Öğrencilik günlerim::
'i was not spared
the shock
which every physicist accustomed
to the classical way of thinking experienced
when he came to know bohr's basic postulate
of quantum theory for the first time.' –Pauli (1)
İki değişkenli bir fonksiyonla olsa da
Yapısının elektronun belirlenmesi için ter dökmek –
“dışarıılamak” adlı bir prensiple de gelse,
belirginleştirmek yapısını,atomun…
Evet, Azrail bir melek değil;
yüceltirken çabayı..
köreltilmese de bazen, geri planda kalan sessizlik.
Umut hareketse; yılmamak, en güzel bir yol.
Sonra 2. dünya savaşı çıkmış; neye kısmet.
Zurich, savaş arefesi fırtına öncesi sessizliği
Dağlıyor duyan ve gören yürekli denetimcileri.
Orda buldu enerjik, ağırlık ve yükten yoksun
kütlesiz sezilir nötrinoyu, Beta bozunumu.
Bir şeyin farkına varmak, devam ettirmekse;
Yalancı çıkarmadı bilimi, ileri Wolfgang Ernst! !
Temel parçacıkların yörüngesi ne ki,
şudur diyelim onun istatistiği:
O ne? Gelir alır işi ele gene
asistanı Kopenhag’da Niels Bohr’un,
Gottingen’de ise Max Born’un
21 yaşında doktora alan çocuk sevinci;
58 yılllık hayat mürüvvetini;
göremedi pek Nobel’den aynı afacan sevinci.
Bu temel parçacıkların yörünge ve istatistiği
arasındaki bağı keşfedecekti,
keşfetmekle kalmayıp bir de sergileyecekti.
Ama camekana almadılar, birleştirdi alan teorisini.
Daha sonraki alanların kuantum teorisi keşfine
katkısı, gene enerjik, karşılık beklemeksizin.
Born’un büyütmesi kollaması Pauli’yi;
bir sene kadar olsa da,
çağrıştırdıkları yönünden
pekala Mozart-Beethoven diyaloğu buna denebilir.
Ki çağrışımlar çok şeydir, hak edene;
yılmayana,
bir yol üstünde..
bir anlık kıvılcımlar…
Kaderdaş da olacaklardı; bile ki, kim? önceden …
Arkadaşları koşup oynarken, Pauli bir liderdi.
Tüm bu atılımları başlatan,
Elektronun çekirdek çevresi dönüş fenomeninin
Güneş sistemine bir referans kalmasındandı.
Haydi dediler, harıl da harıl…
Hemen atıldılar De Broglie, Heisenberg Werner, Pauli, Dirac.
Erwin Scjrodinger de geldi, kedisiyle geldi:
Deh kedi, deh! kurşunu yemeden kutudan çıkama.
Schrodinger bir gün su almaya kuyuya çıktı.
Sarkıttı aşağı kovayı ve derine baktı.
“bir taş atmıştır kuyuya” aşk olsun atılan taşa; *
“kendisi kalmadı, kedisini versek? ” *
Sekti sekti eridi sevgili ama inleyerek-yitmeden
kayboldu gitti gözden, kedi kalakaldı ortada.
Kediyle Schrodinger, aynısı mı yoksa?
Deneyin içindeki denek’in elindeki denek-oyuncak;
gerçek denek’in denek’i sanal,
Kutu dışında bekleyen tabanca kurşunu
beklentisiyse gerçek.
Ama savaş hiç çıkmadı aşk arasında,
sadece anlaşılmamış bir kin.
İkisi de deneyin kendisi oldu, kedi de isim babası da.
Kediyle Schrodinger, aynısı mı yoksa?
Neyin aynısı? Bu da ikinci sorgu.
Bilinen bir sevdiceği; ama aynısıysa, demek ölmemiştir.
İnlemediğiyle kalmamış, bir de yitmemiştir.
Üstelik, bir de elimizde bir fikir deneyi kalmışsa…
Bir taşla üç kuş olmalı adı bunun,
Bir de sevilenin şu anlamsızlıkları olmasa….
Kimya eğitiminden sonra Erwin ressamlığa ilgi duymuştu.
Sonra, bir süre botanikle uğraşır.
Yetmedi, Yunan dilleri ile alman şiiri de gelir.
Gelecekteki başarılarında rol oynayan 'Eigenvalue probleminin sırrının bulunuşu öyküsü'
sonrası Stutgart,Breslau ve Zurich, 1920-26:
'Stuttgart (extraordinary professor) , Breslau (professor) , ve altı yıl kalacağı
Zurih Universite'sinde (von Laue yerine) görev' (2)
Sonraki yıllardaki bazı arkadaşlıkları-izi hoş anılacaktır:
Hermann Weyl ve Peter Debye mesela.
En verimli dönemini yaşar burada,
Cabu cobu çabuk çabaları sonucu teorik fiziğin değişik alanlarındaki:
“katıların özgül ısıları,
thermodinamik problemleri -ki o bu konuda
Boltzman'ın olasılık teorisi
ile oldukça ilgilendi
-atomik spectrum, renklerin fizyolojisi'
Schrodinger ve deh deh-kedisi
En esaslı imzayı kendi dalga denklemleriyle atacaktı.
Kendi ensesinde zor anlar yaşadığı 1938 Avusturyası istilası esnası;
sebebi bunun, 1933’te almanya’sından ayrılışının hoş karşılanmayışı olacaktı.
Sonra İtalya’dan Dublin’e bir yolculuk,
emeklilik geldi çattı 1955, hala Dublin...
Gravitation ve Elektromagnetism'in birleştirilmesi
olayları harici bir çok ar-ge daha yapacaktı burada.
İkili olayları sevmeyen bir yönü olmalıydı;
atomun hem dalga hem parçacık tasvirini hiç beğenmiyordu.
Dalgalardan tek meydana gelme bir teori gütmeye didindi böylece,
istatistiksel görsel-sunumuyla dalganın.
Değişik fikirleri hemen kabul edemezler misali,
önde gelen fizikçilerle arasında arbede doğdu bu sebeple.
Ecevit'i andırıyor olması muhtemeldir;
kişisel amaç veya projesiz bir yaşam.
Öte yandan, öğrencileri hem hem de olsun başkaları,
Tesla gibi, çalışılması, birlikte olunması zor biri
Sırtında sırt çantasıyla taşıdı Erwin, hörgücünde Brüksel’e;
konferansa, sırt cantasında.. esyalarını
otele istasyondan, tek 'bir' sırt cantası...
Emeklilik biter viyana gelir;
gider hasta olur orda da ölür
İnsan yöneltisi yordam açısı ile
tabancayı tutan doğru ahmet’in öldüremeyip
ama tetiği çeken doğru mehmet’inse her halikarda
öldürebileceği
olguları toplamını
Schrodinger’in yorumlarına vermeliyiz.
Belki sonuç alabiliriz:
Kendi şovlarını çürüten bir şeyler var havada, ama bilemem.
hem ilk yazısında
kedi her halikarda ölür diyor
hem de ikinci paragrafta
kedinin haklılığını ispatlıyor.
E na yani sen azrail misin değil misin :)
bence bir şey daha olabilir gözden kaçan.
Kedi küçücük olmadığı için
atamaltı düzeydeki parçacıklar kadar,
aynı anda çok yerde değil sanılıyor.
Ama onun duyguları var.
Ya da her şey insan dediği için vardır a()
Uranyum gibi radyoaktif bi madde ışınım yapınca
beta bozunumuyla yayılan parçacık düzeneğe,
detektöre çarparsa
gaz salınıyor.
Kutu açılırsa ya ölü ya canlı bulacan;
açılmazsa, emin olamıcan.
Makro düzeye cıkan döngüler kesinlik kazanıyor ve
hem oyle hem böylelik son buluyor. İnsan etkisi belki..
Kopernik gibi bir adam, kökten sarstı.
Adı Planck, Deutsch; kendi Frenk.
'Natura non facit saltus' dediler ona, o dedi “ fos”
'(Doğa asla sıçramaz) ' fos (3)
Doğa bile harekette biraz, ve görüyor.
Amadeo Avogadro yedi bir avokado, açıldı zihni;
Planck sabitinde, en kısa zaman 10^-43 Planck duvarı
ve 10 üzeri-35’de mekanda en dar kıta sahanlığıydı sanırım.
İlk patlama, öncesi, ve her şeyin sonrası…
Buyur Nazi? : şey.. ihtiyar Planck’ı sıkıştırıyorlar da…
: 'Nazizme inanç ve bağlılık duyurusunu imzala, oğlun idamdan kurtulsun' (4)
Yaşam anlayışıyla yaşayan Planck, imzalamaz tabi:
Acı çekmesi birkaç yıl alacaktı, sonra da zaten öldü,
Sylvia’nın şöminnesi günceleri ardından kansere zindan Ted Hughes gibi.
Ünlü fizikçi Max Born, Planck için şöyle diyordu:
'Yaradılıştan tutucu bir kafa yapısına sahipti; devrimsel (5)
hiçbir istek ve eğilimi olmadığı gibi, spekülasyondan da hoşlanmazdı.
Ne var ki, olguların mantıksal sonuçlarına öyle saygılıydı ki, fiziği
temelinden sarsan en devrimci fikri ileri sürmekten kendini alamadı'.
Planck kuantumda, Einstein görelilikler ikizi “genel” ve ”özel” abul edilmişi’de,
Rutherford atom modeli, ve Bohr, atom fiziğinin önce gelen kurucusu.
Dikkatli dinleyici Heisenberg,
yeri geldiğinde soru kesmeyen bir uzun koşucu çita, zorlayacaktı Bohr’u:
Devindiği yörüngeyi nasıl seçiyor bir elektron,
nasıl belirlemekte idi kendi titreşim frekansını
bir başkayönüngeye sıçramadan evvel?
Böyle gelgitlerle geçen zaman
ve metris cebir” denilen bir sistem,
onun bazı kurallarını fark etmeden buldu tekrar.
Hocası olan Max Born; bu “sessiz”, yardım ona etti işte.
Kuantumun matematiksel temelleri için artık her şey hazırdı.
Bohr’un “karşılık” yöntemi, Pauli’nin dışlama ilkesi,
Schrodinger’in dalga denklemi,
Heisenberg dizgesine uygulanan Dirac’ın “Poisson parantezleri”…
Bohr Kopenhag yorumları …
Ne çok yerden Heisenberg yakışıklısına yardım gelmişti.
Tarih şöyle bir şeyi söyleyecekti:
“Avusturya'lı fizikçi Erwin Schrödinger, (6)
matris cebirine başvurmaksızın
atomik spektrayı,
dalga olayına uygulanabilen
bir diferansiyel denklemle çözüyordu.”
Sonunda taleplere dayanamadı Werner,
Belirsizlik ilkesi’ni de o keşfetti.
Sanal hamlet bir, Tycho Brahe 2, Bohr da 3.
Kaç tane Danimarkalı var Vikingler harici?
Olunca da oluyor yani, hayret…
Çekirdek fisyon,
çekirdek sıvı damlası model geliştirilmesi,
çekirdek fiziği…..
çekirdek çitleyerek büyüdü anlaşılan Bohr.
Şu 70lerin sonları 80lerin az içlerine sarkan;
kaşı uzun, gözlerine sarkan
klasik tipte bir insan-batılı yüzü..
Mufit ağabeyi andıran.
Bir uzay bilimkurgusunda görmüştüm
Böyle bir tip,televizyonda,
80lerdeydi sanırım.
Savaştan sonra atom enerjisini barışamı yordu,
Niels uçan kaz-insan versiyonu?
Neye yarar, giden gitti. Yazık oldu. gücün yetmedi:
Mankafalara anlatılmaz, laftan anlamazlar.
Manhattan Projesi’nde çalışması,
nükleeri kontrol altına almak isteği uğruna
çalışmasına engel değildi, ki bu yönde
Roosevelt ile Churchill’e dek bile uzandı.
Sanki Tesla dahisi Philadelphia Deneyinde
merakı uğruna dürtülerle değildi;
şirketler ve şirketler General Electric ve Edison
ve gizli servisler, hükumetler –hepsi kötü.
Bir yalnız adam çalıştı günde 22 saat;
elektriği saçlarında gezdirdi ve vücudunda.
Şaşkın avcı Dick eşi Margareth Cheney bile onu yazmak zorunda kalacaktı!
Tüm dışarıdan geçen gece bekçileri garip ışık oyunlarının farkında şaşkın,
Mark Twain ki hep güler eğlenir
Geldi izledi gördü, Nikola’yı …
Tesla, elektriği geçirişini, bir ona bir de davetli şu İngiliz gazeteciye anlattı,
başka da kimseye
Öyle bir nokta vardık i tecrubeyle artık sabit,
o noktada tutuyor dengede olmalı idi kıp kıvılcımı
Ve kömür olmaktan kurtuluyordu.
Kuşkusuz, inanna bilirim anubi,
Görünmez kılabildiğine bir süreliğine
USS Eldridge’yi …
Hırvatistan’ın ücra bir iki dağ arası vadisi kasabasında iki ara bir dere doğan
kimdi bu şahsiyet.
Ailesinden biri öldü
de delirdi çalışmaya bu denli …
Ne güçlü hafıza: Okumuş idim,
yazmaz formülleri papirüse, yazar onları her gün be gün,beynine….
Hawking’i andıran bir hafıza …
Kadınlar da arılaşıyor tesla, dediğin gibi;
evliliğe değer, umarım bitmez.
Aşağı ve yukarı doğru uzayıp giden tüneller silsilesi mi
sonu pek belli olmayan, ufuksuz, varsa, evrenler;
Yoksa Einstein-Rosen köprüleri mi var bağlayan kabarcıkları,
Öyle ki tümü birbirine geçmiş ve tek bir evren gibi makro düzeyde yapışık.
Nobel kabul etmeyen bir bilim adamıydı Nikola.
Günümüzün sırp nişancılığını reddetti.
Kaç kişi alıyor –Orhan Pamuk dahil- halbuki
Barışçıl kuşu Einstein’a bir tek fotoelektrikle yamanmış olan …
Dennis Sciama etkisi var bu Bristollu yakışıklı-şekilli
Matematikçi karolar üzerinde:
Kargacık burgacık ege,
210 ıqlu Hawking; ile Penrose karolarının ellerinde bazı şeyler artık.
Alice, kimbilir hangi satranç tahtasında,
ama kareler hala aynı şekilde: Maaaçalar ner’de?
Demek ki aklı fikrinde, kareler de tahtada.
İki deli fişek parçacık fırladı kara delik olay ufkundan
Biri düştü tekilliğe diğeri ek enerjiyle doğru dışarı ….
:H/awking radyasoyunu, ışıması:
Okumuştum, beyzbolcu eskisi mi ne, Lou Gehrig’in hastalığı Multiple Sklerosis
başına musalla-musallat 22 yaşındaki Hawking’in.
Artık pabuç bağlayamaz
Yardımcı portatif merdivenlere dayayacak
Hareketli bacakol kalmadı –anca çırpınmaya bile kalmadı.
Bir de evlenecekti halbuki doktor dedi ölüceksin.
Yıl 2007 ve yaş 66, hala hayatta.
Pijama giyinirken 2 saat geçer döne bata çıka karabatak,
Kötürüm insan için.
Zihni açar,
Hawking radyasyonu nasıl bulundu ki…
Tabi ki güçlü hafızave eveliğe “merak” da var…
“’ Turing testi ki makineları’ kriteri” öne sürelim, haydi! !
Bir bilgisayar,düşünme yetisine sahip olabilir mi olamaz mı?
Modern fizikte felsefi bir bakış açısının geldiği bir çok popüler yayın,
Ve en kadim sorusu De Broglie’nin:
“Atom fiziğinin istatistik yapısı, birikmiş mevcut teorinin eksiklerini mi yansıtmaktadır
yoksa istatistik, bilinebilecek olan herşeyin kendisi midir? (7)
Hayatı boyunca istatistiğin,
cehaleti (eksiklerimizi) gizlediğine inamış olmalıydı. Söyler, yaşamının sonlarına doğru:
'İstatistiğe dayanan teoriler,
deneysel teknik ve yöntemlerimiz içinde (8)
gözden kaçırdıklarımızın arkasındaki araştırıldığında anlaşılabilir olan gerçekliği gizler.'
Robert Boyle çıkageliyor tarihin derinliklerinden,perukalı İrlandalı;
Sanki Joyce mezarından kalktı –
yaa da,Andrew Marwell’in saçları kendi hakiki saçları olmalı;
asılsak anlayabileceğiz…
- ve balkondan uçuşturduğu onun satin-sakladığı tozlu tarih-Ulysses’i……
Asto Argonautlar da, çıktı çıkasıdır şimdi,
ve Kalypso da.. ve onun ada-penceresi de …
Hava akışının ölçülmesinde bir rol Boyle oynadı;
kadın mı erkek mi bilinmez Shelley, hışımla doğruldu o gece kör pencereden, bir bağırdı;
Marie Curie’yi radyoaktivite vurdu, yoksa Marie Antoinette’nin mi boynunu?
Üzerinde oynanan oyunlar ve Polonya bebeklemesi,
Polonyalı yeni jenerasyon bürokrat bize biraz önyargılı ama olsun;
Aynı zırhlar, ve toplum bıkkısı, Sylvia Plath’ın da üzerinden geçmiş tabi ki olmalıdır.
Gödel nerde Gödel, ulu Lou Pasteur;
Aşılar aşılar, yapay aşılar, gerçek olanlar, hayatı devam ettirmeye çalışışlar;
Bir yanda bayan Levaisier:
“Bayan Lavoisier eşinin yazılarını İngilizce'ye çeviriyor,
İngiliz yazarların yapıtlarını da Fransızca'ya çeviriyordu” (9)
Marie-Anne Paulze yıl 1771; evlenir bay ve bayan Levaisier’ler.
Sonra, koca olana, mültezimler gibi tutuklanmalar:
““Davası 'devletin aydınlara ihtiyacı yoktur', sözünden ötürü ünlenmiştir.
cezası idam””(10)
Neumann makineları atsak mı evrene?
Atalım. Ama kendini çoğaltası, öğrenmeyi öğrenecek makinalardan önce kendimizi…
Çok fazla inzivaya hapsettik heyecanımızı, zihni sinir hallerimizi, riskimizi.
Piramite robot sokup firavun taratan Gantenbrink gibi hissedilebilir.
Ters bir piramit var İngilizceye ters, almanca gibi, istisnai çok –“artikel” en ufak örneği belki.
Öğren öğren, kocamış alman profesörü bilir herhalde, sıradan bir almandan ziyade:
Rimbaud’un Ophelia’sında(n) Illuminations’u kaç ortalama Fransız anlamıştır sahi?
Türkçe nerde bu karmaşada?
suskun, haline razı gibi beklemeci;
bir yandan da en güçlü pozları takınan, ki hakkımızdır aslında.
29 harfle ne kelimeler var, oluşturulacak daha ne cümleler …..
Atatürk’e şükredelim, düşüncelerimizi ifade, böyle yazıyoruz, günceler …
Sevimli bir kardanadamdan öteyiz, ‘ağzı yok dili var değiliz burnumuza havuç tıkalı’.
Einstein’a fotoelektrikle verilen Nobel;
göreliliğe, hiç gölge düşüremedi,
Ne de Pauli’yle, Born’a …
Dinamiti de kim yaptı sorgulanır, atom nasıl parçalandı o da sorgulanır;
Einsteın’ın ama da tüm barışçı yaklaşımları, ötesinde çabaları, herkesçe bilinir.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Umarım kendisini gecenin bir sokak lamba direğine asmamıştır
Belçika’da bir yerlerde bir köşebaşında, bireşcinselsairvarişair, Gödel
Feynman, Hawkin, Penrose şeytan üçlemesiyse
Hawking’e Dabbetül Arz yakıştırmasıyla
iyicil Robokop Yaşar Nuri’nin
ve bir de elektronik postasıyla bunu ona:
Hey Allahım; Evet, ilerliyor 210 iqluk kötürüm, tüm hayattan çektiğine ve hayata çektirdiklerine …
Ve bir şeyleri sürüklüyor inadına.
22 yaşında ölecekti bedeniyle;
66 yaşında hala hayatta, hayatta tutan zekasıyla.
Evet sanırım bir şeytandır, düşünmeyi başaramayan faunal hayat,
düşünebildiğinde kendisi gibi olurdu diyen sabit insan tabiatı için;
Tüm şirket çalışanları,
fabrikalar,
işadamları
ve otomobiller,
para, ve politikacılar masumsa.
Tuna nehrinin oralarda
Ördek mi kaz mı, belki de uçan kaz niels pragmatist Niels Bohr’dur o :)
Görgül çabalamalar nedense pragmatist yaklaşımlarına benzeyebiliyor.
4 belki de 7dir, yedi belki dörttür.
Oynuyor Tuna kenarlarında yeşilde bir şeylerle Konrad Lorenz –yüzünde büyük bir gülümseme.
Böyle bir yere gitmek gerekir bir fasıl,
Ne büyük haz.
Değil Frankşeytan;
‘Pastör, Kohh, Aynştayn benim hemkaderim’. *
Kayıt Tarihi : 25.2.2007 23:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- http://www.elektromania.net/bilimadamlari/? id=37 anlamak.com, eksisozluk’ten schrodinger. Alan Mathison Turing, de broglie, curie, Robert boyle,neumann,Lorenz, Yaşar Nuri, Dennis Sciama, Hawking ve penrose ,Bohr,tesla, Einstein, Born,pauli,schrodinger,heisenberg,planck *eskiden ilkokul kapanırken gösteride bana binbir güçlükle oynattırılan tiyatro’daki ettiğim laf Çift tırnaklı olup kenarları rakamlandırdığım yerler alıntı schrodinger kedisi üzerine bence henüz hiç anlaşılmayan muamma, aklımı kurcaladı paylaşmak isterim: Şu bölüm önemliydi daha tam çözemedim:” gerçekte böyle bir deney yapılamaz) .: “kutu açılmadan önceki durum için, kuantum fizikçileri, kedinin hem ölü, hem de canlı olduğu bir üçüncü olasılığın da var olması gerektiğini söylerler. böyle bir olasılık, aynen elektronlarda, fotonlarda ve diğer tüm atom altı parçacıklarda gözlenen ikili (hem dalga hem parçacık) yapıdan kaynaklanan dalga işlevinin bir özelliğidir ve evrenin temel kanunlarından birini oluşturur. gözlemci devreye girdiğinde ise, algılanamaz olan bu durum, algılanabilir olan iki (ya da daha fazla) olasılıktan birine doğru 'çöker” eksisozluk resimler çeşitli kaynaklardan alıntıdır. Blogcu/cic’de var. Electromania adresine de teşekkürler resimlere katkısı için. şiir tam adı: Einstein katsayısında Ernst Pauli & Born: Beklentisi zaten kendi heyecanı olan, ilgisiz kalınmışlığın sınırından dönülmüş hayatlar ve bunun Nobel etkisi üzerine yorumu (Einstein katsayısında Ernst Pauli & Born: Ve, Bir kesit)

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!