Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
Zamanlar değişti
Ayrılık girdi araya
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şairi rahmetle anıyorum. Yorumlara kendi şiiriyle katılmış olsu istedim.
Mustafa Kemal
Dağ başını efkâr almış
Gümüş dere durmaz ağlar
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim
Ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
Ağlar ağlar cihan ağlar
Mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
Altmış üç ilimiz altmış üç yetim
Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
Her geçen seni bizden parça parça götürür
Mustafa'm Mustafa Kemal'im
Diz dövdüm
Gözlerim şavkı aktı Sakarya'nın suyuna
Sakarya'nın suları namın söyleşir
Hemşehrim sakarya öksüz Sakarya
Ankara'dan uçan kuşlar
Kemal'im der günler günü çağrışır
Kahrolur bulutlara karışır
Gök bulut yaşmak bulut
Uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
Divan durmuş bekleşir
Mustafa'm Mustafa Kemal'im
Nasıl böyle varıp geldin? Hoşgeldin
Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
Şol yüzünde güneş südü sıcaklık
Ellerinden öperim mustafa kemal
Senin dalın yaprağın biz senin fidanların
Biz bunları yapmadık
Sen elbette bilirsin
Bilirsin Mustafa Kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler
Çün buyurdun kesenleri astılar
Sen uyudun asılanlar dirildi
Mustafa'm Mustafa Kemal'im
Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor
Dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
Bu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuru
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
Ben ölümden korkmam diyor
Korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
Değirmen döndü dolandı yıllar oldu
Bir kusur işledik bağışlar mı kim bilir
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını
Günahı vebali öğretenin boynuna
Erdirip oldurana ana avrat sövmesini
Yüreğim kırıldı kanım kurudu
Var git Karadeniz var git başımdan
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın
Mustafa'm Mustafa Kemal'im
Ankara'nın taşına bak
Tut ki baktım uzar gider efkârım
Çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
Gözlerimin yaşına bak
Ankara Kalesi'nde Rasattepe'de
Bir akça şahan gezer dolanır
Yaşın yaşın mezarını aranır
Şu dünyanın işine bak
"Günün Şiiri"nin kapısında bekleyip, gelip geçene cenneti/cehennemi göstermeyi kendinde hak görmek, tam bir akıl tutulması olsa gerek!
Şiire yorum yapmak yerine, şairine ve yorum yapan okuyuculara hakaret etmek, dini "edeb"i konulara karıştırmak yakışıksız ve art niyetlidir. Bu tür yaklaşımlar Müslümanları bile İslamiyetten soğutur. Yorum ve eleştiri kabul edilebilir, hakaret kabul edilemez bir tutumdur!
** Haktan gayrısından, almayız ferman
** Hakla-Hakikatle, eyleriz harman
** Bilimdir Devrana, her türlü derman
** Mustafa Kemaldir, yolumuz bizim..
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----
Biz asla ve kat'a kitap ve sünnet dışı dini beyanlarda bulunmuyoruz ve kitap ve sünnetin beyanlarında da asla ve kat'a akla, mantığa, ilme, fıtrata ve vicdana ters düşen bir şey yoktur. Ki, "Vardır" derse, onun dinle, diyanetle, akılla, idrakla, izanla ve vicdanla uzaktan yakından bir alakası yoktur. Allah'ın kendi mülkünde icra edilmesi için koyduğu hükümleri beğenmeyenler onun mülkünde yaşamaya ve onun nimetlerinden istifade etmeye devam edemezler.
Allah'ın koyduğu ezeli ve ebedi kaidelere tahammül edemeyenler, Müslüman bir ülkenin bir edebiyat ve şiir sitesinde yazmaya devam etmek yerine, komünist ya da gayr- müslim bir ülkeye bir an önce taşınıp bu gayr-i islami görüşlerini serdetmeye orada devam etmelidirler vesselam!
İNSANLIK ANCAK, İSLAMLIK İLE KAİMDİR ELİF HANIM. İSLAM'IN OLMADIĞI YERDE İNSANLIKTAN BAHSETMEK CEHALETTEEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLİDİR!
BİZ SİZE, İSLAMİ KISTASLARI HATIRLATIYORUZ O KADAR!
ALLAH-C.C- YOKTAN YARATTIĞI KAİNAT DENEN MÜLKÜNÜ MANASIZ VE BOŞUNA MI YARATMIŞ Kİ BAZI NADANLAR, BÖYLE ABSÜRT İDDİALARDA BULUNUP MELEKLERE VE FELEKLERE MASKARA OLUYORLAR? ALLAH, "BEN CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA İBADET/KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM!" BUYURURKEN VE YİNE, " GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA, HEPSİ DE ALLAH'I HAMD/ÖVGÜ İLE TESBİH EDERLER AMA SİZ ONLARIN DEDİKLERİNİ ANLAYAMAZSINIZ." BUYURURKEN, BAZI İNSAN ŞEYTANLARININ KALKIP ALLAH'IN YARATTIĞI HER ŞEYE ŞEYTANİ MANALAR YÜKLEMEYE ÇALIŞMASI, ŞEYTANİ BİR MAĞLATA DEĞİL DE NEDİR? NAS SURESİNDE GEÇEN İNSAN ŞEYTANLARI BUNLAR OLSA GEREK?
BİZ, ŞİİRLERİMİZDE VE YORUMLARIMIZDA MÜTEMADİYEN KALEME DÖKTÜĞÜMÜZ GİBİ NE BİR ŞEYH'İZ NE DE BİR ŞEYHE MÜRİDİZ. BİZ, SADECE, ALLAH'A KUL, RESULULLAH'A ÜMMET, KUR'AN'A HİZMETKAR VE GERÇEK İSLAM'A BAYRAKTAR OLMAYA ÇALIŞAN BİR MÜ'MİN VE MÜSLÜMANIZ. KİM BİZİM BU BEYANLARIMIZA RAĞMEN, BİZE BAŞKA VASIFLAR YAKIŞTIRMAYA ÇALIŞARAK TÜRLÜ İFTİRALAR ATMAYA DEVAM EDERSE, ONLARI HER ŞEYİ BİLİ, GÖREN YÜCE ALLAH'A HAVALE EDİYORUM . ZİRA ONLARIN HAKKINDAN ANCAK O KAHHAR VE CEBBAR OLAN ALLAH GELİR!
HASBUNALLAH VE NİĞMEL VEKİL, NİĞMEL MEVLA VE NİĞMENNASİR, GUFRANEKE RABBENA VE İLEYKEL MASİR!
Nazlı İnce hanım! ne oldu, niçin bana yaptığınız haksız saldırı ve mesnetsiz iftiralarına verdiğim ilmi ve dini cevapları silip attınız? Sizin şahsımla alakalı dediklerinizin tümü de su-i zan ve iftiradan ibaretken ve bizim dediklerimizin cümlesi de kitaba ve de sahih hadislere uygun iken, kabul etmek yerine saldırıya geçmenizin ve olmadık hakaretlere imza atmanızın sebeb-i hikmeti nedir? Bu sizin adınız ve soyadınız ile mütenasip düşüyor mu?
Bizim dediklerimize karşı çıkanlar, -eğer kafir değillerse- karşı çıktıkları şeyleri maddeler halinde ve kitaptan sünnetten delil getirerek tekzip etmek zorundadırlar. böyle yapmak insanlığın ve müslümanlığın olmazsa olmazlarında olduğu halde, kim bunları kaale almayıp da sizin yaptığınız gibi iftira salvolarına ve çamur atma seanslarına devam ederse, bu dünyada olmasa bile hesap yurdundan onlardan kesinlikle davacıyım bilesiniz!
Allah'ın son hak kitabı olan Kur'an'ı mana meal okuyan her mü'min ve Müslüman gayet iyi bilir ki, şeytan insanoğlunun en büyük düşmanıdır ve Adem atamızla Havva anamızdan başlayarak düşmanlığına devam etmiştir ve de kıyamete kadar da bu düşmanlığı devam edecektir. Bunlar,"NAS" suresinin ve başka ayetlerin beyanlarına göre hem cinlerden hem de insanlardan bol miktarda vardır. Bunların atası ve baş komutanları da - Adem'e secde etmediği için- Allah'ın lanetleyip cennetten dünyaya sürdüğü koca şeytandır. Ayrıca bu şeytanın en büyük hilelerinden birisi de, kendisine tabi olanlara kendisini inkar ettirmesidir. Kim, Allah'ın bir konuda beyan ettiği herhangi bir ayetini inkar ederse, kafir olur. Şeytan konusunda yüzlerce ayet varken siz hala bunları inkar etmekte ısrar ederseniz, sizin İslam ile Kur'an ile ve Müslümanlık ile uzaktan yakından bir alakanız yoktur Vezir bey!
Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük…
Bu şiir ile ilgili 24 tane yorum bulunmakta