El Ne Bilsin
Üstü başı kirlenmiş toz olmuş diyecekler,
Eller benim kederen öldüğümü ne bilsin?
Sakalları üşümüş buz olmuş diyecekler,
Yıllar benim yalandan güldüğümü ne bilsin?
Biri değil gözümün ikisi pınar şimdi,
Bırak dökülsün yaşlar soğuktan donar şimdi.
Gözü yaşlı anam var, bir bilse yanar şimdi,
Benim Gurbette yalnız kaldığımı ne bilsin?
Yüreğimin suları bulanır bulandıkça,
Yaşlanmış bu gözlerim sulanır sulandıkça
Ayağıma hasretin dolanır dolandıkça,
Yollar benim acıyla geldiğimi ne bilsin,
Durma hiç gidiyorsan, yolcu yolunda gerek,
Belki bu yaştan sonra adam olur bu yürek.
Hayat deryasında boşa çekmişim kürek,
Göller benim derine daldığımı ne bilsin?
Dağ olsaydım ortadan ikiye bükülürdüm,
Türkü olsam perdenin telinden sökülürdüm,
Fasıl fasıl söyleyip sazımdan dökülürdüm
Teller benim efkardan çaldığımı ne bilsin?
Hangi mübarek dua döndürür seni geri?
Arkandan duacıyım inan o günden beri.
Taş duvar arasına gömdüler diri diri,
Dağlar taşlar bağrımı deldiğimi ne bilsin?
Bu nasıl bir gidişti miraca gitmiş gibi,
Otuzumda görenler diyor ki yetmiş gibi.
Bak toprak çağırıyor bir ömür bitmiş gibi,
Sallar benim dert ile doldugumu ne bilsin?
Harun Yıldırım
Kayıt Tarihi : 10.6.2023 04:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!