Elazığ Kalemleri III Şiiri - İlhami Bulut

İlhami Bulut
419

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

Elazığ Kalemleri III

ELAZIĞ KALEMLERİ
AV. DOĞAN ÖZDAL

Dedik ya,“Elazığ Kalemleri” Elazığ’dan neşet etmiş müelliflerin adresi, bir nevi lojmanı olacak… İşte bu lojmanın sakinlerinden, gönül kapısını sonuna kadar insanlığa açan, yazdığı eserlerden ziyade, dostane, saf, duru ve vefa yönüyle temayüz etmiş; çekememezlik, hainlik ve haset diye bir şey bilmeyen, münevver bir isim Av.Doğan Özdal.
Doğan Özdal’ı şahsen tanıyanlar çok emini, ittifakla bu değerlendirmeye iştirak edecekleri gibi; iltifatı geçtik, güzel hasletlerinden az bile bahsedilmiş diye serzenişte bulunacaklardır.
Müellifimiz; 1937 yılında Pertek’in Cami-i Kebir Mahallesi’nde dünyaya gelir. 1944 yılında başladığı ilköğretimini; Saadet Dilek ve Cami-i Kebir Mah. İlkokulu ile Alpdoğan İlkokulu’nda tamamlayarak, ilk okuldan sonra öğrenimini sürdürdüğü Pertek Ortaokulu’ndan 1953 yılında mezun olur. Lise eğitimini de1958 yılında Elazığ Lise’sinde ikmal eder.
Doğan Özdal; aynı yıl A.Ü. Hukuk Fakültesi’ne girer ve 1963 yılında bu fakülteden diplomasını olarak; hayatının hukukçu yönü devreye girer.
İki yıl süren yedek subaylık vazifesini tamamladıktan sonra; 1966 yılında Elazığ’da avukatlık bürosu açıp, serbest avukatlık yaparken ayrıca; iki yıl da Hazine Avukatlığını deruhte eder. Diğer yandan; Elazığ ve Ergani Çimento Sanayilerinin sözleşmeli hukuk müşaviri olarak da hizmet vererek 1999 yılında emekliye ayrılır.
Yazar ve şairimiz Doğan Özdal; emekliliğinden sonra, daha önce içinde bulunduğu sosyal ve kültürel faaliyetlere yoğunluk kazandırır; Elazığ Musiki Cemiyeti’nin üyeliği yanında, Manas Yayıncılık’taki kültürel etkinliklere iştirak eder.
Halen 50’ler Çarşısı Üçüncü katta, daha önce avukat bürosu olarak kullandığı yeri, avukatlık faaliyetini durdurarak, sırf eş, dost ile buluşma, sanatsal söyleşi ve dertleşme ofisi ve adresi olarak ihdas ederek sürekli açık tutar.
Devamlı ifade ettiği “bizim yerimiz dar ama, gönlümüz geniş”bu pelesenk deyimi ile gelen dostlara yüreğinde sıcak yer açan, güler yüzlü, hoş sohbet, sohbetlerinde kesinlikle dedikoduya pirim vermeden, kaliteli, hormonsuz sevgisi ile, kırk yıllık köpüklü kahve lezzetlerini ekarte eden hatırlı ikramların sahibi kültür ve gönül insanı Doğan Özdal’ın basılı iki eseri vardır:

- Güzellikler Taçlanır Hatıralarla
“Pertek Cmai-i Kebir Mahallesi”
- Yürekten Gelen Sesler.
(Şiirleri)

2007 Yılında kaleme aldığı “Güzellikler Taçlanır Hatıralarla” (Pertek Cami-i Kebir Mahallesi) isimli 128 sayfadan ibaret bu mütevazı çalışması ile, kendi yaşam kesiti, özellikle çocukluk ve gençlik dönemine ait yaşam yörüngesindeki tüm mahalle sakinlerini kendi boyut ve telakkileri ile yine kendi ses perdelerinden dile getiren; bir solukta okunacak, Elazığ insanı olarak hemen her satırında paralel çağrışımlarla insanın kendisini bulduğu,sanat diline müracaat edilmeden, kendi efkârıyla yazdığı, önemi kendi içinde mündemiç bu kitaba bir göz atalım.
“Mayıs ayında çırpızların büyümesiyle beraber kuzuları çırpıza götürüp atlatmak, kaba kuşlukta eve dönüp annemizin hazırladığı, üzerine şeker sepilmiş kaymaklı tandır ekmeğini yemek hakkını kazanmış olmak, bize ne kadar büyük güç ve moral verirdi.”
“,,,,,,,İftardan sonra erkekler, gençler ve çocuklar camide toplanırken, hanımlar da evlerde teravihlerini kılarlardı.Yaz aylarına gelen ramazanlarda teravih namazlarını Necip Hoca’nın Küçük Çayır’da kıldırdığını hatırlıyorum. Küçük Çayır, Söylemezeyil’in dam ardında sağ tarafındaki yere denirdi. Gençliğimizde kıldığımız teravih namazlarının, tuttuğumuz oruçların tevlit ettiği manevi hazzı ömür boyu unutamadım”
Doğan Özdal’ın 2013 yılında çıkan ikinci kitabı “Yürekten Gelen Sesler” günlük konuşma dili ile, içinden geldiği gibi duygularını örgülediği şiir kitabının adı;
HARPUT’U AYDINLATAN ONURLU
NACİ ONUR
Harput’un engin semalarında
Bir güneş dolaşıyor
Kültürün aydınlık yollarında
Canlı bir tarih yaşıyor

Harput’la özdeşleyen bir Naci var
Yusuf ve Züleyha’ya ilham veren
Rahmi-i Harputi’den ilham alan
Onurlu bir Naci eren

Naci Onur diyorlar adına
Kitapları ölümsüz eser
Hacı Hayri’leri, Mustafa Sabri’leri yazmış
Kalemiyle bizleri aydınlatıyor

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, diye sürüp giden güzellemelerle dolu, arı bir duygu akışı…
Hani anlatılır ya; namazı yanlış kıldığı için uyarılan kişi, unutup tekrar tarifini almak için koşarak suda yürüyerek, kayıkla gidenden tekrar tanımı sorduğunda – sen git bildiğin gibi kıl –diye biten kıssaya mazhar boyutu ile hayatı dostluk ve kadirşinaslılıkla şiirleştirmeye çalışan, yüreğe banarak mürekkebi temin eden bir kalem Doğan Özdal.
Dostlarını ağırladığı sohbet bürosunda tam başının üzerinde bulunan rahmetli anne ve babasının fotoğraflarının yanında Atatürk, Mehmet Akif Ersoy gibi büyüklerimizin posterleri ve her tarafı bayrağımızla donatılmış bu yerde, sohbet arasında bakarsınız eliyle yukarıdaki metfunları göstererek bunlar olmasaydı bizim halimiz ne olurdu diye, milli ibadete misafirleri davet edip, heyecanlandırarak tazimi gündeme taşır.
Bu kitap çalışmasının şümulü gereği; üstadın, biyografik malumatını, nasipse hakkında daha kapsamlı bir çalışmaya tehir ediyoruz.
Kaçıncı göbek olduğunu tespit edemedim ama; Doğan Özdal’ın manevi nesebinin Yunus Emre’ye istinat ettiği kesin.
Sağlık ve saadetle.

Kaynak: Av.Doğan Özdal ve kitapları.


ELAZIĞ KALEMLERİ
ŞEMSETTİN ÜNLÜ

“Elazığ Kalemleri” Elazığ’ın güçlü ve uzun soluklu kalemlerinden yazar ve şair Şemsettin Ünlü ile devam ediyor. Osmanlı döneminin 19. yy. son çeyreğindeki sancıların; memleketin o döneme mahsus yüksek gerilimli tarihinin, bir taşra beldesinde yansımalarını, ulusal ve yöresel boyutları ile uç uca ekleyip, yerine göre iç içe geçirerek Harput’u lokal olarak romanlarına mekan tutup, akıcı, şiirsel dili ile edebiyatımızın mülküne geçiren eserlerin müellifiŞemsettin Ünlü;
Harput’un Ahmet Bey Mahallesinde 01 Eylül 1928 yılında dünyaya gelen yazarımız; ilkokulun ilk üç yılını Harput’ta, son iki yılını da Elazığ merkezde tamamlayarak, ortaöğretimini de yine şehrimizde bitirdikten sonra;
1944 Yılında sınavla giriş yaptığı Kuleli Askeri Lisesinden mezun olur, daha sonra yine imtihanla girmeye hak kazandığı Ankara Kara Harp Okulu’nu 1948 yılında bitirerek teğmen rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde subay olarak hizmete katılır.1953-1954 yıllarında Kore Türk Tugayı’nda vazife yapar.
Kore dönüşünden sonra Amerika’da kısa dönemli bir kursa iştirak ettikten sonra;
1961 Yılında yüzbaşı rütbesini taşırken, Milli Savunma Bakanlığı’nca gönderildiği ODTÜ.İdari İlimler Fakültesi Ekonomi İstatistik Bölümünde ek öğrenim görerek 1965 yılında bu fakülteden de mezun olur.
Yazar Şemsettin Ünlü; subay olarak görev yaptığı askeriyeden 1970 yılında kendi isteği ile albay rütbesinde iken emekli olur. Türk Otomotiv Endüstrileri Anonim şirketinde 1983 yılına kadar çalışır.
Şemsettin Ünlü; edebiyat çalışmalarına geniş zaman ayırıp, ivme kazandırarak; maksimum düzeyde üretim sağlamak üzere 1983 yılında bu şirketten de ayrılır.
Edebiyat tutkusunun ortaokul sıralarında nüksettiğini beyanlarında belirten yazarımız, ilk şiiri Varlık Dergisi’nde 1951 yılında yayımlanır. Şiir, deneme ve diğer çalışmalarının Varlık, Türk Dili, Ufuklar, Saçak, Oluşum, Adam Sanat, Çağdaş Türk Dili gibi dergilerde yer aldığını biliyoruz.
-Durur Bakar İbrahim (şiir) 1977
-Dirlik Düzenlik Türküleri (şiir) 1980
-Yukarışehir (roman) 1986
-Toprak Kurşun Geçirmez (roman) 1988
-Yüz Uzun Yıl (roman) 1993
-İsmet Paşanın Ağır Topları (roman) 2003
-Eski Beş Kelaynak (deneme) 1999
-Büyülü Değirmen (masal) 1998
-Romanların Dünyası (deneme) 2006
-Kurbağa Avcıları (hikaye) 2013 Manas Yayınları.
-Bin Beyaz Karanfil (şiir) 2013 Manas Yayınları
Yazarımız Şemsettin Ünlü’nün gençlik yıllarında şiir yazdığı, daha sonra bu edebiyat türünün yerini ağırlıklı olarak roman, deneme ve diğer çalışmalarına bıraktığını eserlerinden anlıyoruz.
Bu arada Ünlü’nün bir şiirini paylaşarak şair yönüyle de tanışalım;
Aydınlık Dünya

Benim aydınlık dünyamda serçeler
Bir yaz günü yaşarlar
Biri uçtuğu zaman
Hep birlikte uçarlar.

Benim aydınlık dünyamda kurbağalar
Bir yosunlu göl içindedir
Ay ışığında türkü söyler
Lezzetle çoğalırlar.

Benim aydınlık dünyamda
Çiçekler, böcekler, yıldızlar da var
Kardeş kardeş öyle telaşsız
Kendi hallerinde yaşarlar.

Benim aydınlık dünyamda hayat
Bir çorap söküğüdür gider
Böcekler yaşar,
İnsanlar kavga ederler.

Yazarımız Şemsettin Ünlü; Ayla Ağabegüm’le yaptığı bir söyleşide şunları anlatır.
“Ben Yukarı Şehir’de doğdum. Yıkıntılar arasında büyüdüm, evlerini işlerini bırakıp göçenleri gördüm. Gidenler, “Kendi ellerimizle yıktık koca şehri” der, iç­lenirlerdi. Ayrıldığım zaman aklıma yazmayı koymuştum. Otuz yıl sordum, not al­dım, soruşturdum. Ev ev, sokak sokak, semt semt yeniden yaptım, yücelttim ken­di aklımda. İnsanlarını tanıdım, sevdim, tanıklığım geçerlidir. Aşklar, ayrılıklar, savaşlar, akıl almaz dostluklar, inanılmaz ihanetler, buldum kentin yakın geçmi­şinde. Kireç ocaklarında yakılanlar kültürümüzdü, çarşılarda, meydanlarda kepenkler kapalıydı. Bütün bunların sebeplerini biz bilmeliydik, gelecek kuşaklara aktarmalıydık. Unutulan unutulsun gitsin diyemeyiz. Sadece Yukarı Şehir ile kal­mıyor. Halkın 93 harbi olarak bildiği 1877 Osmanlı-Rus savaşı var. Savaşa gidiş- dönüş, Anadolu’da bir Müslüman toplumu istemeyişin başlangıcıdır. 1877yılının toplumsal bilinci birçok ülkede yok. Halkın kadınıyla, erkeğiyle toprağını savun­ması önemli bir olay. Toprak Kurşun Geçirmez, Yukarı Şehir de anlatılanların bir devamıdır.
Harput’un dramını, bir masal gibi çocukluk yıllarında ben de babamdan din­lemiştim. Türklerin ve Ermenilerin dostça yaşadığı dönemlerde Amerikalı misyo­nerlerin bu dostlukları bozmak için yaptığı çalışmaların hikâyesi dilden dile do­laşırdı. Sevgiler, dostluklar, fedakârlıklar, ümitsiz aşklar bir efsane gibi anlatılır­dı”
Yazar burada; “Yukarışehir” isimli romanının kendi içindeki zemininden bahseder adeta.
Şemsettin Ünlü adına; edebiyatımızda “ırmak roman” diye nitelendirilen; konu bütünlüğünün parçalanmadan sürdürülerek, birden fazla romanın kaleme alınması ile oluşturulan roman dizisi söz konusu olmaktadır.
Yazarın ilk romanı olan “Yukarışehir”de başlattığı Ermeni kızı Hermin’le Yusuf’un manidar aşkları, bu aşkın anlatımında; söz konusu yıllardaki entrika örgüsündeki ilmikleri çöze çöze, yazar bize sunar. Masum bir aşk hikâyesinin bile; kışkırtılarak, allanıp pullanıp Türklerin Ermenilere zulümleri başlığı altında neredeyse devletlerarası bir mesele yapacak kadar nasıl niza ve ayrılık tohumlarının Amerikalı profesyonel misyonerlerce ekildiğini tarihi bir vesika hüviyetindeki çalışmalarını, “yukarışehir” ve “Toprak Kurşun Geçirmez” isimli roman kapakları içinde okuyucularına servis eder.
Elbette ki, bu çalışmalarda söz konusu aşk çizgisi sadece bir boyut, bunun yanında; 1860 yılından sonra yurt genelindeki çalkalanmaların, sancıların İstanbul uzağında süt kaleli bir taşra olan Harput’ta nasıl cereyan ederek o sert esintilerin bu doğu kıyısına vuruşunun bir nevi fotoğrafını çekmiş bulunması tarihi roman yönünü; Harput mahreçli olarak öne çıkarır.
“,,,,,,,,,,,,,Aralık ayının 23.günü üç gündür ağır aralıklı yağan kar dindi Yukarışehir tepelerini mezre düzlüğünü örten ak yumuşak örtü, öğle güneşinin aydınlığında göz alabildiğine ışıdı,Yer yer aynalandı,yansıdı
Yukarı şehir vilayeti ile kazalarında askerlik çağına gelmiş gençlerin kura-i şeriyyei askeri yöntemi uygulanarak alınması işlemleri 1876 yılı Aralık ayının son günlerine denk geldi yeterli sayıya ulaşılmadığı için kura iptal edilip sağlık muayenesinden geçen bütün 72’ liler askere alındı.Yusuf,ta 72 ‘lili idi gitme hazırlıklarını yapan ve çevresi ile vedalaşan Yusuf gençliğinin heyecanı ile Hermin ile vedalaşamamıştır.
Kol başı günü çarşı meydanından geçip ağ camiine indiği sıra sokak başının evlerinin birinin kapı aralığında gördü Herimin,i Yusuf koyu mor işlemeli çarşafından dal gibi ince duruşundan tanıdı onu peçesi örtüktü, kapının pervazına dayanmış.iki eli ile çarşafının uçlarını çenesinin altında kavuşturmuştu.Yıldırım vurmuş gibi bir sancı tepeden tırnağa yaktı kararttı Yusuf,u gözleri karardı görmez oldu sarsak yürüdü kalabalığın ortasında günleridir bastırmaya çalıştığı ateş tutuştu harlandı içinde.
Gidenler; dik yokuştan aşağı koşarmış gibi hızlı az dağınık arada bir arkalarına bakarak yürüdüler taa yukarıdan kaya başının doruğunda uçurumun kenarında sıralanmış duranlara el salladılar. Yel boğazının gölgeli keskin dönemecinde yitip gittiler çarçabuk,,,,””Yukarışehir’den”
Bizim “Elazığ Kalemleri” isimli çalışmamız; Elazığ’lı müelliflerin bir arada yer aldığı bir nevi Elazığ Müellifler Lojmanı diyebileceğimiz bir adres içeriğinden ibarettir.
Şair ve yazarlarımızı irdeleyip; sanat yönlerini ne takdir ne tenkit etmek ne de sitayişle bahsetmek gibi bir amaç asla güdülmemektedir.
Ahmet Haşim’in deyimiyle “bir şiiri alıp şerhetmek, açıklamak bülbülü eti için kesmeye benzer” biz sadece bülbüllerin sesine kulak vermek üzere adreslerini saptayıp rehber oluşturacağız.
Bu kitabın kapağını açtığımızda Elazığ’lı tüm şair ve yazarlarımıza ulaşacağımız adresleri gösterir bir kaynak olmaktan öte; güdülen bir amaç söz konusu değildir
Yazarımız Şemsettin Ünlü; “Yukarışehir” isimli romanı ile Orhan Kemal roman armağanını, “Toprak Kurşun Geçirmez” isimli romanı ile Madaralı Roman Ödülünü, ve “Eski Beş Kelaynak” isimli deneme kitabı ile de; Kültür Bakanlığı Cumhuriyetin 75. Yılı Deneme Başarı Ödülleri ile buluşmuştur.
86 yaşında çalışmalarını sürdürdüğünü bildiğimiz yazarımız Şemsettin Ünlü’ye hayırlı, sağlıklı uzun ömürler dileyerek bu Elazığ Kalemi’ni içtenlikle selamlıyoruz.
Not: Bütün kaynaklar tek teker
kitap bağlamında verilecektir.

İlhami Bulut
Kayıt Tarihi : 3.12.2014 15:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Bulut