Eksenler/ Xosmo Qûrantu: Ek senler

Bencil varsayımda otokontrol,
inadına insanı itelerler fevriliğe.
kutup sumruları uçuyor ve denizden
apayrı kollardan gelen martılar..
birleşti.
gök görünmüyor onlardan! ! bir
ufuksuz gül
tarlasının odağında
musluk suyuyla
varedilen bir vahada! ! ...

Ne çok kuantum, ayıraç-hadron'da. Ama
humanist felsefesi.. amaçsızlığında
değil amaçsızın;
bunu dert
edinenin kendisinde -gelen, gönülden
çavlayan.

Kür mü? :değilo,
gerçek bir barbar fender'in* ellerinde;
çakıldı kazığa
böğüre böğüre o,
cehalete terk edilmiş teslimiyetçi
bir sığırtmaç kasabı
sığır yontucusu kancasına
olduysa nasıl,
hem de iki kere
uçan tekme ile...

Mesafesi az yere, dengesi fazla;
odak noktası
manyetik yerine coğrafi eksende;
sona kadar mutlaka,
eğer bi/siklete sığsa:
sevindi, açtı
kkoca gözkapaklarını mağrada
ve açtı ışın kollarıyla titrek kını,
kulakçık-köşeler'den sıçrayıp duruyor
dokuzyüzlük jedi;
çakmayan yogadan
ama Yeti kırması Yoda.

Lithium içine hapsedilen
Amy Lee ve Kurt Cobain'in
az-daha-zzz aşağı tabakalarında
bazı kifayetsiz yöneticiler var
ağır eriyik dünya metalini
elde edebileceğini varsayan! ! ...

Yalanın herkesçe söylendiğinden
yola çıkan ve bunun için
işlenebilir olduğunu günahın -
çiğnenebilir olduğunu göstere
göstere gözler içine, yılancıktan
- bu yalan dillendirmelerine;
paraya tapıldığı; ve kanmayacaktır
asla bazıları
ki dört üç,
filizleniveri kişiden üç beş:
buralara bizi ekvatoral getiren
medeni düşün...

Öyle gerçekler var ki,
hemen her şeye nane olsa da
ucundan yakasından;
dehanın, hormonların, telomerazla antioksidanları
ve öğle güneşinin
bulunarak bir kere ve üzülmeksizin onu,
yaşanabileceğini
asla yadsımayan! !
Kurda kuşa yem olmak aksi:
koşullanmışlıklar,
dışa farklı içten sermayeler,
boşvermeci kanıksamışlıklar...
Ve öyle gerçekler var ki,
yıldızlar gibi aynı
şöyle ama:
dünya küçüldü, sanırız sıkıldık;
yıldızlara gitmek fakat
en büyük rüyası olan çocukluk-bazıları,
Vega'ya gitse de
orman kesmez, resif kesmez;
budar çıkmasına yeniden yaprak ağaçlarını.

Martıların çığlığı sardı her yanı
mırıltı eksenli,
yalnız bir kar kurdu gibi Jack London'un
-çamın birinin dibine eksi soğuklarda soğ/ınan.
Martıların sesi genişliyor.
Büyük bir keşif sahili düşünüyorum,
Hürriyet Abidesi'nin sapasağlam durduğu
-adil, vakarlı
Varsın olsun Maymunlar ele geçirsin -
kaldı ki zırhakabuğu güçlü kınkanatlı.. ve uçabilen
şans perisi uğurböceği bile
artsa beş derece dünya-ısıl, pes!
- z aman atladığını
g öz ardı ettiğin aynı gezegende;
{çevrimsel
ve gel-git,
(veki) ama tekerrürsüz
sistem solar-dönüşler}
yine de korunur her şey...

Hele bir de bunun ardında
kollayıcı bir gücü düşünürsek
deme keyfimize...

Max Von Sydow
yeşil fasülye yetiştirecek artık
umudun vaşak başaklarında
yokolmuş bir dünyanın
artığı evinin arka küçük,
ÜSTÜ ÖRTÜLMÜŞ GİBİ GÖRÜNEN sera-bahçesi'nde
Malcolm Mac Dowell ile “Nexus’ Yeni Jenerasyon”un
“The Ultimate Warrior”da;
Yull Brynner ise sadece savaşçı bir seyirci,
canı isteyince
bazı kadınları
elinden barbarların kurtaran...
Kaldı ki,
kurtardıkları da insan;
kanatlıdır doğuştan insan:
severken, 'evlenir misin? '
mi dersin.. yoksa bu nezaketi
her defalar mıo birine yöneltirsin? ...

Jeremy Irons ne derdi bu işe acaba?
Bu işlere,
Desmond 'Michael york', ne derdi?
Ya kelebek-mancınık Popeye,
butterfly tereyağı sinekçiği “Papillon” –
hücre izbelerinde böcek yakalayan Dustin-takke
ve onun ülküsü,
yetiştirdiği domuzlarıyla adadan kaçan sal
ile karındaşı Romen asıllı’nın Steve MacQueen?
Ne derdi “Brubaker”in,
Rob Redford, altın işlemeli kalplisi...
:Kırmızı ford almışlar ona buna, sana bana;
bir suçu yok alanın bazen, bunda
-EN AZINDAN
zararlı bakliyat
neşriyatı olmadığı düşünülünce...

Kim aldı Lisa’yı kafase Neville –
garagee, ‘tis in the “gıraajjjjjjjjjj”
- “kardeşlerim! ..” diye diye?
“Omega Man”den, finansçı Matthias mı…
“The Day After”daki
altındaki yağmurun eve eko-hapsedilenler
arasındaki zoraki-dumur
pek greguar rezervuar
Gregory Peck olacağını
nedense düşünemiyorum pek …