Toprağa sokulunca tortularda
filizlenen bir fidandır gençliğim
Heveslerim koşmak ister
dinlemek ister güzelliğini
gözünden gönlüme
yetişmek ister
çığırtkan kan seslerinin arasından
bir ben arar
göğsümde binlerce sema vardır
içerimde sayısız yıldız
ve gözlerimde sen
ölümün silik kıraatıdır kulaklarımda çınlayan
yaşamak, kavgalarımdan başkası değildir!
Hönkürür bana
sevdiğim iklimlerin kaygısı
evhamlarımla öğrenirim hayatımı
esrarlı bir hayatım var
esrarlı
mı
ki
ben
evet yenik düşmüş piyadesiyim
kanla budalı göğün çocuğuyum
ben öyle ki
buranın kibar çehreli çocuğuyum
buranın
faili meçhul cinayetlerin
zindanları iki heceli
vatanı mektepli
insanlığı armağanlı
içinde kederin barındığı
vallahi yaşamın zor olduğu Gazze’nin
kardeşlerin, ağabeylerin, bacıların, ataların, anaların
sessizce topraklara armağan edildiği
bu dünya denen
her bir zerresinden nefret ettiğim şeyin yerlisiyim
vallahi yaşamak istiyorum
fakat gücüm kalmadı
Toprağa sokulunca tortularda
filizlenen bir fidandır gençliğim
Kaygusuz abdalın dervişiyimdir ben
sayısız fikrim vardır benim
elekten elediğim
düşüncelerim bozuktur benim
içine çekmek istediğim dünyanın
içine çekilmekten korkarım
bariyerleri deviririm bir mayıs günü
haykırırım
yolsuzluğuyla meşhur memleketime
ahmakların içinden bir ses
ne o?
Bir, bir devrim sesi!
Toprağa sokulunca tortularda
filizlenen bir fidandır gençliğim
Taburesiz sehpanın
akışı güzel günlerin
bir eylül sabahı bereketinin
üzerime düşen sorumluluk çilesinin
dehşetiyle üzerine atılırım
kahkaha atarım sırtımda taşıdığım kaygılarımla
kahkaha atarım bana inanmayan inançsızlara
ismimin korkuttuğu kimselere
ismimle gitmem belki de
çiçekler kopartırım içerilerimden de
öylece veririm benden olanlara
ve ben Fatihte aşka bulanmaktan korkarım
benim korkularım vardır gençlik çağlarımda
nedensiz indirimlerin biçtiği hayatımın
en güzel günlerini taksitle armağan ettiğim olur
derim ki
zaman ne gerek bana
ne gerek bana zaman
ben hür ve güzelim
ben
hür
ve
güzelim
Toprağa sokulunca tortularda
filizlenen bir fidandır gençliğim
Hiçliğin ortasında
ölümler işitirim her sabah
küçük yavruların
büyük cesaretleri susturur adamlığımı
Arzı mevud’da
arz edilmiş cesetlerin arasında
nüshalardan bize kalan bir anıydı barış
ey pembe menekşelerin ölüm getirdiği topraklar
ey riyakarların, satılmışların kurbanı
ey tarihi kendinen de büyük olan
ey Sen, sensizlikten ırak olan
gözlerde efsunlu diyarları andıran
ne güzel şey seni düşünmek
ne güzel şey
içinde barınan
neşe topraklarına ayak basmak fikri
korkma
korkmayın
bu ayak basış
ne Rusların Berline
çamurlu postallarıyla bastığı
ayaklar kadar kirli
ne de Almanların Fransaya soktuğu
canavar panzerlerin
çirkin gümbürtüsü kadar şenlikli olacak..
Toprağa sokulunca tortularda
filizlenen bir fidandır gençliğim
fışkırır her vuruşta yeniden
her vuruşta yeniden hayat bulurum.
Kayıt Tarihi : 22.2.2024 08:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!