ELAZIĞ KALEMLERİ) MEHMET ZEREN
İLHAMİ BULUT
‘Elazığ Kalemleri’ yine şehrimizin bağrından neşet etmiş; bir araştırmacı, şair ve yazarımıza bu sayfalarını onurla açarak devam ediyor. Bu yazarımız Mehmet Zeren;
1952 Yılında Baskil İlçe’mizin Kocan Köyü Mışmış mezrasında; sekiz çocuklu bir ailenin dördüncü ferdi olarak dünyaya avdet eden yazar;
Masal anne diye ünlenen, altmış civarında masal bildiği söylenen; annesi ev hanımı Fadime Hanım, çiftçilikle iştigal eden babası Ahmet Bey’dir. Yazarımızın çocukluğunun ilk yılları Mışmış’da geçer.
Şehirden köylere göçlerin uç verdiği 1950’lı yıllarda; Zeren ailesi 1955 veya 1956 yıllarında Sürsürü Mahallesi’ne yerleşir. Mehmet Zeren’in çocukluğu ve ilk gençlik yılları meşakkatlı geçer, ailesine yardımcı olmak adına yaz günleri tarla ve bahçede çalışır, hayvan güderdi.
İlkokula; Sürsürü (sonradan Vali Tevfik Gür İlkokulu olmuştur) İlkokulunda başlayan Mehmet Zeren’in okumaya son derece düşkün olduğu gözlenir ilkokul dördüncü sınıfta Hayyam’ın rübailerini okumaya başlar. Önce şiir sonra kısa hikayecikler kaleme almaya başlar.
İlkokuldan sonra sanat okuluna devam eder. Lise düzeyini Tunceli İlk öğretmen okulunu bitirerek; Palu İlçesi’nde ilkokul öğretmeni olarak göreve başlar.
Kovancılar, Sekrat ve Çınar Köylerinde 1969 -1978 yılları arasında bu görevi deruhte eder.
Yazar; bu arada 1974 yılında girmiş bulunduğu; Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fak.Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nü 1978 yılında bitirir.
Bu arada Nevşehir’in Avanos İlçesi’ne tayini çıkan Zeren üniversite diploması ile bir yıl daha ilkokul öğretmenliği görevini sürdürür.
Bu, bir yıl sonunda Elazığ Merkez’e edebiyat öğretmeni olarak atanır. Bir müddet Fatih Lisesi’nde müdürlük görevini de üstlenir.
1980 Askeri Yönetimi ile birlikte yazar Kastamonu’ya gönderilir, burada Göl Öğretmen Lisesi ve Cide İmam Hatip Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak hizmet sunmaya devam eder.
1984 yılında aynı İstanbul’a tayini çıkar.
İstanbul’da muhtelif okullarda edebiyat dersi veren yazarımız; 1995 yılında emekliye ayrılır.
Yazarımız çok mümbittir, çok sayıda edebi eseri imzalar.
ROMANLARI
-Gözyaşları
-Öz Yurdunda Garipsin (Dört Cilt) +
-Karanlıklar Dağılınca
-Kurban
-Vahşet
-Pişmanlık
-Kötü
-Dönüş
-Çırpınış
-İhbarcı
-Bosna’da Katliam
-Aldırma Reis
-Gizli El
ARAŞTIRMA İNCELEME DALINDAKİ ESERLERİ
-Açıklamalı Divan Şiiri
-Mesnevide Geçen Bütün Hikâyeler+
-Kur’andaki Kıssalar ve Hikmetler
-En Veciz Sözler – En Güzel Kıssalar+
-Mesnevide Geçen Bütün Hikayeler ve Hikmetler+
-İlahi Nur Hz.Muhammed’den Hadisler+
-Risale-i Nurda Geçen Hikâyeler ve Temsiller
-Şark Hikayeleri+
ÇOCUK KİTAPLARI
-Sevginin Gücü
-Bezirgan ve Papağanı
-Aslan Payı
-İki Demircinin Farkı
-Kör Sağır Çıplak
-Üç Öğüt
ŞİİR
-Şiire Doğru Şiirler,
İsimli kitapları dışında 13 adet ders kitapları bulunmaktadır. Ancak; biz çalışma formatı mucibince ders kitaplarını tadat etmiyoruz.
Yazarımız; belki de kısmen gen haritasından bahsetmiş olamaz mı bize?
“ Kadiri dervişi olan babam –neyin bir benzeri olan billur denilen – dilsiz kavalın ustasıydı müthiş çalardı. Hatta gençliğinde aşık olduğu kızın evlerinin karşısındaki yamaca hayvanlarını otlatmaya bıraktıktan sonra sabahtan öğlene kadar aralıksız çaldığı bu aleti çala çala çatlatmıştır.
Ayrıca uzun kış gecelerinde erbane (zilsiz tef) çalar Yunus Emre’den ilahiler okurdu. Hemen bütün Yunus Divanı’nı ezbere bilirdi.
Erbane çaldığı bazı geceler o kadar şevk ile çalardı ki, erbaneye vurunca ateş başından sıçrar gibi kıvılcımlar saçılırdı.
Her sene bir metreyi geçen karların yağdığı bu yerde geceleri sabahlara kadar esen şiddetli rüzgâra kurt ulumaları karışır yer gök inlerdi adeta”
Şair Mehmet Zeren’in şiirlerinin çoğunu mahalli şiveyle yazdığını görüyoruz.
ÖZLEYİŞ
Mecnun dağlara çıktı derdinden güzel leylanın
Leyla’yı bulmaya biz de Harput’a gitmiyek mi
Bi kibrit çahtırıp isli gönül fanusumuza
Evimizi barhımızı ververan etmiyek mi
Güzelim yandı derdinden tükendi takatımız
Hep sensiz kahtı göçtü huzurumuz rahatımız
Paslı kilitler açıldı açılmadı bahtımız
Şu kara bahtımızı bahtı kara etmiyek mi
Nerelerde kaldı o günler o sakiler meyler
Meclis kurulunca çalardı elbanalar neyler
Gönül sensiz gurbette şimdi ağlamaz da neyler
Gakko gurban kalhıp sılaya doğru gitmeyek mi
Neydi baharlarda o kekikler o menekşeler
Akşamlar o sohbetler o demler o neşeler
Yapraklanınca akasyalar söğütler meşeler
Harput kekikleri kohlamaya gitmeyek mi
Gakko gurban bu şikayet değil gül yüzlü yare
Valla içerimiz kan ağli ciğerimiz yare
Nedek şimdi artık hasretle gönül pare pare
Ne yanı gönül parelerinden söz etmiyek mi
Gurban Harput’a gidersen elim elinde osun
Bi su iç Sara Hatun’dan benim de göynüm osun
İnan güzelim ben gine benim sen gine osun
E yanı şimdi aşktan sevdadan söz etmiyek mi.
Şakaklarım ağardı görsen tanımazsın beni
İçimdeki Harput’u ne yıkabildim ne seni
Nolur gel merhamet et koma gurbetlerde beni
Sensiz geçen aylardan günlerden söz etmiyek mi.
HIDIR GAKKO
Harput’un başı duman olanda
Ürek dağlimisiz Hıdır Gakko
İgitler halı yaman olanda
Usuldan ağlı misiz Hıdır Gakko
Bahar gelmiştir hindi bağlara
Güllerle goncalar açmışlar zar
Bağlarda gönüllerde goncasını
Siz de açi misiz Hıdır Gakko
Ne güzeldir hindi gıdik eti
Çaylar güveç karpuz teze üzüm
Bağlayıp halkayı iki gözüm
İnci saçi misiz Hıdır Gakko
Gönül dağı duman buralarda
Fırtına boran yağmur dolu kar
Oranın gülü bitmez her bahar
Nevruz çeki misiz Hıdır Gakko
Buralarda karanlık çökende
Gamla birlikte akşamları
Üçer beşer bulmaya (Asude) baharı
Yolu tuti misiz Hıdır Gakko
Akşamlar tutuşanda çıralar
Karanlıkta boğulur buralar
Dar’ül Hazende şen-şuh naralar
Gine ati misiz Hıdır Gakko
Bade dolduri mi Baba Sadi
Hafız gakko kazeli diyende
Gam biyana düşi mi kederler
:Bayılı mi bi yanda Hıdır Gakko
Yazarımız;
Romanlarında gerçek olaylardan ve kişilerden yola çıkarak aksaklıkları, çarpıklıkları dile getirir; yazarın romanlarındaki şahıslar kanlı, canlı aramızda yaşayan, hayatın her anında karşımıza çıkabilecek varlıklardır.
Kısacası konularını yaşanmış hayattan alır.
Roman kahramanları yaşayışları itibariyle yerlidir bizlerden biridir. Bizim gibi davranır bizim gibi yaşar ve hayatı bizim gibi algılar.
Dili basit, sade ve anlaşılır bir şekildedir.
Gerçekçilik akımını benimseyen yazarımız; 1977 yılından itibaren Hedef ve Türk Folkloru dergileri ile; Elazığ’da intişar eden Nurhak Gazetesi’nde yazıları yayımlanır.
Yazarın “Öz Yurdunda Garipsin” adlı kitabı 1989 yılında toplatılır, yargılama sonunda beraat eder.
Mehmet Zeren; Harput kültürü hakkında – Harput evliyaları – Harput Masalları – Harput Manileri üzerine yıllar süren geniş araştırmalar yapar.
Masal derleme çalışmaları Kültür Bakanlığı arşivine alınarak kaydedilmiş bulunmaktadır.
Romanlarında yer yer Elazığ ve Harput’tan bahseden yazarımız;
Meslektaşı Asiye Hanım’la evli, biri kız üç çocuk babasıdır.
Halen hayatını İstanbul’da sürdüren yazarımızın okuyucularından biri olmak demek; deruni bir hazzı tatmak demektir.
Bir gazeli ile selamlıyor. Dualarımızla hayırlı uzun ömür ve ailesiyle birlikte;
Sağlık ve saadetler diliyoruz.
GAZEL
Rahmet oluptur kim can vire gülü hare su
Devran idüp durur kim döne teklühi şehvare su
Revan oluptur coşa çağlaya şeb-i ruz
Kim küyü canane cander-gülü vare su
Dema dem serpilip tur bir sola bir sağa
Belli kim uymuştur bezmi veş rüzigara su
Dideyi eşkte hun oluptur bağrı yanıklarım
Gönül mısrı harab oldu deyü sala haber yare su
Hazeni bezmime cem eyleme gülleri dağıt gitsün
Gelmez bezmi tek bezme nice viresün güli hare su
Mehmet ZEREN
ELAZIĞ KALEMLERİ A.VAHAP DAĞKILIÇ
‘Elazığ Kalemleri’ birçok yönüyle temayüz etmiş bir sanatçı ve şairimizle devam ediyor bu sanatçımız A.Vahap Dağkılıç;
1961 Yılında Elazığ/Baskil’de dünyaya gelen sanatçımız; öğretmen lisesi mezunu olup, iktisat ve beden dili okuyan Dağkılıç; ticaretle iştigal etmesine rağmen, gazeteci, eleştirmen şair ve yazarlığının yanında profesyonel tiyatro oyunculuğu ile birlikte, uzun süre tiyatro ve genel sanat yönetmenliği yapan, yüzlerce tiyatro oyununda oynayarak yönetmenliğini üstlenen sanatçımız;
Radyo ve televizyonlara, kültür sanat ağırlıklı programlar hazırlayıp sunan şairimizin; ayrıca,
Baskil Fıkraları 1
Başarı Öyküleri,
Bekâr Finalistin Öyküsü,(tiyatro)
Çapkınlığın Faturası, (tiyatro)
Çayda Çıra Işığında Harput,(tiyatro))
En Seçkin Fıkralar,
Fıkralarla Türkiye,1
Gün Görmemiş Düşler, (şiir)
Kar Yağıyor Düşlerime Üşüyeceksin,
Kırık Bir Yaprak,
Küçük Bir Yürek,
Ne Zaman Kuşanacaksın Kalbini.(roman
Sevgiliye Aşk mektupları,
Ya/saklı Aşk, (şiir)
Zekâ geliştiren Fıkralar,
Zekâ Geliştiren Süper Bilmeceler,
İsimli kitapları ile şiir, fıkra, tiyatro, roman gibi geniş bir sanat yelpazesinde eserler üreten A.Vahap Dağkılıç’ın müzik ve resim dalında da ilgilendiğini, çeşitli dergi ve gazetelerde kültür-sanat sayfasını yönettiğini ve köşe yazarlığı yaptığını biliyor, bu alanlarda kendisini takip ediyoruz.
Basın danışmanı olarak hizmet verdiğini bildiğimiz bu çok yönlü sanatçımızın; hikâye anı ve mektup yazıları çeşitli dergi ve gazetelerde yer alır.
“Bana göre şiirin yol haritası aşktır. Hayatı şiir tadında yaşamanın ve yüreğimizdeki aşka layık olmanın mücadelesini vermeliyiz “ diyen şairimiz;
“Aşktan yana duruyorum” diyen DAĞKILIÇ; sanatın çeşitli dallarında verdiği ürünlerle ilgili şu yorumu yapıyor.
“ Ben her zaman kendimi solmayan bir mavinin soluğuyla şiirin kıyısında gördüm nedense. Veya kendimi görmek istediğim yerde de diyebilirsiniz.
Düzyazıyla ilgim de yine şiirin yansıma-sından kaynaklanıyor sanıyorum. Zira denemelerimin genelinde bir maznun formatı vardır.
Öykülerimin dili de buna dahildir. Denemenin gölgesi şiiri, şiirin duygusu öyküyü, öykünün ruhu romanı beslediğine, kapı araladığına, hepsinin birlikte birbirlerine omuz vererek edebiyatın şafağına taşıdığına inananlardanım.
Aşktan yana duran ve her şeyin yitirildiği bir ortamda aşkın yitirilmesinin mümkün olmadığını ve her şeyde taviz verilse bile aşkta tavize yerin olmadığını, olamayacağını ısrarla savunanlardanım.
Kendi hayatımda, sevgi ve aşk yolunda, ölüm ve yaşam arası bir süreçte ümit ve korkunun izlerini hep takip etmeye çalıştım. Yazılarımda da ince bir nüansla buna dikkat çekmeye çalıştım.
Mısralarımda ilkler ile sonların genelde ikiden fazla anlam taşıması da sanırım bu yüzdendir.
Şiir tadında yaşayabilmek”
“Düşlerin Şairi” “Ağır Abi” “Elif Duruşlu Şair” diye bilinen Abdulvahap Dağkılıç;
“Yazdıklarım içerisinde farklı zaman dilimlerinde ve çeşitli mekanlarda görünsem bile, değişmeyen bir hedefin izini sürenler-denim. O da aşktır.
Bana göre şiir ve şiirin yol haritası da aşktır. Hayatı şiir tadında yaşamanın ve yüreğimizdeki aşka layık olmanın mücadelesine vermeye çalışanlardanız. Sevgiliye giden yolda, tek azığımız olan bu aşkı yazı veya şiir olarak kabul edip hayatımıza yansıtabiliyorsak hayatı yazı
ve şiire göre ayarlayanlardan oluruz.
Okuyucunun karşısına sırtımdaki bu ağır yükle çıkışım sanırım bu yüzdendir. Yazmak fiili, bende sürekli olarak var olup hayatı sorgulamada benimle birlikte hareket edeceğine inanıyorum. Edebiyat adına yüreklere bir damla su taşıyabilme kaygısını taşıyorum.” Diyor şairimiz.
üçlü bir mizah yazarı da olan şairimiz; serbest şiirin imge ağırlıklı şiir boyutunda isminden söz ettirmeyi ziyadesiyle hak eder.
Bir şiiriyle selamlıyoruz.
SUYUN YÜZÜ
Ne zaman ikindi yağmurlarına yakalansam,
savrulur kırık güller gönül bahçeme., akar gözlerimde hasretin,
vurulur sana bilenen günlerim, uğruna can verilen bakışlar tarafından.,
isyan kokar çığlıklar..,akar fırtına....
Bırakır eşiğimize kar kokan adını, yaşamın kapıları sürgülenir,
toprağa belenen ağıtlar kalır ardından,
gün soyunur omuzlardan tan vakti, el değmemiş düşlerim lekelenir.
Gizem olur gamzedeki caziben,
ağarır yarınlarım.,
kalır serkeş rüzgarlarda teninin utancı...
Ne zaman ikindi yağmurlarına yakalansam,
“Bir seni sevmiştim ölesiye” nağmeleri geçer,yağmur buğusu kirpiklerinde..
Eşkıya olur aynalar, yorgun mahzenlerde,
sürgüne soyunur ümitlerim,
kırılır tebessüm...
Kalır bir hatıra mesafesi aramızda, mahşer olur geceler,
yorulur seni taşıyan gözlerim,
üşür ateşe selam verenler, devrilir düşler.,
süzülür gecenin kollarında aşk,
ve, felaket olur yokluğun, eylül yapraklarında
kalır celselerde şuh kadın merhameti...
Ne zaman ikindi yağmurlarına yakalansam,
bir tetikte üşüyen umutlarım dağılır,
kalmaz takatim..,
Diyeti ödenen aşklar solar saçlarında,
yar olur soluğumdaki buse, acı yankılanır duvarlarımda,
iç kavgalarıma yetmez olur gücüm,
vurulur pusuda hayatım sabır kurşunlarıyla,
çöker yağmurlarım...
Oturur zaman suçlu sandalyesinde,armağan aşklar şahit
verilir hüküm,düşülür kayıtlardan bahar,
kalır çığlıkla aramızda birkaç dakika...
Ne zaman ikindi yağmurlarına yakalansam,
hüznümü paylaştığım leylaklar solar..,
öksüz olur Yusuf pahalı çehrelerde,
yanık akar ırmaklarım yeşile inat..
Uysal kılınır yer, çalınır çocuk yanlarım,
gelir misafir hüzün lekeli bakışlarla,
ağlar Züleyha......
Ertelenir vuslatlar; bir tebessüm sonu,
geçer yüzünün modası aynalar boyu,
hıçkırıklar kuşanır hayat,
kalır ellerimde bir deste keder...., sana rehin olur bu gönül.
Ne zaman ikindi yağmurlarına yakalansam,
yüreğimde yitik bir havar yükselir....
A.VAHAP DAĞKILIÇ
Bu şiir Şairin GÜN GÖRMEMİŞ DÜŞLER adlı şiir kitabından alınmıştır.
Yorumlar
(ELAZIĞ KALEMLERİ) SUAT YIĞMAT
‘Elazığ Kalemleri’ Renkli bir sima, sanatın birçok dalında rol ve yer alan; yolu bir ara Yeşilçam’dan geçen, edebiyatımıza beş şiir kitabı armağan eden; şair ve sanatçı, söz yazarı Suat Yığmatepe ile devam etmektedir.
Şairimiz; 1957 yılında Elazığ’ın Kavaktepe Köyü’nde dünyaya gelir. Köyün kadim ailelerinden Hacı Mendo’nun torunu Şair Yığmatepe’nin oğlu olan Suat Yığmatepe; ilkokulu Elazığ’da, Ortaokulu babasının memuriyeti nedeniyle Antalya’da, Lise eğitimini de yine Elazığ’da alarak; 1977 yılında Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nde memuriyete başlar.
İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nden 2008 yılında emekliye ayrılan Yığmatepe; edebiyatımıza;
* Gün batarken,
* Başkentten damlalar,
* Bulutların ötesi,
* Dileyiş,
* Bir yer düşünüyorum çocuklar için,
İsimli 5 şiir kitabını armağan eder.Şiirleri; Türk Edebiyatı, Kemalist Ülkü, Ajans-Türk, Diyanet Çocuk, Gülpınar, Ana, Erciyes, Yeşilay, Türkiye, Gençlikte Hamle, Gözlem, Eflatun, Size, Hey, Kelebek, Karınca Kardeş, Antoloji, Fısıltı, Hayat Mecmuası, Müzik Magazin, Yeni Asya, K.K.K.Dergisi, Anadolu Sanat, Günün Kadını, Yeni Defne, Halay, Trakya Ekspres, Bizim Kuşak, Son Gün, Fırat, Uluova, Turan gibi bir çok dergi ve gazete yayınlanmıştır.
Suat Yığmatepe’nin şiirleri ayrıca;
Erol Güngör, Ercan Akbay, Fatma Berna Erkan, M.Ziya Yalçın, İsmail Demirkıran, Engin Çır, İsmail Acar, Şahin Çangal, Mustafa Malay, Yılmaz Tatlıses, Orhan Gencebay gibi sanatçılar tarafından bestelenmiş;
Sibel Can, Güler Işık, Hüseyin Altın, Engin Çır, İsmail Acar, Almancı Fatoş, Melek Gündem, Sinem Umaş gibi ünlü sanatçılar tarafından okunmuştur.
AŞK BU OLMALI....
SARP KAYALARDA DURUR SEVEN YÜREĞİM
KASIRGALAR KADAR SERT
OKYANUSLAR KADAR DALGALI
AŞKIN İÇİMDE KÖRDÜĞÜM
HAYAL Mİ DÜŞ MÜ GÖRDÜĞÜM
AŞK BU OLMALI...
DİNLEDİĞİM ŞARKILARDA HEP SENİN ADIN VAR
GÖKTE UÇAN MARTILAR
HEP SENİ ANLATIRLAR
YÜREĞİMDE HEP O SEVDA MASALI
AŞK BU OLMALI....
YAĞMURLAR YAĞARKEN ÜSTÜME SAĞNAK SAĞNAK
SÖNMEDİ KOR ATEŞİN HALA YANAR
SANKİ ERCİYES’DEN KARLAR DÜŞTÜ
KOPTU DELİ FIRTINALAR
AYIRAMADI BENİ HİÇ BİR SONBAHAR
AŞK BU OLMALI....
BAZEN BİR MELTEM OLUR USUL USUL ESERSİN
BAZEN BİR DELİ RÜZGAR GİBİ NEFESİMİ KESERSİN
GÖKLERDE YILDIZ DOĞSA MEHTAPTA AY OLURSUN
DOKUNSAM YAY OLURSUN,BİR DELİ TAY OLURSUN
AŞK BU OLMALI...
Diyen Şair Suat Yığmatepe; Pavlonya, Damlalar, Kalkınan Dünya isimli dergilerin sanat yönetmenliği ve genel yayın müdürlükleri görevlerine bulunmuş; ‘BİR YER DÜŞÜNÜYORUM ÇOCUKLAR İÇİN’ isimli şiiri, 1979 Dünya Çocuk Yılı münasebetiyle Gözlem Yayınlarının açmış olduğu şiir yarışmasında mansiyon kazanmış;
Şiirleri ayrıca; H.Fethi Gözler’in lise ve yüksekokullar için hazırlamış olduğu “Hece Vezni ve Hecenin Beş Şairi” yardımcı ders kitabında, Necdet Evliyagil’in çıkarmış olduğu “ATATÜRK ŞİİRLERİ” Antolojisi, Can Dostlar Şiir Antolojisi, Türkiye Dergisi’nin çıkardığı Türkiye Şiir Antolojisi’nde yayınlanan şiirleri bulunmaktadır.
Bir dönem birçok sinema ve dizi filmlerde bazı rollerde görünen Suat Yığmatepe’nin sanat yoğunluğunun edebiyatımızda devam ettiğini müşahede ediyoruz.
Coşkun ve duygulu şiirlerini konuşma diliyle yazmayı tercih eden şair; gerek bestelenen şiirleri olsun gerek diğer şiirleri; kitap, dergi ve sair iletişim araçları ile hatırı sayılır bir okuyucu kitlesine ulaşarak, silinmez izler bırakmış bulunmaktadır.
“Bir Yer Düşünüyorum Çocuklar İçin^ isimli şiir kitabı 1984 yılında Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Yayımlar Dairesi Başkanlığınca Tebliğler Dergisinde yayınlanarak Lise ve Meslek Liselerine tavsiyesi uygun görülmüştür
TV'deki ''Şiir Dünyası'' nda Necdet EVLİYAGİL ve TV' deki '' Bir Şiirdir Yaşamak '' programında şiire sesiyle hayat veren Nedret SELÇUKER tarafından şairimizin şiirleri okunmuştur.
YIĞMATEPE, MESAM (Türkiye Musiki Eserleri Meslek Birliği) , İLESAM (İlim ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği) , ve FİLMSAN üyesidir.
Halen İstanbul’da yaşamını sürdüren şair ve sanatçımızın en belirgin özelliklerinden biri; bulunduğu yerde davranış ve yaşam tarzı ile Elazığ’ı her daim yaşamak ve yaşatmaktır.
Harput’un tabanına serdiği bir şiiri ile selamlıyoruz.
YA NE YA...
Efkârlandı deli gönlüm burkuldu
Yüreğime Harput düştü ya ne ya
Dertli dertli söylüyorken Parlaksu
Yüreğime Harput düştü ya ne ya
**
Çayda çıra yanmayınca söz olur
Delilolar oynanınca göz olur.
Hasret yanar can evimde köz olur
Yüreğime Harput düştü ya ne ya.
**
Feyzi Baba dik halayı çalarken,
Zaza Remzi Tamzara’yı oynarken
Mumlu dansın ışıkları solarken
Yüreğime Harput düştü ya ne ya
**
Yığıkili Zülküf belindeki zulayı
Çektiğinde titretirdi dünyayı
Başımızdan çok savdık biz belayı
Yüreğime Harput düştü ya ne ya…
**
Demirbağ’dan Elezberi dinlerken
Abbas Bakır türkü-hoyrat söylerken
Gözyaşlarım ellerine dolarken
Yüreğime Harput düştü ya ne ya
**
ELAZIĞ KALEMLERİ ŞEMSETTİN TAŞBİLEK
Elazığ Kalemleri’ Elazığ müziğine son yıllarda manevi sponsorluk yapan, gönüllü bir müzik adamını; daha yakından tanıma, folklorumuza, müzik kültürümüze eklediği katkıları hatırlamak üzere; araştırmacı- yazar ve sanatçı Şemsettin Taşbilek’le devam edecek.
Şemsettin Taşbilek; 1958 yılında Elazığ’ın Yenikapı (Könk) Köyü’nde dünyaya gelir. İlköğrenimini sözü edilen kendi köyünde, orta ve lise eğitimini ise Elazığ’da tamamladıktan sonra;
Elazığ D.M.M.A. Makine mühendisliği Bölümü’nü (Fırat Ü.Müh.Fak.) 1982 yılında, İTÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü’ndeki (Makine dalında) yüksek lisansını 1984 yılında tamamlayarak yüksek mühendis ünvanını alır.
İki yıl İstanbul’da pancar motor fabrikasında çalıştıktan sonra 1986 yılında karayollarında görev alan Taşbilek 2009 yılında emekli olur.
Kültürel faaliyetler konusundaki coşkusunu 5 yaşında iken; 23 Nisan Çocuk Bayramı kürsüsüne kendiliğinden atılarak göstermiş bulunan Şemsettin Taşbilek;
1978 yılında Elazığ Musiki Cemiyetine üye olarak Türk Sanat Müziği ve Harput Müziği konser ve meşklerine katılarak; Elazığ halk oyunlarını öğretecek düzeyde öğrenir.1983-1984 yılları arasında Üsküdar Musiki Cemiyetine devam eder.
2000 yılında Elazığ Musiki Cemiyeti Harput Müziği topluluğu ile udi ve okuyucu olarak Paris ve Lyon şehirlerinde Türkiye Müzik Günlerine iştirak ederek beynelmilel boyutta müzik ilgi ve bilgisini pekiştirir.
Araştırmacı, sanatçı Şemsettin Taşbilek;
-Elazığ-Harput Havaları
-Elazığ Müzik Kültürü (2 Cilt)
İsimli eserlerinden;
‘Elazığ-Harput Havaları’ isimli kitabını Salih Turhan ile birlikte hazırlayan araştırmacı yazarımızın, Elazığ-Harput müzik kültürü üzerine yaptığı yıllar süren araştırma sonunda 765 sayfalık notalı bu ilk eseri Elazığ Belediyesi Kültür Yayını olarak Şubat – 2009’da yayınlanarak bu eserle bizi buluşturmuş olur.
Her biri 650 sayfa civarında olan ‘Elazığ Müzik Kültürü’ isimli eseri ise 2012 yılında yayınlanarak kitaplıktaki yerini almıştır.
Yazılı basın ve internet ortamında geniş yankılar bulan “Gakgoş’un Tanımı” gibi birçok makalesi yayınlanır.
Elazığ musiki Konservatuarı Derneği’nde (Elazığ Musiki Cemiyeti) Harput Müziği Şube Başkanlığı, koro şefliği ve Araştırma Merkez Başkanlığı gibi çalışmalarda bulunan Taşbilek;
TRT televizyonu, ulusal – yerel özel TV’ler –radyolar ve Elazığ ile diğer illerdeki Elazığ Geceleri için konserler hazırlayıp solo programlara katılarak;
Elazığ – Harput müziği konusunda geniş dokümanlı araştırmaları yanı sıra; mahalli sanatçı biyografi derlemeleri, türkü ve türkülerin hikâyesi derlemeleri, makara bant, kaset bant, fotoğraf-arşiv taramaları ve yine mahalli sanatçılarla onlarca saatlik araştırma amaçlı, uygulamalı sesli-görüntülü meşk kayıtlarını gerçekleştirmiş olmasının yanında;
Bu bağlamda diğer bazı mahalli sanatçılarla birlikte; özellikle usta mahalli sanatçı Paşa Demirbağ’ın tüm Harput Müziği repertuarını, kendi yapıp- yönettiği çalgı takımı eşliğinde bir araştırma ve derleme mantığı ile “Piknikte Harput Müziği” adı altında 10 kasetlik sesli-görüntülü bir arşivle bir araya toplanmasını sağladı.
Sanatçımız ayrıca; Harput Peşrevi ve Zülküf Türküsü (inişte yokuşta ata binmezdim) başta olmak üzere, Elazığ Türküleri’ni TRT’ye derler. 2003 yılında sanatçı yazar Salih Turhan ile beraber Elazığ mahalli sanatçılarından Enver Demirbağ ve Kemal Yeniceli’nin TRT Belgeselleri’nin Elazığ’daki çekimini üstlenerek bu programın resmi danışmanlığını yapmış bulunmaktadır.
Sanat hayatında babası Fadlı Taşbsilek’i, Kemal Yeniceli ve Abbas Bakır gibi mahalli sanatçıları Elazığ- Uluova köy düğünlerinde bizzat takip etmiş, diğer ortamlardaki meşklerden ise Sıtkı Demirci, Koğenkli Hafız Mustafa Süer, Mehmet Parlaksu, Paşa Demirbağ, Enver Demirbağ ve Şıhacılı İzzet Yetiş gibi mahalli sanatçıları bolca dinleyerek feyiz almıştır.
Hafız Osman Öge’nin bantlarını incelemiş; Elazığ Musiki Cemiyeti kurucularından Şef Naci Sönmez ve Şef Nihat Kazazoğlu, Bestekâr Emin Ongan’ın yaptığı sınav ile udi olarak girdiği Üsküdar Musiki Cemiyetinde Şef Ayhan Haskal, Bursa Büyükşehir Belediye Konservatuarı’nda Bestekâr ve Şef Erdinç Çelikkol TRT sanatçısı Burhan Dikencik ve Tasavvuf Müziği Şefi Halil Çay’dan istifade ettiğini kadirşinas bir şekilde beyan etmektedir.
“Şarkı, Türkü, Hoyrat, Gazel
Nağmeleri, sade güzel
Türk Müziği sever isen
Bir de bir gün Harput’a gel” diyen sanatçımızın;
Harput Müziği eserleri ve kendi bazı bestelerine yer verdiği “Sinemde bir tutuşmuş” isimli ilk albümü 2006 yılında çıkmıştır.
2007 yılında Bursa Büyükşehir Belediye Konservatuarı Türk Sanat Bölümü’nden mezun olan sanatçımız;
2009 yılında T.C.Kültür Bakanlığı’nca yapılan sınavla “Çalan Söyleyen Elazığ mahalli Sanatçısı” olarak (Ud-Ses) tescil edilmiştir.
Bursa Büyükşehir Konservatuarı Türk Sanat Müziği İcra Heyeti olmak üzere; Bursa’daki sanat müziği ve tasavvuf müziği topluluklarında udi, solist ve korist olarak çalışmalar yapmıştır.
“Harput Klasikleri” isimli yeni Harput Müziği albümü 2010 yılında tamamlanmış ve çoğaltıma hazır hale getirilmiştir.
"Elazığ-Harput Havaları Kürsübaşı Meşkleri CD SETİ" ni ELFED'in hamiliğiyle gerçekleştirmiş. 9 CD ve 1 DVD'den oluşan sette 170 adet Elazığ ezgisi geleneksel müzisyen ve mahalli sanatçılara Elazığ stüdyolarında 3 ayda kaydedilmiştir.
“Nakış nakış işleyip, ürettiler nağmeyi,
Sebilillah gözünden kana kana içtik biz,
Atalardan yâdigar kulağımız âşina,
Fasıl fasıl eserler, sıra sıra geçtik biz…”
“Şu Harput’un sesleri yakar kalbim dimağım,
Ses verdikçe maziden kurur dilim damağım,
Şarkı, türkü, hoyratlar, divan, gazel, mayalar,
Çayda çıra’da hele tutmaz elim ayağım…
Şair ve eleştirmen R.Mithat’Yılmaz’ın dediği gibi, “Şemsettin Taşbilek; makine mühendisidir, ancak birisi çıkıp da ona ‘Müzik Mühendisi’ diyecek olsa, buna itiraz edecek pek kimse çıkmaz sanırız,,,,,”
Taşbilek; ömrünün önemli bir kısmını Harput musikisine hasretmiştir.
Şehrimize gelen konuklara; belediyemiz tarafından Şemsettin Taşbilek’in eserleri, Elazığ hediyesi ve hatırası olarak takdim edilmesine tanık oluşumuz; bu sanatçımızın Elazığ nezdinde mutena bir yere sahip olduğunun kanıtıdır.
Halen; Kanal 23 com.da köşe yazılarını sürdüren araştırmacı yazar, sanatçı ve şair; evli ve üç çocuk babası, İngilizce bilen; Bursa’da yaşamını sürdüren Şemsettin Taşbilek;
Harput musikisi hakkında şu notları düşer.
“Eser çeşitliliği ve makam yapıları dikkat çekici.
İbrahimiye’si, Nevruz’u, Elezber’i, Tecnis’i, Saba’sı, Dağ-ı Hüseyni’si, ve diğer özün makamları.
Peşrevi, Çaydaçırası ve diğer yaygın kabul görmüş oyun havaları, ülke çapında bilinen ilahileri ve Türk Sanat Müziği repertuarına geçmiş şarkı misali ezgileri, Yemen Türküsü (Havada Bulut yok) ve ‘Mamoş’ türküsü misali ağıtlarıyla da bir başka sevmişiz Harput müziğini;
Hüseyni Makamı’nı belki de en iyi tanımlayan Elazığ-Harput ‘Sinemde bir tutuşmuş ‘ türküsünün TRT Türk Sanat Müziği Hüseyni Fasılları’nın en vazgeçilmez eseri olduğunu hatırlarsak, ne demek istediğimiz net anlaşılır”
Taşbilek; ‘Yemen Türküsü ‘hususunda yaptığı araştırma sonucunu şu şekilde açıklar;
“Yemen Türküsü’nün Elazığ’a ait olduğuna dair resmi belge de mevcuttur.
TRT Türk Halk Müziği derleme kayıtlarına göre 1944 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından Defçi Düriye Keskin’in kaynak kişiliğinde Muş’a yazılmış görünen türkü (Bir kere defçi kadınlar hep hareketli ve neşeli türküler yapmışlardır.
Düğünlerde defçilik yapan Düriye Keskin’in bu tür ağır bir ağıt türküsünü repertuarına alıp, çalıp söyleyeceğini düşünmek pek inandırıcı gelmiyor. En uzak ihtimalle bir yerlerden duyup bir şekilde Muzaffer Sarısözen’e okumuş olduğunu kabul edelim) , buna rağmen uzmanların genel kabulüne göre uzun yıllardır Harput Türküsü olarak anılmaktadır.
Nitekim türkü; Resimli Ay Matbaası, İstanbul - 1936 basımı “Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları” kitabında, hem de notalı olarak ve “Bu dağın ardında redif sesi var” ismi ile kayıtlıdır (Türkünün ilk orijinal metni budur. Yeni çıkmış bir türküye sonradan güfte eklemek normal bir durum olduğu için zamanla “Havada bulut yok” ismi oturmuştur) .
Zamanın Elaziz Valisi Tevfik Gür başkanlığındaki Ferruh Arsunar, Sadi Günel ve Üstad Kaynak Kişi Hafız Osman Öge’nin içinde yer aldığı Elaziz Hakevi 1936 yılı Sanat Komitesi’ nce derlenen kitap elimizde mevcut olduğu gibi, İstanbul-Beyazıt Kütüphanesi’ nde de 47950 / 5 kayıt no ile hizmete açıktır.
Görüldüğü gibi Yemen Türküsü (Havada bulut yok) , Muş’dan 8 yıl evvel Elaziz Valiliği’nin resmi kitabında Elaziz Türküsü olarak ve notası ile beraber derlenip yayınlanmıştır.
Bu eski derleme güftesinde “Burası Muş’tur” terimi geçmektedir. Fakat 1905 yılı şartlarında Yemen’in başkenti Sane ile Taiz şehirleri arasında Osmanlı askerinin savaştığı dağlık kale bölgesinin adının sadece dilden dile söylenti ile duyulabildiği dikkate alınırsa, Huş’un Muş olarak veya Muş’un Huş olarak algılanması normaldir. Gerçi son yıllarda yapılan araştırmalar, o mevki asıl isminin “Huş”olduğunu işaret etmektedir.”
Araştırmacı yazarımız; ‘Gakgoş’ kavramına şu yorumu getiriyor.
GAKGOŞ’UN KÜLTÜREL MANASI:
“ Aslında eski Elazığ kültürel kitaplarında ve kayıtlarında bu tarzda bir terim yoktur. 1970’lerden evvelki kayıtlarda Elazığlılar daha çok “HARPUTLU” terimi ile özdeşleştirilmiş ve kültürel özellikleri, eski kale şehri olan Harput ile bütünleştirilmiştir. Gerçi şimdi de, edebi ve bilimsel manada bu ifade tarzı yerine oturmaktadır.
Ancak günümüzün bir simgesel genel Elazığlı ismi olan “GAKGOŞ” terimi de kültürel bazı anlamlar içermektedir:Mesela davranışlar bütünü olarak “GAKGOŞ”; mert, namuslu, sözünde duran, tarihine geleneklerine ve inanç değerlerine bağlı, yurdunu seven, hak ve hukuka özen gösteren, çağdaş değerleri benimseyen, müziği ve folklörü ile köklü bir kültüre sahip bir yörenin (ELAZIĞ’IN) insanını hatıra getirmektedir.,,”
Şemsettin Taşbilek’in Harput müziğine, folkloruna ve müzik tarihine derin vukuf kesbettiğini net bir şekilde anlıyor, faydalanıyor ve övünçle selamlıyoruz.
Kayıt Tarihi : 12.2.2015 10:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!