Elazığ Kalemleri.tarık Özcan

İlhami Bulut
420

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

Elazığ Kalemleri.tarık Özcan

ELAZIĞLI MÜELLİFLER
ŞAİR TARIK ÖZCAN (PROF.)

Duydum, dediler acınız alın yazınızdır
Ey, bir Tanrı’yı paylaşamayan yeryüzü!
Avuçlarınız da kan ve irin, yüreğinizde kinle geldiniz,
Ne kadar az sevginiz, ne kadar çok hıncınız var.
*
10.07.1955 yılında İstanbul’da doğan Tarık Özcan, aslen Elazığ’ın Cip Köyü nüfusuna kayıtlıdır.
*
Dudaklarında yaren bir saflık,
Dokunduğunda kilden testiye,
Duyulur, her busesinde anlık,
Doyumsuz bir zevk ve arı aklık.
*
Babası, Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu eğitimci Hüseyin Avni Bey; annesi, ev hanımı Cevriye Özcan’dır.
Horasan’dan gelen Alaybeyoğulları ismiyle maruf bir aileye mensuptur. Tarık Özcan, yedi çocuklu ailenin dördüncü çocuğudur.
İlk ve orta öğrenimini; Elazığ Murat İlkokulu, Mezre Ortaokulu ve Atatürk Lisesi’nde tamamladı. 1977'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünden mezun oldu.
Öğretmen olarak Malatya Akçadağ Öğretmen Okulu’na atandı. Daha sonra Samsun Kavak Mahmutlu Köyü Ortaokulunda ve Elazığ’da çeşitli liselerde öğretmenlik ve idari görevlerde bulundu.
1993’de Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalına öğretim görevlisi olarak atanan Tarık Özcan, yüksek lisansını (İlhan Berk-1995), doktorasını (Oktay Rifat-1999) üzerine yaptı ve kitaba dönüştürdü.
2009 yılında doçent, 2014 yılında aynı bölüme profesör olarak atandı.
Araştırmalarını Aykırı ve Şair İlhan Berk, Şair ve Sözün Mahşeri Oktay Rifat, Şiirin Kıyısında Bir Ömür Nurullah Ataç, Şair ve Trajedi Tevfik Fikret, Şair ve Şölen Süleyman Bektaş, makalelerini Yazı ve Yankı isimleriyle kitaplaştırdı. Şiirlerini ise İkindi Işığı, Kördüğüm, Asyalı Hüzün, Acı ve Gölge isimli kitaplarında topladı.
Makalelerini Türk Dili, Millî Folklor, Erdem, Türk Yurdu dergilerinde; şiirlerini Türk Edebiyatı, Erciyes, Edebiyat Ortamı dergilerinde yayımladı.
Türk edebiyatının bütün alanlarında çalışmalarını yürüten Tarık Özcan’ın Türk destanları ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı üzerine önemli çalışmaları vardır.
Aynı zamanda öğrencileriyle birlikte düzenlediği İkindi Irmağı isimli bir şiir albümü bulunmaktadır.
2022 Yılının Temmuz ayında emekli olan yazar/şair, çalışmalarına devam etmektedir.
Necmiye Özcan’la evli olan Tarık Özcan iki kız babasıdır. Kızlarından Prof. Dr. Burcu Özcan Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde, Dr. Nezihe Akar’sa Yalova Devlet Hastanesi Fizik Tedavi Bölümünde görev yapmaktadır. Selin Akar ve Kaan Akar isimli iki torun sahibidir...
Şairimiz Tarık Özcan’ı biz şair ve şiir boyutuyla konuk edeceğiz, bu sayfaya..
*
‘gergin bir dil üstünde yürürken mülayim şair
Son dokunuşlarını yapacaktır kelimelerin üstüne,,”
*
diyen şairimiz;
*
Yargılayan her yürek suçludur
Hür olduğunu hatırladıkça aşkın
Bir nehir gibi sessiz ve mütevazi ol
Bırak, sorgulayan sorgulasın
*
Diyerek şiir tabanında bir hüküm inşa eder.
*
Aşka bir kez gider; lakin pek çok yoruluruz
Ben, tembellik hakkımı kullandım; bunu biliyorum.
Başlangıçta diriydim, kalbimde kuşlar havalanıyordu.
Sana bir bahçeden, pek çok da bahardan geliyordum.

Aşka susamış bir süsen gibi kalbimin kıyısı
Seni, bekler gibi, bekler gibi yapayalnız.
Ey ellerim! Sen bir oğlu bekleyen anne gibisin.
Annelerin tembellik yapmaya hakları var mı?

Ben, sevme sanatında sınıfta kaldım sevgilim,
Aşkn gölgesine sığındım; bunun için şairim.
Bana kendimden bahsetme; haklarımı biliyorum
Bütün aşkları gençlere terk ettim gidiyorum…..
*
İmaj, mecaz ve sembolleriyle lezzeti gönlün damağında kalan bu şiirleri okurken ruh ürpertiyle adres aramaya çıkıyor sanki.
Şair; dış gerçeği yer yer kapalı, bazen de güçlü objelerle güçlü anlam ve anlatımıyla; okuyucunun algısına servis eder.
*
“Şair yanar bir mısraın içinde
/Ben şairim şiir benim vatanım” diyen şair; şair ve şiirin adresini vermektedir.
*
İşte aşk, işte şafağın gelinlik kızı,
Evrenin penceresinden çıkmış geliyor
Bekleyen yürek buna nasıl dayansın?
Hür olduğunu hatırladıkça aşkın.
*
Duygu yükünü kelimelerin kanatlarına yükleyerek gönlümüze kuş tüyü gibi konan şiirlerin şairi Tarık Özcan,
*
Sustum, bileği taşındaki kör bıçak gibi
Bir isyanı büyütecek tedirginliğim var
Aklımdan kocaman yalnızlığımız gitmiyor bir türlü
Ne kadar çok bulut, ne kadar az gökyüzü var.
*

İç musikiyi gönlümüzün kulağına yaslayan şair, şiirdeki ahenge ayırdığı önem ihmalden uzaktır.
“Şairlik mizaç işidir; Şairiz, Şiirimiz Kalbimizdedir” diyen şair;
Ayrıca şunları ilave eder.
“Yüreğin sesi, beyaz bir tecelliye dönüşmedikçe şiir o arada yoktur. Her şey, bilincin ve yüreğin araladığı alanda oluşur.
Ana imge, şairin yürekten bilince doğru sürdürdüğü serüvenin yönlendirici gücüdür. Bu imge, tek kelimedir ve kendi mutlak aleminde yalnız başınadır.
Ya bilincin biçimlendirdiği alanda çalımını sürdürmek için kendisini niteleyecek ya da harekete geçirecek ikinci bir kelimeye ihtiyaç duyacaktır.
Dilsel edim, bu arayı oluşturmadığı sürece şiir yoktur.
Üçüncü kelime, imgenin ayaklanmasıdır. Kendini biçimlendiren imge, dilin gömleğini giyinince ayağa kalkacaktır.
*
Yeni bir sevdayı kuşanmış şair,
Yorgun bir gül ikliminde.
İkindiler akşama yol verir;
Dudaklarında kehribar günler.
Yüreğinin sesi beyaz bir mısra.
Tebessüm süzülen Türkçe’sinden nur.
Açmamış bin bahar saklı dilinde.
Şairin şiirinde beş vakit huzur-
*
Yazı ve yankı...
Şiir sanatında imajın yeri, A.Hamdi Tanpınar’ın zaman anlayışı, Y.Kemal ve Tanpınar’ın, ‘Deniz’ isimli şiirlerinin sembolizm açısından çözümlenmesi...
Sessizliğin dili ve simgenin ruhaniliği N.Fazıl ve Y.Kemal şiirleri üzerine bir çözümleme..
T.Fikret ve A.Haşim’in şiirlerine yaklaşma,
Şinasi’nin şiirinde dil ve üslup , C.Şehabettin’in şiirlerinde ‘şiir kadın’ imgesi.
C.Sıtkı’nın şiirinde trajik vizyon,
Sezai Karakoç’un gül muştusu şiiri üzerine bir inceleme
Cemal süreya şiirinde yineleme İlhan Berk’in şiirinde yinelemeler.
Aşık Veysel’in şiirlerinin incelenmesi
Şeref Tan şiirlerinde Harput imajı.
Şinasi’den Sefa Kaplan’a kadar şiir serüveni.
Şinasi’den Tanpınar’a, Cenap Şahabettin’den C.Süreya’ya, Y.Kemal’dan İlhan Berk’e, T.Fikret’ten N.Fazıl’a, Orhan Veli’den Sefa Kaplan’a. A.Haşim’den Aşık Veysel’e, modern Türk şiiri üzerine imaj, dil ve üslup yönünden irdeleme....
Destan ve masal gibi halk edebiyatı metinlerinin
‘şiir dilin miracıdır’
Türkçeye adanmış bir ömür..
‘Başka ülkeden geldim ben buralı değilim diyen şair’

..ilk mısra verilidir.
Şair doğulur...Şairlik bir mizaç meselesi,. Normal insanın üstünde bir yaratılışa sahip, şairlik daha çok duygu yapısı itibariyle normal insan üstünde farklı heyecanı vardır..
doğuştan coşkulu doğar ,
Musiki ve dil..zamana direnen...şiir ölmez...Diye ilave eder.
Yeşil bir karınca yürür yüreğimde derken;
Hepimiz mecnunuz leylayı arıyoruz..leyla kimdir Leyla Allahın Cemal sıfatı diye de hülasa eder.
*
İyi şiir, insan idrakini tatmin etmez; allak bullak eder.Montaigne
Şiir ya mükemmel olmalı ya da hiç olmamalı...Goothe
Manası anlaşılan şiir gerçek şiir değildir...Eliot
Şiir, bir köpük kadar yeni, bir kaya kadar eskidir..Emerson
Bir şiir, yalnız o şiire giren sözcüklerden değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana gelir.
Bir batılı şair:; Şiir dans, nesir yürüyüş gibidir..Yürüyüşün bir hedefi vardır. Dansın amacı kendi içinde mündemiçtir der..
*
Ey Dil! Doğudan uzanan dinin bu beyaz eli,
Dağınık bir milletin Hacerü’l esvedi oldu.
Vurdukça parlattı, gönlün bu suskun cevherini.
Millet denilen bu kutlu ve erdemli tepeyi kurdu.
Bilinci “daha deniz, daha müren” olan Türk’ün,
Kutsal mührünü İstanbul surlarına vurdu.
Dedi ki; Ben, Fatih Sultan Mehmet!
İnancım, fethimi ayakta tutan en büyük surdu.
*
Batılı şair ; der ki...eğer bir şiirde masayı anlatacaksan, o şiirde masadan söz etmemelisin
"dünyaya bir kere geldim, mahşere dek buradayım"
*
Veren de o alan da
Nedir senden gidecek
Telaşını görende
Can senin zannedecek....N.F.K.
*
Dememiz o ki bu beynelmilel şiire mütedair konuların senelerce ders vericisi, öğreticisi olmuştur. Hani denir ya işin Prof.’u
*
Sürekli sonbahar hüznü, dökülen güz yaprağı.
Zamanım Cengiz Çağı, ülkem yağma içinde.
Sen ey yediveren gül, bir türlü gelmeyen !
Uzun yıllar bekledim, yağmura dönüşmeni.
Sıcak çöl rüzgârıyla sana türküler yaktım.
Bir bahar bulutunda saklama ellerini.
Sen ki ay devrinde baharın müjdesisin.
Şu ufkun ötesinde bakışların gizlenir.
Kurumuş dudaklarım son yağmur duasında.
Bir Türkiye sabahı ülkemi şereflendir.
*
Aykırı ve Şair İlhan Berk
Şair ve Sözün Mahşeri Oktay Rifat
Şair ve Trajedi Tevfik Fikret
Şiirin Kıyısında Bir Ömür Nurullah Ataç
Şair ve Şölen..Kayıp Şair...Süleyman Bektaş
Yazı ve Yankı. (Makaleler)
İkindi Işığı
Kördüğüm
Asyalı Hüzün
Acı ve Gölge
Şahabettin Süleyman’ın ‘yazılı edebiyat’ isimli çeviri..
Çalışma konularından bazılarıdır.
*
Kuşkusuz bir gün gelir sorarlar seni elbet.
Sorarlar sofraları, göğe ait üç cemre.
Biz, sizden umudu kestik demeden azıcık sabret.
Devlet denilen kuş, başına konar elbet.
Bak, ellerinde üç fide, güneş yüzlü çocuklar!
Şehre koşuyorlar, seni unutmamışlar,
Sadece, silkelendin; ölmedin, büyük ülkem,
Çocuklarımız varsa daha çok umudumuz var.
/
Cahit Sıtkı’nın dediği gibi; Şair Tarık Özcan, Güzel Türkçemizi bizden memnun kılmaktadır.
Bu şairimizden yeterince yararlanmak umuduyla..
İlhami Bulut
*
Avucumdaki gülü kayıp hanesine yazıyorum
Sol göğsümdeki kıvılcım göz kırpa kırpa tükendi
Dilde yorgundur dudakların gündelik sayımından
Ben bir kiracıyım bu bedende beni sayma ben yokum

Tarık Özcan

..................

ELAZIĞLI MÜELLİFLER
(HALK ŞAİRİ AHMET DEMİR)

Merdiven misali inip çıkarsan
İşine gelmezse kulak tıkarsan
Haksızlık edipte canı yakarsan
Amel defteriniz kül olur gider
*
Elazığ’ın Keban İlçesi Kurşunkaya Köyünde 1959 yılında hayatla tanışan Halk Şairimiz Ahmet Demir, çiftçi bir ailenin çocuğu olarak geldiği bu dünyada: çileli bir yaşamla buluşur. Henüz iki yaşında iken babasının vefatı ile hayatın acı yüzüne muhatap olur.
*
Ahmet’in dert ile bedeni soldu
Yaşlandı saçları bembeyaz oldu
Geçti zaman ömür miadı doldu
Gelen gitti ağam sağlarım hani
*
Yirmi yaşına kadar köyünde çobanlık yaparak ailesinin maişetine katkı sağlayan Şairimiz; dokuz kardeşten 4 kardeşini genç yaşta kaybederek, keder girdabında duyguları yüze vurur,
*
Fakir meyvesidir ne desek azdır
Yüreğim ısınır mevsimde yazdır
Aşkla buluşturan tatlı bir sözdür
Bizim elde şimdi dut zamanıdır
*
Liseyi bitirinceye kadar onbir yıl köyünden ilçeye yaya gidip gelerek tahsil hayatını tamamlar. Hayat mücadelesini vakur bir şekilde yoksulluk içinde sürdürür.
Yokluk ve kıtlıklarla içinde hayatını çetin mücadelelerle devam ettirirken, sağlık sorunlarını metanetle aşarak şiirlere içini dökerek bizlere armağan eder.
*
Ben ilk aşk şiirim bir dağ başında
Muallime yazdım on beş yaşında
Aşığım desem de koyun peşinde
Hiç birini senin kadar sevmedim
*
Yaşamı şiire aktaran otantik bir şairdir Ahmet Demir, şair olarak malzeme ve ilham kıtlığı çekmez, hayatı tabandan kavrayarak aşık tarzı, pastoral, didaktik satirik şiirlerde bol bol imzasını görürüz.
*
Baharda kalkıyor dağın dumanı
Şimdi bizim köyde çilek zamanı
Gönülsüz neyleyim sazı kemanı
Damağım kurudu dilim perişan
*
Bir kamu kuruluşundan 2009 yılında emekli olan, iki çocuk babası üç torun dedesi olan şairimiz, şiirde konu kıtlığı çekmez, sosyal meseleler de olmak üzere hayatı tabandan kavrayarak bize şiirler üretir.
*
Bir ahu gözlüm gönül kapımı çaldı
Sevdanın haşmetiyle sineme daldı
Gözüm gözünde elim elinde kaldı
Nasılda gülüyordu yüzümüz bizim
*
Halk Şairimiz Ahmet Demir ortaokulda şiire başlar, konuşma dili ile yazdığı şiirlerde hemen herkes kendisinden bir şeyler bulur.
- BİZİM ELLER
- BİZİM MEMLEKET
- YÜREĞİMDE AŞK VATAN
İsimli yayınlanmış üç şiir kitabı bulunan Şairimiz, şiirlerini sade bir dille inşa eder.
*
Gönül aynasından yar saçın tarar
Aşk olmazsa güneş ay neye yarar
Gönülden gözlerim hep deva arar
Şifayı bulmazdım sen olmasaydın
*
Şairimizin hayatındaki ağır meşakkat duygularını katmerli hale getirerek, şiir donanımını tesis ettiğini zannediyoruz.
*
Ahmet ne yazardın ne de çizerdin
Sevgisiz gönülde sersem gezerdin
Beyhude yaşanmaz bağrın ezerdin
Hiç aşık olmazdım sen olmasaydın
*
Ayrılık, ölüm, özlem, gurbet, tabiat, aşk, yiğitlik ve toplumun sorunlarını şiirlerinde işlediğini görüyoruz. Nazım birimi olarak dörtlükler, koşma türünde hece vezniyle yazılmıştır.
*
Kalkana kurulmuş cirit meydana
Her yer tarih huzur kan verir cana
Gördün mü kilise cami yan yana
Aşkın ilk durağı han’ımsın Keban
*
Soyut konulardan ziyade somut konuların şiirlerinde işlediğini görüyoruz bu şairimizi. Şairimiz söz sanatlarını yeri geldikçe koyu bir şekilde kullandığını müşahede ediyoruz ayrıca.
Son şiir kitabına verdiği isimden de anlaşılacağı üzere; VATAN teması ödünsüz olarak işlenmektedir.
*
Allah’ım İslam aşk ateşim söndürme
Vatanım böldürme ezanım dindirme
Gökte dalgalansın bayrağım indirme
Bedenime sıhhat huzur ver Allah’ım
*
Bu şairimizin okuyucu kitlesi halktır, halkın hayatını resmeder, ritim ve uyum zenginliği gözlenir, redif ve kafiyelerin yerindeliği ve koyuluğu ile ilave bir tesir icra eyler.
Bu şairimizin terminolojik bir gaile yaşamadığını söyleyebiliriz.
Vatan kavramını çok güçlü ve çok zengin bir şekilde işlemektedir.
*
Kürt mahallesinden Avşar gelini
Türkler örmüş Yörük saçın telini
Çerkez’de bizim ver gardaş elini
Cephe nerde seve seve giderim
*
Paşamız Zeybektir ağam Zazadır
Dadaş muhtar ise Boşnak azadır
Gakgo baba demek şanın bizedir
Hepimiz kardeşiz Laz’dır liderim
*
Alevi kardeşle Türkmen Tatarım
Yetmiş iki toplum var göz atarım
Göçmeniyle karda nöbet tutarım
Şehidim var tarih olmuş kaderim
*
Şair korkma dedi marşımı yazan
Ebedi hür yaşa ki susmasın ezan
Göğsünde imanın kaynatır kazan
Ben bir tek Allah’a secde ederim
*
Benim önce insan olmaktır farkım
Göç orta Asya’dan beyazdır ırkım
Ahmet derki işte Türkoğlu türküm
Varsa bir kan borcu canla öderim..Ahmet DEMİR
*
Gerek şiirleri ile gerek tatlı lisanı ile tanıştığı, ulaştığı herkese kendini kolayca sevdiren bu mütevazi şairimizin nice şiirlerini okumak ümidiyle selamlıyorum..

*


ELAZIĞLI MÜELLİFLER
ŞAİR CEBELİ YERLİKAYA

Elazığ- Maden ilçesi Yıldızhan köyünde 1982 yılında dünyaya gelen Cebeli Yerlikaya, ilk ve orta öğrenimini burada tamamlar.
Elazığ lisesinde öğrenim gördüğü yıllarda edebî yazılarıyla öğretmenlerinin dikkatini çeken ve bu yıllarda öğretmenlerinin de telkinleriyle bu alana yoğunlaşan YERLİKAYA, başlangıç noktasını burası olarak kabul eder.
Elâzığ’daki öğrencilik yıllarında Elazığ ve Harput Kültürünün derin etkisiyle bu büyük kültürün tarihsel gelişimini ve sahip olduğu kültürel değerleri özümsemiş, bu değerleri kendi kişilik harcına harmanlayarak bir nevi edebî kişiliğinin altyapısını oluşturmuştur.
Yazarın daha sonra çok sevdiği şehir olan İstanbul serüveni başlar. Bu süre zarfında Anadolu Üniversitesi Bankacılık ve sigortacılık bölümünü okuyan ve daha sonra yine Anadolu üniversitesi Halkla İlişkiler Ve Reklâmcılık bölümünü bitiren Şair-Yazar Cebeli Yerlikaya,
İstanbul’da bir kamu kuruluşunda iş yaşamını sürdürmekte olup, evli ve bir çocuk babasıdır.
2016 yılına kadar biriktirdiği manzum ve manzume türündeki yazılarını bu yıl içinde kitaba dönüştürerek ilk şiir kitabı olan;
“Dümeni Kırık Şehirleri” çıkardı.
Elazığ’a olan sevdasını ve özlemini yansıtan birkaç şiirin de bulunduğu bu kitapta, özellikle Elazığlı kahraman polis şehidimiz Fethi Sekin'in yüce hatırasına armağan olarak kaleme aldığı “Kaç Kurşun” adlı şiiri büyük beğeni topladı.
Kitap genelinde aşk, özlem, vatan ve insan sevgisi ağırlıklı konular olarak göze çarpmakta, okurun hafızasına geçmişten günümüze sıralanan anılar eşliğinde tatlı bir seda bırakmaktadır.
Ve kitabın ön sözünde yer alan şu sözlerle anlatır kısaca bu kitabın içeriğini;”Şiir; el değmemiş masumiyetin, hayal tarlasında filizlenip,gönül mahzenine bir bir açılması demektir.”
Ve yine der ki büyük bir manevi aşkla;” Sebeplerde O (Allah) varsa, itibarsız acıların misafirliği bile makbuldür.”
“Bir kere çıkmıştır kalem kınından, çalmadan olmaz kağıda.”Bu düsturla 2018 yılının sonlarına doğru içinde yaklaşık elli yazarın yer aldığı
“Mürekkebin Son Demleri"
Adlı şiir antolojisi kitabı ile okura merhaba der bu defa. Kollektif bu çalışmadaki amaç, hem yazarlar arasındaki dayanışma ruhunu yansıtmak hem de edebî aleme bir iz daha bırakmaktır.
Bu dönemde “Ömer Seyfettin" anısına düzenlenen öykü yarışmasında üçüncülük ödülüne layık görülen
Şair-Yazar Cebeli YERLİKAYA, daha bir bilenir yazmaya.Bir yıl sonra yine içinde yaklaşık otuz beş yazarın yer aldığı
“Öykü” antolojisi olan “Zamandan Sırlar
Kitabı yayımlanır.
Yazarımız bu kitapta da Elazığ sevdasının bir nişanesi olarak “Ahçik” adlı öyküsü ile okurunu selamlar.
Bir zamanlar Harput’ta yaşanmış olan hüzünlü bir aşk hikayesini biraz farklı bir kurguyla yeniden kaleme alan yazar, Harput'un kültürel değerlerini, günlük yaşam tarzını, fiziksel yapısını da tasvir edip, bu aşk hikayesiyle bir nevi Harput'u resmeder.Satır aralarında o günlere olan özlem fışkırır adeta kelimelerin ağzından.
Coşkun bir nehir gibi çağlar kalemden dökülenler, derken 2020 yılının sonlarına doğru büyük bir özenle hazırladığı “Deneme" türündeki
“Elena”
İsimli kitabı yayımlanır. Kitabın Ön Sözünde, bu kitabın içeriği tüm görkemiyle arz-ı endam eder.
Der ki yazar;”Bu kitap sözün zirvesi, hayatın bir nevi alfabesidir.”
Ve sunum kısmında şu sözlerle devam eder;
”Biz, bulut görmemiş yağmurlarla söz olup, şiire sağanak sağanak yağarken, ıslanmayı göze alanlara şemsiye tutmadık.
Çünkü siz, hangi yağmurda ıslanacağınızı çok iyi bilirsiniz.” Diyerek gerçek okuyucuya alması gereken mesajı verir.
Elena kitabını,”Çok kutuplu dünyanın, tek kutuplu özeti”olarak lanse eder.Buradaki mesaj,insanın dünyanın neresinde olursa olsun aynı şeyleri paylaştığı,farklılıkların aslında benzerliklerin ürünü olduğu fikriyatını öne sürer.
Şair ve Yazar Cebeli Yerlikaya edebî kişiliğinin membası ve mecrası olarak Harput'u kabul eder.
Bu şehrin Ediplerinin yolunu kendine kılavuz eyler. Harput emsalsiz bir zirvedir yazarın gözünde ve sözünde.
Yerlikaya'ya göre;”Harput, sazın ve sözün hünkar mahfilidir.”
Kişiliğinin ve edebi dünyasının temellerini de bu bina üzerine inşa ettiğini söyler.
Bunu söylerken, sözünü esirgemez Harput’tan ve Elazığ’dan.”Minaresi eğik bir şehrin, dik başlı çocuğuyum ben’ der.
Bu şehirle abdestli, her dem bedenim. Beş vaktin beşinde söz kılar bu şehre, gönül kılarım.
”Manevi iklimi zengin bu şehri aynı maneviyatta sözlerle selamlar.
Öyle ki;”Harput, edebi kişiliğimin burcuna dikilmiş şanlı bir bayraktır. A,b,c demeyi, kağıttan gemiler yüzdürmeyi,ekmek üstüne salça sürmeyi, keveni, kengeri,merkep ile dünya yükünü çekmeyi hep bu şehirde öğrendiğini beyan eder.
O yüzden; sefam da vefam da daimdir bu şehire.” Diyerek Elazığ ve Harput sevdasını zirvede noktalar.
Yazarın edebî kişiliğinin ilham kaynağı şehirlerinden biri de hiç şüphesiz İstanbul’dur.
Boğazı, Galata'yı, Kız kulesini sık sık görmek mümkündür yazarın eserlerinin satır aralarında.
”Gel bugün sahici şeyler söyle bana, İstanbul’lu şeyler
Sarıyer’i, Beşiktaş'ı,Kadıköy’ü,Üsküdar'ı olsun
Dizilsin tek sıra boğaza mesela
Bitsin ömrü seyrim, bu manzarada nihayet bulsun.”
Kah bozacılarından dem vurur, kâh kabzımallarından, kâh ışıl ışıl cadde ve sokaklarında İstanbul'un, kah bitmeyen sevdalarından.
”Ne büyük gönüllüsün be İstanbul! Hani sen olmadan, bunca acıyı, ciğer yemiş bunca sancıyı hangi yürek taşırsa senden başka.
Onca gelen vardı güya sana hiç koşulsuz, çok geçmedi üstünden takınıp koşumlarını ardına bile bakmadan terk ettiler hiç koşulsuz ve hala bu, yerinde, benimlesin.
İşte o yüzden büyük ve teksin İstanbul.” Diyerek bu şehrin kutsiyetine ve ona sevdasına atıfta bulunur.
Anadolu’nun bir çok şehrinde yayımlanan çeşitli dergilerde, şiir, makale, öykü ve deneme türünde yazıları ve yine yerel ve Ulusal gazetelerde ropörtajları yayımlanan Cebeli Yerlikaya, Elazığ’da Güçlü Haber Gazetesi ve İstanbul Nabız Gazetesinde köşe yazarlığı ve haber müdürlüğü yapmasının yanı sıra, Çengel Dergisi genel yayın koordinatörlüğü,Telmih Dergisi İstanbul İl Temsilcisi görevlerini de icra eder.
Ayrıca biri ”Elazığ kalkındırma Derneği” diğeri “Rumeli Balkan Güç birliği Federasyonu" olmak üzere iki tane sivil toplum kuruluşunda kültür ve sanat danışmanı olarak aktif rol almaktadır.
Kitap okumayı seven ve bunu geniş kitlelere yaymayı umut eden bir anlayışla bu güne kadar Anadolu’nun farklı şehirlerindeki okul ve okuyuculara iki bin beşyüze yakın kitap gönderen ve göndermeye devam eden Yerlikaya, bu işi kendine görev addetmiştir.
Yazmayı ve okumayı dünyasının merkezine koyan Yerlikaya;”Ben, edebiyat yükünün kadrolu hamalıyım.Yazsam kalemim kırılacaktı, yazmasam kalbim.”diyerek,kaleminin kırılması pahasına,kalbini hoş tutmuştur okumanın ve yazmanın.
Ben merkeziyetçilikten uzak tutar öz kimliğini ve edebi kişiliğini.”Ben, ben demem. Ben benliktir.Nice ben ben diyenler,yok içinde hiçliktir.” Tevazu kokar, edep kokar sıradaki mısraları.”Büyük bir orman mı soruyorsun odunu bitmeyen? Evet, o dildir.
Baksana cehenneme, onca ateş ne ile harlanıyor sanıyorsun!
Eğer edebî ile konuşup, dili ile susmayı başarabilseydi insan,
Cennet, dilin sustuğu yer olurdu.Sahipsiz dil,ateştir yakar.”Yaklaşımı ile kendi manevi dünyasının kırmızı hatlarını çizer adeta.Kalem yazar, dil susar,edep konuşur edebice, kendince, Cebeli'ce..Toplumsal yapıda yazarların yerini şöyle tarif eder.
”Yazarlar; toplumun dinamosudur. Harekete geçirir toplumu, ateşler, gücüne güç katar.Toplumsal sorunları,yazarın her bir satır arasında görmek mümkündür.
Bu sorunları felsefik bir dil ve sunumla ele alıp, dile getirir.”Kendini toplumdan soyutlamış, ben merkezli bir anlayışı asla kapımdan içeri sokmam. O içerde ise ben dışarıdayım.” Ve şu mısralarla, “arife tarif gerekmez” dercesine,
”Tuttuğu ne ise güttüğü de odur kalbin.
Kim görmüş kitabı elinde cahilin,
Abdal’da silahı kim görmüş.”
Güzellemesiyle selam durur kalem ehline,kelâm ehline..
Bu şairimizde; serbest şiirin saf yüzünü görürüz. Okuyup yazdıkça biz de kendisini okuyacağız. Kaliteli başarılarının tanığı olmak arzusuyla selamlıyoruz bu şair ve yazarımızı...
............................

(ELAZIĞ KALEMLERİ)
KÖKSAL GÜNDOĞDU

‘Elazığ Kalemleri’ şiir kitabı bulunan bir şairle devam ediyor. Bu şair Köksal Gündoğdu.
Elazığ (Hedi) Aydınlar köyünden olup; Mustafa Şemsettin ve Nafiye Hanım’dan olma, 02.07.1941 tarihinde Elazığ İzzetpaşa Mahallesinde dünyaya gelen Köksal Gündoğdu;
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Mezunudur; Elazığ Spor Kulübünün ilk yıllarında profesyonel futbolcu olarak top koşturur.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul ve kurumlarda görev alan Köksal Gündoğdu, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okul Müdürlüğü, Halk Eğitim Merkez Müdürlüğü, Konya Öğretmenevi Müdürlüğü ve Halk Eğitim Müdürlüğü, Elazığ Balak Gazi İlkokul Müdürü iken emekliye ayrılır.

-“Çile Çiçekleri”

İsimli bir şiir kitabı bulunan şairin bestelenmiş şiirlerinin mevcut bulunduğunu kendi beyanından anlıyoruz.

GURBETTEKİ HEMŞERİM
Harput öyle bir yer ki, ancak görenler anlar,
Her karış yer mukaddes, bağrın da yaşar canlar.

Buzluğuna gidersen, ağustos sıcağında,
Damla damla buzları,dökülür kucağına.

Üç defa çimip,içsen,dabakhane suyunu,
Sehil büyü bırakmaz,alır kötü huyunu.

Oturupta dinlensen,kurşun parkta çay içsen
Asırlık çınarının,dibinde serinlensen.

Eli kulağa atsan, bir hoyrat,maya yaksan,
Harputta kimin varsa, bir fatiha okusan.

Ruhlarını şad etsen,senin gönlün şad olur,
Gakkoma selam desen,hakları helal olur.

Gurbetteki hemşerim,özledin mi çırçırı?
Hasret kalmış balıklar,üzerine sıçıri

Hece veznini tercih eden şair; duygusal, daha ziyade aşk şiirlerini işlediğini görürüz. İki bestelenmiş şiirinin TRT.repertuarına alındığını söyleyen şair;
Evli ve 6 çocuk babası halen Balıkesir’de çalışmalarını sürdüren Şair Köksal Gündoğdu’yu kendi şiirleriyle selamlıyor. Teşekkür ediyoruz.

BİR YALNIZ ADAM

Bir aşk hafızası,göz bebeklerim,
Sözcükler tükendi, tekrar yazamam.
Hava kararınca, titrer yüreğim,
Teselli bekledi, bu yalnız adam.

Ne yaptın kendine, ne buldun aşkım!
Ben sana ezelden, aşinan aşktım.
Kaderim bağladı, çözüp atamam,
Ne hallere düştü, bu yalnız adam.

Bir rüya gibiydi,geçen günlerim,
Sensiz yaşanmıyor,kaç kez söyledim.
Yoksun bu gecede,kusur aramam,
Hasrete susamış bu yalnız adam.

Benden beter oldu, soldu nevbahar,
Kasvetli geceler, hep seni arar.
Uzaktan gelirsem yalnız kalamam,
Yağmurla gelecek bu yalnız adam.
ALLAHI DOST BİLSEN

Gerçek dost ararsan,elin boş kalır,
Gönül ellerini, tutanın olmaz.
Senden önceliği, menfaat alır,
Başın dara düşse, hiç bakan olmaz.

Elbette ki bu hal, İslami değil,
Bu yüzden dünyamız, insanlık sefil.
Yaratılan her kula, Rabbimiz kefil,
Allahı dost bilsen, hiç tasan olmaz.


İlhami Bulut
Kayıt Tarihi : 3.11.2024 22:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!