EKİM
İLE
ÖLÜMÜNE KANKA...
/Boş ver kanka okuma
Uzun hikaye./
Dışarda hava.
Ne tam kış ne de tam bahar,
hem güzel bir esinti,
hem de kara kışı çağrıştıran
soğuk bir ürperti var.
Ağaç da bütün renkler
kırmızı başlıklı kız gibi,
gelecek kıyametten habersiz.
Soğuk bir rüzgarın elinde
oyuncak olmuş yapraklar
sağa sola uçuşuyor
sessiz,çaresiz...
...
Benimse dilimde
yeni şiirimin ilk müsveddesi,
...
Kırağı değmiş
bahçemde ki fidana
ben yanmışım
gül yanmış
Aylar bir bir vedalaşıp
düşmüş uçuruma,
elimde kala kala bir
Ekim kalmış...
Bu hengamede,
bir şaka yapayım dedim
Ekim’e
Sordum;
Kasım da
aşk başka,
Eylül de
hüzün.
İki arada/bir dere de
kalmak nasıl bir duygu
be iki gözüm...?
...
Biraz ağır gelmişti sorum.
“Sen” dedi.
“Önce kendi derdine yan”
Yüzünü çevirdi,homurdandı.
“Hiç de çekilir gibi değil,
dünyanın bin bir türlü hâli içinde
hâl’den anlamayan,
dalgasını geçen insan oğlu.”
Solgun gözleri,
gözlerime değdi.
Sinirlenmişti belliydi.
“Dinle beni,dinle”
“Bir yanım uzayan gece
öbür yanım kısalan gündüz.
Gözümün feri bile kayboldu
her yanım güzoğlu güz...
Bir kış giyindim ki içime,
sorma,
hem ilkbahar var
hem yaz Onda.
Bir yanım,
özgür çicekler kadar bahar,
diğer yanım,
çürümüş yaprak kadar siyah..
Korkuyorum ve bu korku
Üşümekten,
donmaktan
ya da yanmaktan değil.
Sevilmediğimi hissedince
başımı alıp gidesim geliyor
ama
gideceğim adres bile
belli değil.”
....
Araya girmek,
teselli vermek istedim
eliyle sus işareti yapıp
“Sus” dedi.
“Sen,
çok yazıp
çok konuşuyorsun,
çok soru soruyorsun,
hayalperestsin
ama
herkese gönül koyabilen bu
kalbim seninle hep barışık ...”
Sevindim.
“Her ay
bir özelliğiyle meşhur,
ben de kararsızlığımla,
gülesim geliyor ağladığımda
üşüyorum tam ısındım
dediğim an da...”
...
Sonra uzattı iki elini bana
masumca dedi ki,
“Ellerimi,
ellerinle biraz ısıtsana,
ömrümün son dem’inde
Eylül için yazdığın gibi
bana da güzel şiirler yazsana ...”
...
Ben,
O’nunla içimden konuşuyordum.
O benimle iç’ten.
....
Tekrar başını kaldırdı,
gözleri gözlerime değdi.
“Ölümü” dedi.
“kendime benzetiyorum,
içi sıcacık dışı buz
aynen benim gibi.
Gel/gitleriyle meşhur
ruh hâlim şu an her şeye müsait,
ölmeye,kalmaya,
gitmeye,sevmeye
intihara bile...
Ama önce
köşeme çekilip
olanı biteni izlemek istiyorum.
Çünkü ben
Eylül gibi,
yağmurlu bir havada
pencere kenarı kadar sevilmedim,
bazen gönlümü ateşe verip
kendi kendime yetmeyi denedim,
olmadı.
Hayatımın son demlerinde,
demlenmek istiyorum
bir semaverde
çay gibi...”
dedi
durdu.
O an,
alzhemir hastası gibi bütün
söylediklerini unuttu.
Gülerek,
“Bize iki çay getirsene” dedi.
Getirdim.
“Sen şekerli içersin buyur.”
dedim.
Çayını karıştırırken,
Titrek ellerini
sağ omzuma usulca koyup,
“Hadi sen de biraz
güzel şeylerden bahset bana”
dedi.
Gözlerim doldu.
Sarmaşığın,
kurumuş dala sarıldığı gibi,
sımsıkı kendisine sarıldım.
“Eylül’e aşık bu gönül,
Ekim denilen bu çılgının
esiri şimdi ...”dedim.
Gülüştük.
Elleri avuçlarımda,
yorgun gözleri gözlerimde
Dedim ki;
Bizim Yunus der ki;
“Dünya,
bir elbisedir cancağızım
uçar gider tenden,
Hak,
kaderde böyle yazdıysa
ne gelir elden?
Fuzuli’ce bir deyişle,
“bi-vefadır dar-ı dünya,
kimseyi şad eylemez”
...
Boş ver Ekim.
Ben seninle
tadını birlikte çıkardığım hayatın
acısını da birlikte
yutkunurum.
Nefesim yettiği yere kadar
ölümüne KANKA olurum...!!!
Öyüce
Ömer YüceKayıt Tarihi : 7.7.2022 18:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ömer Yüce](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/07/07/ekim-ile-olumune-kanka.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!