Üretim ilişkileri de toplumsal yapıları ortaya koymuştu. İttifakın karşı grup kişisi, bu taraftaki kişilerin POTANSİYEL OLARAK hem karısı, hem kocası oluyordular. İster beşikte, ister ölümüm eşiğinde olsunlardı. Ama beşikteki ile cinsel ilişki var mıydı derseniz; uygulanmasa dahi, bu durumda potansiyel olarak, bu böyleydi.
Kişilerin cinsel ilişkileri kendi totemi yapı içlerinde haram (yasak) kılınıp; karşı totemle cinsel ilişkisi de helal yapılıyordu (vize veriliyordu) . Karşı totemi düşmanlar, ittifakla düşman kardeşlere dönüşüyordu. Her bir totemi gruplar cinsel ilişki üzerinden; cinsel totemi düzenlemeler üzerinden; girişen akraba evlilikleri yapan yapılar oluyordular.
İttifakın yeni totemi (ilahı) cinsel birleşme üzerinde kardeş olmalarını ilan etmişti. Cinsellik o dönem içinde önünüze ne gelirse gelsin kabili katıksız bir cinsellik olmayıp; potansiyel somutluk olurla kardeş ve akraba olmanın bir temas eden yapılarını ortaya çıkarmasıydı.
Bu yine eski dönem totemizmdeki gibi beşiktekini de, 6 yaşındakini de, 90 yaşındakini de; potansiyel olarak size kadınlık etme heriflik yaptırma olanağını tanıyordu. Ama beşikteki ve 10 yaşındaki ile evliliğiniz hiç olmaya bilirdi de. Şimdi bile doğan çocuklar temas olsun olmasın sizin evlenebileceğiniz potansiyel partnerinizdirler.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta