Kamucu (ortaklaşmacı) birleme ve tevhidin yerini biati birlik ve tevhit almıştı. Kişilerin biati olan sahiplenmesi; köle olma karşısında oluşan dirençleriyle hayli çetin olacaktı. Bu sancılı süreç köleci sisteme geçmenin ilk inşasıydı.
El, kendisine iman edenlere soruyordu “yer ve yerdekiler kimin? Yer ve yerde ne var? Ekici tarımcı dediğimiz emekçi kâfir gruplarla; onların emek ürünleri var. Yerdeki ağaçlar, hayvanlar, dağlar bu aşama itibarıyla El’in umurunda bile değil.
Öyle olsa bunu üreten ilişkiler ortaya çıkmadan evvel de söyleyebilirdi. Neden illa da üreten emekler kişi sahiplikle olucu durumun yansıma vermesini bekleyene kadar durmuştu. Çünkü üreten ilişkiden önce kişi sahiplikle ne mal, ne mülk; ne nitelikli emek gücü ortada vardı. Dolaysıyla El’in benim malım benim mülküm diyeceği; her gün yeniden ve yeniden üreten emek gücü de ortada yoktu da ondan.
El’in soruları içinde çıktığı eski ilahi dönemli hafızayla yanıt veriyordu “gökteki her şey: yani aşağı yer topraklarındaki gruplarla ittifaka gelenlerle; yerdeki her şey: göğe doğru ittifaka gelen aşağı yer topraklarındakiler Benimdir”, diyordu. Emeğe ve emek gücü sahipliğine; kulluk diyordu.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum