EL ÂLEM ne DER? ... Şiiri - Naime Özeren

Naime Özeren
610

ŞİİR


227

TAKİPÇİ

EL ÂLEM ne DER? ...

O gün, amaçsızca dolaşıyordum büyük bir alışveriş merkezinde. Ayaklarım, salon bitkileri bölümüne sürükledi beni. Oysa salonumun bir köşesi botanik bahçesi gibiydi. Difenbahya benzeri bir bitkiye takıldım. Yaprakları inanılmaz güzeldi. Tam elimi uzattım, saksıda bir başka el fark ettim. Huzursuz oldum. Başımı kaldırdım, sahibiyle göz göze geldik. İstek ve kararlılığını gözlerinden okudum. Ani bir refleksle çektim elimi.
“Eğer çok istiyorsanız…” dedi.
“Yok” dedim. “Buyurun, önce siz seçtiniz.”
Yüzüne, çok sevdiği oyuncağına kavuşan bir çocuğun mutluluğu yayıldı. Çiçeğin yapraklarını okşarken:
“Evim buraya çok yakın. Bir kahve içmeye davet etsem sizi… dedi”
Anladım, bu bir teşekkürdü.
“Kısmetse bir başka sefere…” dedim nazikçe.
“Israr etsem…” dedi, gözlerime yalvarır gibi bakarak.
Gözlerine çözemediğim bir hüzün bulutu çöreklenmişti. Birlikte çıktık mağazadan.

Gerçekten çok yakınmış. Bahçe içinde küçük, şirin bir villa. İki yanında şık fenerleri olan oymalı ahşap sokak kapısı. Kapının üzerinde hiyeroglif harflerle hanımefendinin adı yazılmış. Sayamadığım kadar çok kedi karşıladı bizi. Ürktüm. Kedilerle hiç muhabbetim olmaz. Köpekleri severim ben. Geniş balkondaki bambu koltuklardan birinin ucuna ilişmiş, bahçeyi seyrediyordum. Karşıdaki cumbalı evin çocukluk arkadaşım Seldaların evi olduğunu fark ettim hayretle. Çocukluğuma yolculuğa çıkamadan, güzel ev sahibem göründü, elinde kahve tepsisiyle.
“Ev alma, komşu al” sözü ne kadar anlamlı. Hiç komşum yok.” dedi birden.
“Hıhhh… Bunca kedin varken kim gelecek sana” diye geçirdim içimden.”
“Yeni taşındım mahalleye” dedi. “Eşimden ayrıldım. İki eski dostuz şimdi…”
“Ya çocuklar ” dedim.
“Ya yoksa? ..” ne kadar düşüncesizce bir soru diye kendime kızdım için için. “Pardon, yani çocuklar var mıydı? ..” diye acemice onarmaya çalıştım, devirdiğim çamı. Acı acı gülümsedi.
“Onlar annelerini seçtiler” dedi. “Annelerini… Anneleriniiiiii! ..”
Başım dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başladı. Ben nasıl, kim olduğunu bilmediğim birine, hem de evine, sırf kırılmasın diye çıkıp gelmiştim düşüncesizce. Kendimi tanıyamıyordum…
“Yani siz…” diyebildim kekeleyerek. Sonunu getiremedim.
“Yani ben…” dedi. “Anladınız işte… Artık uğramazsınız bir daha. Yolunuzu çevirirsiniz görünce. Vebalıymışım, cüzzamlıymışım gibi.”
“Yooo, neden? ” dedim, hiç bozuntuya vermeden. Ya da öyle göründüğümü sanarak. Oysa az kalsın kahve fincanım elimden düşecekti duyunca. Beynimde binlerce soru, pişmanlıkla karışık pek çok duygu tam tam dansı yapıyor. Kalbim sanki kulaklarımda atıyordu.
“Erken keşfetim içimdeki kadını. Müthiş bir dürtüydü, baş edemediğim. Anlatmaya çalıştım aileme, söz geçiremedim. Önce inanmadılar. Annem bile… Sonra utandılar çevreden. Askerden döndüğümde evlendirdiler beni, görücü usulü. Mutlu muydum? Sayılmaz… Belki zaman zaman… Çok uğraştım, olmadı. Yürütemedim bu zoraki evliliği. İçimdeki ‘gerçek ben’ baskın çıktı…” dedi.
Karşımda duran bu genç ve güzel kadın, yıllarca taktığı maskesini çıkarmıştı, bu acımasız topluma rağmen. Parçalanmış kimliğini onarma çabasındaydı. Onlardan sadece biriydi, yaşama tutunmaya çalışan. Kararını vermiş, koparıp atmıştı, yıllardır benliğini esir alan çift cinsiyetten birini... Uyuşamadığını…
Ya ben? .. Bir yarım:
“Kaç buradan” diyordu. “Bir gören olsa ne der? ” Diğer yarım:
“Anlamaya çalış” diyordu. “Sen bu kadar duygusuz musun? ”

Oysa o, kendi gerçeğini kabul etme mücadelesi vermişti bir başına. Önce gizleyip sonra yüzleşmeye çalışmıştı gerçek kimliğiyle. Kendisiyle barıştıktan sonra da gerçeğini çevresine kabul ettirmeye çalışmıştı, yıllarca acı çekerek… Bugün yadırgadığımız bu güzel insan, çok yakınımız, hatta kanımızdan, canımızdan biri de olabilirdi… Onun yaralarını sarmaya çalışma çabası ve şeffaflığı karşısında, içimden geçen “ EL ÂLEM NE DER? ” düşüncemden utandım. Küçüldüm, küçüldüm, ezildim… Bilinçsizce “Zenne” adlı şiirimin finali döküldü yüreğimden:

Bakışlarının ucunda çırpınırken yüreği
Dinledik mi o sesi, sorduk mu niçin?
Paylaşabildik mi dertlerini?
Ver, yalnızlığının yarısını
Al sevgimin yarısını, diyebildik mi?
Biz neler yapabildik onu kazanmak için?
Peki, o halde suç kimin?

Naime Özeren
Kayıt Tarihi : 26.11.2014 16:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir antoloji hazırlıyorduk edebiyat dostlarımla. " Ötekileştirdiklerimiz, maskelerimiz, içimizdeki diğer ben, açığa vuramadığın sen " konulu herkes bir şiir ve bir deneme yazısıyla katılacaktı. Hiç bir yerde yayınlanmamış olmalıydı. Öteki adlı şiirim ve bu deneme yazımı hazırlamıştım ben de. Olmadı... Ekonomik nedenlerle gerçekleştiremedik. Sizlerle paylaşmak istedim ben de...Selam olsun Ş.T.T dostlarıma buradan..

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    güzel bir sorgulama naime hanım

    Cevap Yaz
  • Nimet Öner
    Nimet Öner

    Sevgili Naime Hanımcığım,gönül dostum; Toplum olarak insanları ne kadar anlıyoruz? Yadırgamadan-yargılamadan ne kadar dinleyebiliyoruz? Kimlikleri sınıflandıramadan insanlara ne kadar değer verebildik? Tüm bu soruların cevapları hep asılı kaldı soru işaretlerinde. Ötekileşmek veya ötekileştirmek kavramları aslında burada yolunu buluyor.Hiç kimse bir insanın ruhunda esen kasırgaları,yüreğindeki acılarını, düşüncelerindeki dagınıklıkları bilemez veya göremez bir bakışta. Hep diyorum:Her insan bir dünyadır.O dünya hakkında konuşabilmek için önce o dünyayı keşfetmek gerekir.Neden insanları olduğu gibi kabul etmesini bilmeyiz ki? Dünya kime dar geldi de ötekiler diye adlandırdıklarımız kabul görülmez? Kime göre biz veya kime göre ötekiler? Kadın veya erkek,deli veya akıllı,zengin veya fakir,güzel veya çirkin hangisine bu gökyüzü yetmiyor ki? Ben de bir gün sizin gibi bir çam devirmiştim. Amma bir satıcıdan renkli kalemler iştemiş sonradan yedi kat yerin dibine batmıştım.Ve onun ön sezisi,hoş görüsü ve gönül gözü ile görüşü beni bu vebalden kurtarmış, nefes almama vesile olmuştu o an. Bu yüzden sizi çok iyi anlıyorum.Ve insanlar kendi iç dünyasındaki sorgular karşısında ne kadar ezildiğini ve ne kadar mantıklı cevaplar verdiğini işte o zaman anlıyor.Ruhun nirvanaya ulaştığını ve kalbinin kuş sürüleri tarafından kuşatıldığını hissedebiliyor. Çok harika bir betimlemeydi ve o evi kapıda karşılayan kedileri o koltuğu tam anlamıyla dokunup hissettim diyebilirim.Ama aklım o kedilerde kaldı.Onlar her ne kadar nankör olarak anılsalarda aslında dünyanın en vefalı canlılardan bir tanesidir ve vazgeçilmezlerim arasındadır. Çok nefisti,hissederek kaleme aldığınız her satırı hissettirerek okuttunuz.O yüzden o gönül pınarınız hiç eksilmesin.

    Cevap Yaz
  • Bülent Arkan
    Bülent Arkan

    Az önce Zenne şiirinizi okumuş yorumlamıştım İçim burkulmuştu şiiri okurken toplumca hor görülüp aşağılanan arada kalmış kader mahkumlarının dıramı bu kadar güzel dile getirilebilirdi ancak bunlar bizlerin hissettikleri ya onların hissettikleri nasıl bir şeydir acaba bilip anlamamız mümkünmüdür ? Şiirin hikayesi de ayrı bir ders niteliğinde biri beni bu insanla görürse endişesi bile ne kadar acıtıcı ya o hayatı yaşamak zorunda olan ne yapsın Duyarlı yürek sesiniz hiç susmasın ilhamınız hiç eksilmesin öğretmenim sizden daha çok şey öğreneceğiz öğretmenler hiç bir zaman emekli olmazlar. Daha nice konularda şiirlerinizi yazılarınızı okumak dileğiyle esenlikler dilerim.

    Cevap Yaz
  • Zeynep Eliçora
    Zeynep Eliçora

    Oooof of bu nasıl bir yazı, muhteşem. Öncelikle hikayeyi anlatımınız, merak uyandırışınız ve finalde şiirle noktayı koymanız.. İlgi ve merakla okudum. Duygularıma gelince içim sızladı, biz zaten hayatı hep öyle yaşamıyor muyuz? El alem ne der? Ne derse desin, ben kimseye zarar vermediğim sürece hayallerimi yaşayabileyim. Ama yapamayız, illa düşünürüz o el alemi. Kimdir el alem dediğimiz, başkası için de biz değil miyiz oysa?
    Kaleminiz hep yazsın Naime hocam..

    Cevap Yaz
  • Şiirin Kızı
    Şiirin Kızı

    Dildeki yetkinlik o kadar güçlü ki bocalamayı,iki arada bir derde hissetmeyi öğretilenlerle,dayatılmış değerlerle iç sesimiz arasında sıkışıp kaldığımız anları yaşıyorsunuz adeta.Ben olsaydım ne yapardım sorusu çın çın çınlıyor kalbinizde. Özeren kaleminin en etkileyici tarafı bana göre şüphesiz yazdıklarının okur üzerinde anı yaşıyormuş hissini bırakmasıdır.
    Toplumcu gerçekçiliğin içine duygusallığı,psikolojik tahlilleri katması da ayrı bir başarı.Biçim ve biçemdeki ustalığın tadını çıkarmak kalıyor bizlere.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (92)

Naime Özeren