EKREM KILIÇ
2 Nisan 1944’de, babamın me’muriyeti dolayısıyla âilemin bulunduğu, Sivas’ın Hâfik ilçesinde dünyâya geldim. Baba tarafından, Tokat’ın Zile ilçesi ahâlisinden, Hacı Veli Hocazâde âilesine mensubum. Anne tarafından, Van’ın Saray ilçesi eski müftülerinden Abdulkàdir Bilgici (Yekgûş) ’un torunuyum.
Çocukluğum Osmancık, Alaca, Merzifon civârında geçti. Liseyi Trabzon’da okudum. Memuriyetim sırasında, işletme dalında yükseköğrenim gördüm.
1960’da Amasya’da devlet memurluğuna başl ...
Uzaklardan gelmişsin;
Garibsin her-hâl burda...
Yorgun atın dinlensin;
Ey atlı! Gel, kal burda.
Sevgili yavrucuğum, bırak bilgisayarı,
Bak şu hava ne güzel, biraz da çık dışarı.
"Sanal ortam" hayaldir, gerçek dünya bu değil,
Çocukluğunu yaşa, biraz da ol haşarı...
Çok söylenen bir fıkradır: Bir mecliste otururken,
Pâdişâh övmeye başlar patlıcanlı yemekleri.
Patlıcan medhine girer hâzirûndan biri hemen;
Göklere çıkarmak için harcar nice emekleri…
İftar sofralarıyla süslenir ramazanlar,
Saray ve konaklarda kaynar koca kazanlar.
Yerli-yabancı, müslim-gayri müslim farketmez;
Ağırlanır her çeşit şahıslar o zamanlar.
Oruç tutmadığı hâlde sahûrları kaçırmazmış;
Gündüz yemesine rağmen sanmayın iştahı azmış…
İftârda bütün yemeği âfiyetle ‘sünnetlerken’;
Sahûrda, âdetâ yutar, lokmaları ısırmazmış…
Sübaşı, Bektâşî’yi yakalar oruç yerken,
“Be-hey, utanmaz adam! Bu ne hâl, böyle?” derken;
Bektâşî cevap verir: “Seferîyim, be Ağam…”
İstifini bozmadan, yola devâm ederken…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!