O gün, amaçsızca dolaşıyordum büyük bir alışveriş merkezinde. Ayaklarım, salon bitkileri bölümüne sürükledi beni. Oysa salonumun bir köşesi botanik bahçesi gibiydi. Difenbahya benzeri bir bitkiye takıldım. Yaprakları inanılmaz güzeldi. Tam elimi uzattım, saksıda bir başka el fark ettim. Huzursuz oldum. Başımı kaldırdım, sahibiyle göz göze geldik. İstek ve kararlılığını gözlerinden okudum. Ani bir refleksle çektim elimi.
“Eğer çok istiyorsanız…” dedi.
“Yok” dedim. “Buyurun, önce siz seçtiniz.”
Yüzüne, çok sevdiği oyuncağına kavuşan bir çocuğun mutluluğu yayıldı. Çiçeğin yapraklarını okşarken:
“Evim buraya çok yakın. Bir kahve içmeye davet etsem sizi… dedi”
Anladım, bu bir teşekkürdü.
“Kısmetse bir başka sefere…” dedim nazikçe.
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
güzel bir sorgulama naime hanım
Sevgili Naime Hanımcığım,gönül dostum; Toplum olarak insanları ne kadar anlıyoruz? Yadırgamadan-yargılamadan ne kadar dinleyebiliyoruz? Kimlikleri sınıflandıramadan insanlara ne kadar değer verebildik? Tüm bu soruların cevapları hep asılı kaldı soru işaretlerinde. Ötekileşmek veya ötekileştirmek kavramları aslında burada yolunu buluyor.Hiç kimse bir insanın ruhunda esen kasırgaları,yüreğindeki acılarını, düşüncelerindeki dagınıklıkları bilemez veya göremez bir bakışta. Hep diyorum:Her insan bir dünyadır.O dünya hakkında konuşabilmek için önce o dünyayı keşfetmek gerekir.Neden insanları olduğu gibi kabul etmesini bilmeyiz ki? Dünya kime dar geldi de ötekiler diye adlandırdıklarımız kabul görülmez? Kime göre biz veya kime göre ötekiler? Kadın veya erkek,deli veya akıllı,zengin veya fakir,güzel veya çirkin hangisine bu gökyüzü yetmiyor ki? Ben de bir gün sizin gibi bir çam devirmiştim. Amma bir satıcıdan renkli kalemler iştemiş sonradan yedi kat yerin dibine batmıştım.Ve onun ön sezisi,hoş görüsü ve gönül gözü ile görüşü beni bu vebalden kurtarmış, nefes almama vesile olmuştu o an. Bu yüzden sizi çok iyi anlıyorum.Ve insanlar kendi iç dünyasındaki sorgular karşısında ne kadar ezildiğini ve ne kadar mantıklı cevaplar verdiğini işte o zaman anlıyor.Ruhun nirvanaya ulaştığını ve kalbinin kuş sürüleri tarafından kuşatıldığını hissedebiliyor. Çok harika bir betimlemeydi ve o evi kapıda karşılayan kedileri o koltuğu tam anlamıyla dokunup hissettim diyebilirim.Ama aklım o kedilerde kaldı.Onlar her ne kadar nankör olarak anılsalarda aslında dünyanın en vefalı canlılardan bir tanesidir ve vazgeçilmezlerim arasındadır. Çok nefisti,hissederek kaleme aldığınız her satırı hissettirerek okuttunuz.O yüzden o gönül pınarınız hiç eksilmesin.
Az önce Zenne şiirinizi okumuş yorumlamıştım İçim burkulmuştu şiiri okurken toplumca hor görülüp aşağılanan arada kalmış kader mahkumlarının dıramı bu kadar güzel dile getirilebilirdi ancak bunlar bizlerin hissettikleri ya onların hissettikleri nasıl bir şeydir acaba bilip anlamamız mümkünmüdür ? Şiirin hikayesi de ayrı bir ders niteliğinde biri beni bu insanla görürse endişesi bile ne kadar acıtıcı ya o hayatı yaşamak zorunda olan ne yapsın Duyarlı yürek sesiniz hiç susmasın ilhamınız hiç eksilmesin öğretmenim sizden daha çok şey öğreneceğiz öğretmenler hiç bir zaman emekli olmazlar. Daha nice konularda şiirlerinizi yazılarınızı okumak dileğiyle esenlikler dilerim.
Oooof of bu nasıl bir yazı, muhteşem. Öncelikle hikayeyi anlatımınız, merak uyandırışınız ve finalde şiirle noktayı koymanız.. İlgi ve merakla okudum. Duygularıma gelince içim sızladı, biz zaten hayatı hep öyle yaşamıyor muyuz? El alem ne der? Ne derse desin, ben kimseye zarar vermediğim sürece hayallerimi yaşayabileyim. Ama yapamayız, illa düşünürüz o el alemi. Kimdir el alem dediğimiz, başkası için de biz değil miyiz oysa?
Kaleminiz hep yazsın Naime hocam..
Dildeki yetkinlik o kadar güçlü ki bocalamayı,iki arada bir derde hissetmeyi öğretilenlerle,dayatılmış değerlerle iç sesimiz arasında sıkışıp kaldığımız anları yaşıyorsunuz adeta.Ben olsaydım ne yapardım sorusu çın çın çınlıyor kalbinizde. Özeren kaleminin en etkileyici tarafı bana göre şüphesiz yazdıklarının okur üzerinde anı yaşıyormuş hissini bırakmasıdır.
Toplumcu gerçekçiliğin içine duygusallığı,psikolojik tahlilleri katması da ayrı bir başarı.Biçim ve biçemdeki ustalığın tadını çıkarmak kalıyor bizlere.
Toplumdaki en önemli konuyu işlemişsiniz sevgili NAİME ÖZEREN.Yüreğinize,emeğinize sağlık.Çalışmalarınızın devamını diliyorum.saygılar______
Çok çok çok değerli bir öykü... Hoşuma giderek okudum. Toplumdaki acılar ve yaralar ne zaman tükenir bilmiyorum. Bu anlamlı öyküyü okudukça aklıma ; niçin sağlam temelli yuvalar kurdurulamıyor? sorusu geldi. Yazar: Bakışlarının ucunda çırpınırken yüreği, diyor haklı olarak. ellerinize ve o altın yüreğinize sağlık. tam puan +ant kutluyorum. selam size.
Elalemin yapacak başka bir işi olmayınca NE DER sorusu öne çıkıyor tabi.
Tebrik ederim sayın ÖZEREN.
İlgiyle okudum, devam edebilirdin canım
Yalnızlıkla insanoğlunun hayat yolu bazen kısa, bazen uzun daima kesişmiştir. Ve bu yalnızlıklar ruhta, bedende onmaz yaralar açmıştır. Gerek dünya edebiyatında, gerekse bizim edebiyatımızda, romanlarda, şiirlerde, öykülerde yalnızlık temaları işlene gelmiştir. Bu nedenle düzyazınızı dikkatle ve birkaç defa okudum. Sonuna şiirsel bir epilog eklemenizde bu güzel yazıya bir başka anlam katmış. Kutluyor yazın hayatınızda başarılar diliyorum. Saygılarımla...Dinmez ER / Çeşme /
Bu şiir ile ilgili 92 tane yorum bulunmakta