Kimse hemcinslerimize insan dememişti. Kimse de hemcinslerimize insan demiyordu. Hemcinslerimiz de hiç kimseye insan demeyecekti. Ne fiziğimiz insandı. Ne biyolojimize insan demek gerekmişti. Ne de şu karga; şu tilki; öyleyse şu da insan olsun denmişti. İnsanı ve insan olmayı bilmezsek insanız diye boy verir; insan olduğum için insan hakkım var diye ses veririz!
Kimse insan oldum diye bir paye taşımaz. Hayat bir paye ise, her can taşıyan bu payeye sahiptir. İnsan şunun şurasında ön ittifaklardan beri vardır. Ön ittifaklar öncesi yeryüzü, insan diye bir varlığı bilmedi. Tanımadı. Milyonlarca, yüz binlerce, on binlerce sene yeryüzü insansızdı.
Üç yüz bin senedir taşı yontan hemcinslerimiz vardı. Ama insan yoktu. İnsan olmak için önce hemcins olan totemi sosyal grupların, üreten ilişkiler bağlamında bir şeyler yapması gerekiyordu. Bir totem mesleği bilmekle üretim hareketi içinde olan totemi gruplar; bu üretim hareketi nedenle önce iletime olurla temas ettiler, sonra sürecin akışına göre ufak ufak biriken şartların olgularıyla bir araya geldiler.
Bir araya gelen totemi yapılar; farklı farklı yalıtıma kültürlü yapılar olmakla; üreten totem mesleğinin sahibi kişilerdi. Yaptıkları işlerin farklı kullanım değerini, değiştirme değerine çeviren gruplar bir araya gelip ittifaklık etmeye başladılar. İttifak içindeki totem kültürler, çok büyük sorun ve arızaydılar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta