimle atide.
Üşüyorum.
Kış vakti soluğun donduğu bir mevsimde,
Kar topu oynamaktan kıpkırmızı kesilmiş bir çocuk yaramazlığındayım.
Ellerimi bırak yüreğim yanıyor soğuktan.
Ama yine de alıkoyamıyorum kendimi.
Beni yakan soğuktan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!