Dolanıp durur martılar
içimdeki sevda denizinde.
Kıyıya vurmuş bir balık gibi
dert titriyor yüzümde.
Son umutlar can çekişiyor
kalbimin yalnızlığında,
Bir güzel ilkbahar gecesi
taze gül açmış erik ağacı
üç günlük ay gibi
gülümsüyordu, bacı.
Gökte ay saklanmış,
süt gibi samanyolu.
Yabancı arabaların
acayip kornaları,
deliyor, kafamı, deliyor.
Yarı çıplak güzellerin
erotik dansları,
«Rock’in Roll»un
Siyah kalemime sorarsanız,
Ne kimseden korkuyorum - der,
Ne de kaderden çekindiğini söyler.
Gerçeklerin yalnız gerçeklerin
hayranıdır gördüğünüz şu kalem.
Bazen şeytana uyar
Ağlayacak ne var ki,
gülmek de bir şey değil.
Bu fani dünyadan göç edip
ölmek de bir şey değil.
Karabağlı olmak gerekiyor şu an,
artı bir de garip şair,
Dans etmiyor, kanat açıp
Uçuyor, ah, melek bu kız.
Ellerinde parmakları
Gül açıyor, çiçek bu kız.
Gözünde sevda yağmuru,
Ben bu güzel dünyanın
neşesini, elemini,
sevgisini, ölümünü,
cennetini,
cehennemini,
bir şair gibi çekip geldim
- Değerli Dost Dr. Özgen Keskin’e…-
Bu evin yüzü gülmez,
bu eve gelin gelmez,
ne yapsın şehit anası,
bir güzel ağlar komşuda,
Mutluluğun ne olduğunu duydum
İstanbulun ilkbaharında.
İstanbul rüyalar şehriydi dün,
İstanbul rüyalar şehri bugün,
İstanbul rüyalar şehri olacak yarın da...
Açlıktan ağlayan
beş yaşlı göçmen çocuğun sesi
doluyor tüm evlere
sarsıyor herkesi...
Televizyonda Afrika,
Filistin, Angola, Irak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!