Güneşli günlerin tadını çıkarabilmek de marifet, fırtınalı günlere dayanmak da!
Her birimiz güneşin tadını az ya da çok çıkartabiliriz! Ya fırtınalara karşı direnebilir miyiz?
Yaşamda fırtınalara karşı durabilmek için sağlam değerlere ihtiyacımız vardır ve de sağlam bir yüreğe! İçinde güzellikleri ve çirkinlikleri barındıran, cesareti ve korkuyu taşıyan, mutluluğu ve acıyı yaşayan yüreğimize!
Ama yüreğimize bakabilecek cesaretimiz var mıdır, bilinmez! Korkmadan bakabilir miyiz içimize? Uyandırabilir miyiz, çirkinliklerimizi alt edecek güzelliklerimizi? Korkularımızı korkutabilir miyiz cesaretimizle? Anlık mutluluklarımızla hafifletebilir miyiz acılarımızı?
Elbette yapabiliriz, elbette gülümseyebiliriz gözlerimiz dolu dolu! Yeter ki yüreğimize bakabilelim; kendimize güvenerek ve kendimizi severek. Ve de kendimizi sevmeyi hak edecek kadar emek harcayarak! Çünkü yüreğimize gerçekten baktığımız da görürüz ki; iyilik üstün gelecek kötülüğe, üstü örtülmüş güzellikler göz kıpacak bize! Ve mutluluklarımız acıları gerilerde bırakarak dudaklarımızdan ve gözlerimizden yansıyacak! Yeter ki güzel yanlarımızı besleyip kötü yanlarımızı aç bırakabilelim! Yeter ki inanalım kendimize! Yeter ki emek harcayalım kendimize ve çevremize, güzelleşmek için!
Elbette gülümseyebiliriz gözlerimiz dolu dolu!
Elbette gülümseriz gözlerimiz dolu dolu!
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.